| |
|
|
Titanic’in yeniden doğuşu
Hüseyin Aygün, Giresun'da kabzımallık yapardı. Evi, Kale Mahallesi'ndeydi. "Kaleye çıkarken üçüncü ev." 1967'de öldüğünde, altı oğlundan en büyüğü Mehmet daha 13 yaşındaydı. Mehmet 16 yaşında Almanya'ya gitti. Okumaya ve dayısının lokantasında çalışmaya. Sonra iki kardeşini (Saim ile Ahmet) Almanya'ya aldırdı. Altı kardeşten üçü Türkiye'de, üçü Almanya'da "günde 16 saat" çalışıyorlardı. "Hala" gece, gündüz demiyor, çalışıyorlar.
***
"Bunca çalışmanın" sonucuna gelince... Almanya'da yedi lokantaları (Hasır) var. Altısı, Berlin'de. Yine Berlin'de altı akaryakıt istasyonuna sahipler. (Shell) Antalya'da 1.500 yataklı bir otel yaptılar. (Titanic.) Şişli'deki Aygün Otel, Taksim'deki Aygün Plaza Otel onların. Berlin'de dört yıldızlı, Antalya'da beş yıldızlı "yeni otel yatırımları" var. Antalya'da "yer" buldular, bin kişilik "Hasır" lokantası açacaklar. Ve Sabancı ile "Türk dönerini... Hasır lokantalarını" bir dünya zinciri yapmak için görüşme halindeler.
***
Anneleri hala Giresun'da. Ara sıra ve özellikle bayramlarda Giresun'a gidiyorlar. Giresun'dan da ara, sıra Almanya'ya hamsi getirtiyorlar. "Lokantada satmak için" değil. "Evde yemek için." Mısır ekmeği ile soğanla kavrulan fasulye turşusu ise "onların baş yemeği."
***
Hasır'da Alman Başbakanı yemek yemiş. Suudi Arabistan Kralı'nın kardeşi, Deniz Baykal, Mesut Yılmaz, Necmettin Erbakan... Türkiye'den ve Batı'dan pek çok siyasetçi. "New York Times" uzun bir yazı yayınlamış. Konu "Bir Türk Lokantası: Hasır."
***
Bir Alman gazetesinde "Der Tagessi piegel) Elisabeth Binder'in yazısı: - Türkler'in böyle bir lokanta yapacağı aklımdan geçmezdi... İki katlı bir otobüs gibi... Servis, beş yıldızlı otelden üstün... Fiyat da çok iyi... Soğuk mezeler çok hoşuma gitti... En çok da Antep ezmesi, sarımsaklı haydari, fasulye pilaki, humus, çerkez tavuğu ile yaprak sarma... Ocak çok temiz, Türk kebabı bir harika. Berliner Morgen Post'ta bir başlık: Im Hasır in Kreuzberg. (Kreuzberg semtindeki Hasır.) Yazıda "Hasır'ın yemekleri... Yemeklerin kalitesi... Hizmetin mükemmelliği... Ve fiyatların ucuzluğu" anlatılıyor. Yazıyı yazan: Von Christian Bommarius.
***
Hasır'da akşam yemeği yedik. Duvarlarda "1903'ün Giresun'unun" resimleri asılıydı. Ve bir de "eski tüfekler." "Kurtuluş savaşından" kalma. Lokantada Saim ve Ahmet Aygün kardeşler vardı. - Burada çok şükür çok iş yaptık ama... Giresun burnumuzda tütüyor... Var mı Türkiyemiz gibisi.
***
Dedik ki "kutlarız... Başarılı olmuşsunuz." Onlar da dediler ki: - Buraya kadar aile içi dayanışmayla, günde 16 saat çalışmayla, vatan, millet, Sakarya ile geldik... Artık kurumsallaşmamız gerekiyor... Bilimsel yöntemler gerekiyor... Ona çalışıyoruz.
*** Giresunlu kabzımal merhum Hüseyin Aygün'ün çocukları şimdi Berlin'de "marka" olmuşlar. Ya onların çocukları... Kim ne derse desin "Türkiye'nin önü açık... Geleceği aydınlık."
|