|
|
Kuran kurslarının ismini değiştirebiliriz
Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu çok tepki alan Kuran kurslarının içeriğinin yeniden ele alınacağını söylüyor. Hedef hayata ve denetime açık, İslamiyet'in mesajının verildiği kurslar. Aklındaki isim ise Yaygın Dini Öğrenim Merkezleri
Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ile sabahın erken saatlerinde bir araya geldik. Bardakoğlu çok tartışılan Kuran Kursu Yönetmeliği'nin tamamen Diyanet'in fikri olduğunu söylüyor. Bardakoğlu "Biz koyduk biz vazgeçtik" derken, "Bu durumu boşu boşuna bir rejim tartışması haline getirdiler" diye sitem ediyor.
Nereden çıktı bu Kuran kursu fikri? Uzun zamandır planlanan bir şey miydi? İnsanların dindarlıkları ve din, insan doğasından kaynaklanan varoluşsal bir ihtiyaçtır. Din eğitimiyle biz dindarlığı üretemeyiz. Din eğitimi bu dindarlık talebini, ihtiyacını, insanlığın yararına belli bir kıvama ve düzene sokar.
Kursların açılması kararını hükümet mi verdi? Kurslarla ilgili düşüncelerimiz tamamen Diyanet'in kendi iç planı, programı ve çalışma düzeniyle alakalıdır. Diyanet'in çalışma düzenine hiçbir zaman siyaset ilişkisini sokmam. Tamamen bizim kararımızdır.
DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ ÖNEMLİ Peki Kuran kurslarının açılması yönünde size halktan mı talep geliyordu? Yani bu kararı almanızda ne etkili oldu? Ona gelmeden önce bir düşüncemi açıklayayım. İnsanlığın ortak yararı ve barış içinde yaşamak için din heyecanını ve din talebini eğitmemiz gerekir. Peki bunu kim yapmalı? Bu noktada birkaç ihtimal var. Birincisi 'devlet eğitim vermesin.' Bu son derece zayıf ve temelsiz bir görüştür. Zamanında Rusya'da uygulandı ve tarihe karıştı. Geriye iki şık kalıyor. Bir, batı toplumlarında olduğu gibi din eğitimini bireyler, cemaatler, gruplar kendileri halletsin. İkincisi ise Atatürk'ün ve Cumhuriyet'in projesinde olduğu gibi din eğitimini devlet eliyle verelim. Düzgün ve belli bir çizgide verelim ki bu din eğitimi yanlış amaçlarla yapılmasın.
Yani kontrol imkanı sağlansın. Sadece kontrol değil sağlıklı bilgi edinilmesi.
Birinci öneriniz de önemli bir şık değil mi? Aslında yabana atılır bir tez değil. Ancak uygulanabilmesi için toplumda demokrasi kültürünün iyice yerleşmesi gerekmektedir.
Demokrasi kültürü derken neyi kastediyorsunuz? İnsanların birbirini sayması, sevmesi birbirlerinin farklılıklarına katlanabilmesi ve en önemlisi bu farklılıklarla birlikte yaşama becerisini gösterebilmesi. Bu oturmuş olsa birey ve cemaatlerin kendi dini eğitimlerini yapması daha az sorunlu olabilir ama Türkiye şartlarında zor.
Tekrar kurslara dönersek. Türkiye'de Kuran kursları önemli eğitim sorunlarından biridir. Şimdi ortada fiili durum olarak hiç Kuran kursu yok da biz üretiyor değiliz. Ortada fiili olarak devam eden, birazını gördüğümüz, birazını göremediğimiz reel bir durum var. Bu reel duruma karşı uzaktan bakıp, sorun çıktığında müdahale edebilirdim ama bu bize yakışmazdı. Diyanet olarak elimizi taşın altına koymayı tercih ettik.
TEPKİLER HİÇ SAĞLIKLI DEĞİL Aynı soruyu sorayım, bir talep mi geldi size? Tabii toplumsal bir talep var. İnsanların Kuran okuma taleplerine makul, meşru, açık seçik zeminde cevap vermeyi bir görev bildik. Müftülerle toplantılar yaptık. Akşam kursu talebini orada aldık zaten. Bu kurslar ne gibidir? Örneğin sürücü kursu gibi düşünün. İnsanlar sürücü kursuna gidiyorlar ama o kursa gidiyorlar diye hayatlarından kopup mesleğini, aşını bırakıp ayrı bir dünyanın insanı olmuyorlar.
İyi de sürücü kurslarıyla Kuran kurslarının da arasında dağlar kadar fark var yani... Yani o bir örnek. Kuran öğrenme de netice tabiriyle başka dilde yazılmış bir yazıyı usulüne uygun şekilde okumaktır.
Kuran kurslarını planlarken tepki alacağını düşünmediniz mi? Bu tepkiler hiç sağlıklı değil.
Niye? Çünkü hiç kimse bu talebin olup olmadığı ya da nasıl karşılanması gerektiğine dair bir tartışmayı yapmadı. Ben beklerdim ki aydınlar bu konuyu kendi zemininde tartışsın.
Kuran kurslarının hiçbir sakıncası olamaz mı? Sakıncaları olabilir. Ama bundan sorun çıkabilir diye görmezden gelir ve kapıları kapatırsanız hiçbir şeyi çözemezsiniz. Demokrasi topluma güvenle yerleşir. Bireylere güvenmeyip, o sorun olur, bu sorun olur diye davranırsak ne olacak? Devlet eliyle Kuran kursundan vazgeçtiğimiz zaman mesele çözülmüş olmuyor ki. Sadece soruna arkamızı dönmüş ve üstünü kapatmış oluyoruz. Türkiye'de sorun sadece kurslar değildir, din anlayışının ciddi bir şekilde masaya yatırılması gerekmektedir.
HÜKÜMETİN HABERİ YOKTU Peki hala bu kadar arkasında durmanıza rağmen niye vazgeçtiniz? Hükümetin baskısı oldu mu? Hükümetle alakası yok. Zaten hükümetin bildiği bir konu değildi. Bu konu tamamen bizim sorumluluğumuzdadır. Bir baktık ki sanki konu hükümetin talebiymiş gibi ortaya atıldı. Hükümetle ilgili hesabı ve sorunları olanlar bunu bir rejim tartışmasına çevirdiler. Ve toplum gerilmeye başladı. Biz Diyanet üzerinden toplumun gerilmesini istemiyoruz o yüzden yönetmeliği geri çektik. Gerilimleri çıkaranlar ne kadar haksız olursa olsun, neticede kurumlar ve devlet zarar görecektir. Buna sebebiyet vermek istemedik.
KURAN KURSLARI ŞEFFAF OLMALI Peki ama demin de dediğiniz gibi bu, sorunu çözmedi. Bir kriz yarattı ve üstü örtüldü. Bir süre sonra yönetmeliği tekrar gündeme getirecek misiniz? Kuran kursları bir bakıma Hizbullah'ın ve illegal örgütlerin din adı altında insanları yönlendirmesinin de kesin değil ama kademeli olarak bir çaresiydi. Bir sorunu yasaklamak yerine alternatifleri çoğaltmak zorundasınız. Bu da eğitimle olur. İnsanların ancak şekline hükmedebilirsiniz, dindarlık duygusunu yasaklayamazsınız. Şeffaf Kuran kurslarının belki isminden vazgeçebiliriz. Örneğin 'Yaygın Dini Öğrenim Merkezi' diyebiliriz. Ayrıca orada sadece Kuran okuma değil, dinin bütününü anlatan dersler de verebiliriz. Kuranın içini, mesajını öğrenmenin önemli olduğunu düşünüyorum.
Baştan niye böyle yapmadınız? Nasıl başlayacaktım ki? İnsanlara size Kuran'ı değil, Kuran'ın mesajını öğreteceğiz deseydik kimi bulurduk? Açık konuşturuyorsunuz beni. Öyle genel başlanmaz önce gel, Kuran öğreteyim dersiniz, ardından gelir mesajı. 30 yıllık eğitimciyim, din konusunda insanların nasıl eğitileceğini artık bize bıraksınlar.
|