| |
Leblebici ile baharatçı farkı
Terör üzerine o kadar ukalalık yapıldı ki, içimiz dışımıza çıktı. En son oturduk, "adını ne koyacağız" diye tartışıyoruz. Eğer, konuştuklarımızı ve yazdıklarımızı tercüme ediyorlarsa Bin Ladin bize poposuyla gülüyordur. "İki arada bir derede kaldı düdükler" diye... Yıllardır, "İslam'a inananlar, demokratik bir ortamda, istedikleri gibi yaşasınlar" diye yırtınıp durduk. Hizbullah hücreleri öbek öbek örgütlenirken, biz "türban" ın ne kadar masum olduğunu tartıştık. Ama hiç kimse "kara çarşaf"la "türban" arasındaki farka girmedi, "demokratlıklara" gölge düşmesin diye... Şimdi ise bombalar patlayınca, süreç "tartışma platformundan" çıktı. Bu boyutlardaki terörün bir "savaş varyasyonu" olduğunda herkes hemfikir. Halbuki; nasıl, despot yönetim modelinden yana olanlar, özgürlükçü demokrat kisvesi altına saklanabiliyorlarsa; radikal islamcılar da, mütedeyyin yığınların arasında saklanabiliyorlar. Geniş arazilerdeki mayınlar gibi... Kimsenin cevabını bilemediği ya da bilip de cevaptan çekindiği soru şu: Ne kadar güdük olursa olsun, demokrasisi ile "barışık" yaşam sürdüren dindar bir leblebici ile, evinden "Umre'ye gidiyorum" diye ayrılıp, HSBC önünde kendini bombayla havaya uçuran "baharatçı" birbirinden nasıl ayrılacak? Leblebici ile baharatçıyı nasıl ayıracağız? Bize istediğiniz kadar teori yapabilir, istediğiniz kadar varsayım sıralayabilirsiniz. Bütün yükü, istihbaratın üstüne de yıkabilirsiniz. Ama sizin de doğru tartışmak yükümlülüğünüz var. Bize, leblebici ile baharatçıyı ayırabilmenin yollarını da anlatmalısınız. Leblebici her cuma namaza gidebilir, eşi ve kızları türban takıyor olabilirler. Fakat baharatçı, bombalarla hem kendini hem de insanları havaya uçuruyor. Mebzul miktarda rastlanan ukala dümbeleklerinin en aciz kaldıkları soru işte bu: Baharatçıyı ne yapacağız? Ve onun, belki de zorlanarak, her türlü teröre yardım ve yataklık yapabilecek konumdaki ailesini ve yakınlarını nasıl zapt edeceğiz? Televizyonlara çıkan allame sürüsü, "İslami terör dış kaynaklıdır, AKP iktidarını açmaza sokmaya ve Türkiye'yi ortadoğululaştırmaya yöneliktir" diye fetva veriyor. Bize ne? Bir faydanız dokunacaksa, bu millete nasıl "ölmeyeceğini" söylesenize... Ülkeye yayılmış radikal kümeler ve gruplar, Hizbullahlar, mizbullahlar ne olacak? Yurtdışına "cihad"a gidenler ve gelenler ne olacak? Maroken koltuklara kaykılıp türbanı tartışmak, senaryo ahkamı kesmek kolay.. Bu sayede, medyada ve siyasi platformda "makbul sima" haline gelmek de mümkün. Ama yüzdeki "demokrat" yaftasını zorlayacak çözümleri söylemek o kadar kolay değil. Desenize: Bunlar amansız biçimde takip edilecekler, bütün bağlantıları kopartılacak, yasalara karşı faaliyetleri belirlenecek, cezalarını çekecekler ve örgütsel kökleri kurutulacak! Desenize: Her müslüman, özgürcü istediği gibi yaşayabilmelidir ama "rejim alanında istediğini" yapamayacaktır. Desenize hadi!.. Biraz da acele edin lütfen... Çünkü havaya uçarak Umre'ye giden baharatçı, zavallı leblebiciyi de zorluyor.
|