|
|
Madalyalı lise
Berlin'in Kreuzberg semtinde bir "meslek lisesi."
"Beş bin metrekare" kapalı alanı var.
"Derslikler, atölyeler, sosyal tesisler."
Öğrenci sayısı 972.
Öğrencilerin yüzde 40'ı kız, yüzde 60'ı erkek.
"Onuncu sınıfı bitirenler" bu okula girebiliyor.
Eğer öğrenci "temel eğitimi... Yani onuncu sınıfı" bitirememişse, bu meslek lisesi "onuncu yıl diploması da" veriyor.
Öğrencilerin yaş ortalaması 18.
Yarısı Alman, yarısı yabancı.
Yabancılar içinde "Türk, Arap, Rus, Polonyalı, Romen, Kuveytli, Kenyalı" ve daha pek çok ülkenin insanı var.
İşte bu meslek lisesi "bir Türk'e ait."
Antakyalı Nihat Sorgeç'e.
KADRO
Kadrolu öğretmen sayısı "103."
30 da "kadrosuz öğretmen" var.
Haftada yedi gün ders yapılıyor.
Üç gün "teorik."
İki gün ise pratik... Yani atölye çalışması.
ÖĞRETİM SÜRESİ
"Satış elemanı" olmak için bu okulda iki yıl okumak gerekiyor.
"Satış ve Pazarlama" bölümü, üç yıl.
Berberlik (kadın-erkek) üç yıl.
Terziliğin "dikiş bölümü iki yıl."
"Dikiş ve moda" bölümü üç yıl.
"Yedek parça, oto tamiri, tornacılık" iki yıl.
"Kapı, pencere, metal, kaynak" işleri üç buçuk yıl.
"Kalorifer, havalandırma ve tesisatçılık" yine üç buçuk yıl.
DİYET AHÇILIĞI
Okulun "ahçılık" bölümü de var.
Eğer daha önce ahçılık eğitimi gören bir öğrenci gelirse, burada "uzmanlık" öğreniyor.
Örneğin
"Diyet ahçılığı" bir uzmanlık alanı.
Eğitim süresi bir yıl.
Bir başka bölüm "bankacılık."
Bu bölüme girmek için "Alman lisesi mezunu olmak" temel şart.
"Bankacılık eğitimi" ise iki yıl.
KURULUŞ
Okul "1983'te kurulmuş."
İki ortak tarafından.
Biri Türk, diğeri Alman.
Nihat Sorgeç
- Ben 1988'de bu okula müdür oldum... Okul, başka bir binadaydı... 1997'de de okulu tamamen satın aldım.. Üç kat büyüttüm.
PARA DEVLETTEN
Okul ücretine gelince...
Aylık "480 ile 600 euro arasında."
Kuaförlük okuyan için ücret "590 euro."
"Tornacılık, oto tamirciliği" için 600 euro.
Ve geldik işin "püf" noktasına
Bu okula öğrenciyi "Alman iş ve işçi bulma kurumu" gönderiyor.
Öğrencinin okul ücretini "Alman devleti" ödüyor.
Ayrıca öğrenciye ayda "300 euro da harçlık veriliyor."
Yeter ki "yeni yetişen nesil, meslek sahibi olsun."
Okulun muhatabı "Federal Çalışma Bakanlığı."
KALİTELİ EĞİTİM
Okul "her ay denetleniyor."
Hem "Bakanlık" denetliyor.
Ve hem de "meslek örgütleri."
Bize anlatıldı ki
- Alman devleti bu yolla mesleki eğitimi yavaş, yavaş özelleştiriyor... Böylece, devlet bu işi daha ucuza yapmış oluyor... Ve eğitimin kalitesi de daha yükseliyor.
TEBRİKLER
Antakyalı Nihat Sorgeç'in meslek lisesi "ödüllü... Plaketli... Madalyalı" bir okul.
"Ödülü... Teşekkür belgelerini" veren ise Alman devleti.
Alman devletinin "kutladığı" bu başarılı Türk'ü biz de yürekten kutladık.
Duvar vatan kokuyor
Sahibi Türk olan "Alman Meslek Lisesi"ni gezerken, "kapısı kilitli bir bölüm" gördük. Burası "VİP" salonu.
"Önemli günlerde" açılıyor.
"Önemli insanlar" ağırlanıyor.
"Lions toplantıları" yapılıyor.
Nihat Sorgeç hemen kapıyı açtırdı.
Duvarlar "kırmızı."
Ve duvarlarda "Antakya müzesinden" resimler asılı.
- Nihat bey... Her şey tamam da... Duvarın rengi.
Nihat Sorgeç "anlatayım" dedi. Anlatırken yüzü "renkten, renge" girdi.
"Gözleri bir yerlere gitti, geldi."
Bazen "sakinleşiyor", bazen de "içinde esen fırtınalar" ses tonuna yansıyordu.
- Anlatayım... İskenderun ile Antakya arasındaki topraklar, çok verimli topraklardır... Bu toprağın rengi kırmızıdır... Türkiye'ye gidince elime bir kürek aldım... Kırmızı toprağı torbalara doldurdum... Berlin'e taşıdım... Okulda toprağı suyla karıştırdım... Ve fırçayı, kırmızı suya batırıp, duvarlara sürdüm... İşte bu duvarlar, vatanımın toprağı ile boyalı... Bu salona girence vatan toprağının kokusu burnuma geliyor.
Nihat Sorgeç "zengin olmuş."
Almanya'ya "uyum sağlamış."
Ama "doğduğu topraktan da" hiç ama hiç kopmamış.
- Sahi, nasıl buldunuz duvarları?
"Duvar Antakya kokuyor... Duvar vatan kokuyor" diyebildik.
İkimizin de gözleri yaşarmıştı.
Nihat Sorgeç'in seyir defteri
Nihat bey... Buralara nasıl geldiniz? - Babam Hasan Sorgeç, İskenderun'da iplik fabrikasında ustabaşıydı... Terziydi... Terzi dükkanı da vardı... Sonra işçi olarak Almanya'ya geldi.
- Anneniz?
- O da Almanya'ya çalışmaya geldi.
- Ya siz?
- Ortaokulu, Antakya'da dedemin yanında okudum... Antakya Merkez Ortaokulu'ndan 1972'de mezun oldum.
- Sonra?
- Asker olmak istiyordum... Kuleli Askeri Lisesi'nin sınavını kazandım... Ama Kuleli'ye gidemedim.
- Neden?
- Annem, benim hasretime dayanamadı... Ağlamaya başladı... Babam da beni Almanya'ya getirdi... Liseyi Almanya'da bitirdim.
- Sonra?
- Mühendislik okudum... Siemens'te makine mühendisi olarak çalıştım... Ardından otomotiv sektörü... Derken, kader ağlarını ördü, okulcu oluverdim.
- Evli misiniz?
- Eşim Alman... Bir oğlum var.
- Gençsiniz... Başarılısınız... Ne mutlu size.
- Sağolun da yapmam gereken bir şey daha kaldı.
- Nedir?
- Almanlar, Antakya'yı yeterince tanımıyorlar... Almanya'da bir vakıf kuracağım Antakya'yı Tanıtma ve Kalkındırma Vakfı... Bu vakfı kuramazsam, kahrolurum... Gece, gündüz buna çalışıyorum.
Avrupa'nın göbeğindeki Türk bayrağı
Nihat Sorgeç'e bir konuyu sormadan geçemedik
- Bu liseyi bizim gibi merak edip gezen, gören oluyor mu?
- Ekim'in 21'inde Johannes Rau geldi... Gezdi.
- Yani Alman Cumhurbaşkanı.
- Evet.
- Başka?
- Federal Çalışma Bakanı geldi.
- Başka?
- Federal Tarım ve Gıda Bakanı geldi... Bayan Renate Kunast... Onun geldiği gün okulda, döner vardı... Bayan Kunast döneri çok seviyor... Nasıl kesileceğini öğrenmek istedi... Önlüğü giydi, döner bıçağını eline aldı.
- Başka?
- Bugün siz geldiniz, yetmez mi?
Hayır, yetmez. Berlin'e giden "yöneticilerimiz" de bu okulu mutlaka gezmeli. "Alman Cumhurbaşkanı bile" gezip, hayran kalıyor. Ve bizden acaba "kaç devlet büyüğü" Berlin'in göbeğinde böyle bir okul olduğunu biliyor.
Bu okul, başarılı bir Türk'ün "Avrupa'da dalgalandırdığı bayrak."
Nar ekşisi... Defne sabunu
Nihat Sorgeç ile "lisenin mutfak bölümünü" de gezdik. Daha önce "ahçılık eğitimi görmüş olan bir grup öğrenci" ihtisas için oradaydılar.
- Ne ihtisası?
- Akdeniz mutfağı.
- Öğretim süresi?
- Bir yıl.
"Mutfak" çok güzeldi ama. Nihat bey "bana göre değil" dedi.
- Neden?
- Yemek denince benim aklım, fikrim Antakya'nın içli köftesinde... Taze fasulye, yaprak dolma, kısırda... Ama bunların da okulu yok... Neyse ki annem yapıyor.
Nihat Sorgeç devam etti
- Antakya'ya her gidişimde ne getiriyorum, tahmin edin bakalım.
- Ne getiriyorsunuz?
- Nar ekşisi... Alman milleti her şeyi biliyor, fakat nar ekşisini bilmiyor... Bir de Antakya'nın defne sabununu getiriyorum... Getiremezsem, Berlin'de dükkan dolaşıp, buluyorum.
- Berlin'de, bu sabun bulunuyor mu?
- Zor da olsa buluyorum... Tanesi altı euro. Onaltı euro da olsa alırım. Defne sabunu, en pahalı şampuana on basar.
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|