|
 |
|
ÖMER LÜTFİ METE
'Meşin mesaj' ayaklar altına!
İngiliz Dışişleri Bakanlığı uyarıda bulunuyor "Önümüzdeki günlerde Türkiye'de yeni kanlı saldırılar olabilir."
Sanki İngiliz ikiyüzlülüğü yeni bir anıt diktiriyor; bakan burada telafi edeceğiz dediği işi daha beter hale getiriyor
"Mecbur kalmadıkça Türkiye'ye gitmeyin demiştik ya, hayır geri alıyoruz, şimdi mecbur kalırsanız da gitmeyin"
Biz buraya bakarken UEFA da hayasız kararını açıklıyor.
Şimdi gelin de bu olaylar arasında bağlantı bulmaya çalışanları bir kalemde reddedin, "öküz altında buzağı arıyorsunuz" diye geçiştirin!
Terör eylemlerinin arkasında hala siyasi irade ve özellikle "gizli servis" parmağı görmemek için direnenlerin komplo inkarcılığı, gerçekten büyük bir tezgah!
UEFA'nın sevdiğim futbol topunu bombaya dönüştüren tutumu karşısında, herhalde bayramın da himmetiyle, Kur'an-ı Kerim'deki ilahi "muhtıra"ya sığınarak öfkemi yeniyorum
"Hoşlandığınız bir şeyde şer, çirkin bulduğunuz bir şeyde ise hayır olabilir."
Çok büyük maharete gerek yok; biraz "adam gibi" davranabilirsek, bu "uluslararası terörist karar"dan sağlam bir "devlet olma" dersi çıkarabiliriz. Böylece hem "uygar kahpelik" uzmanlarına, hem de şiddetin kan emici kuklalarına en ağır darbeyi vurabiliriz.
'Futbol, sadece futbol değil'
Zaten -söylemeye dilim varmıyor ama- eğer bu maçları UEFA'nın istediği gibi tarafsız sahada oynamayı kabul edersek, onlara "siz bu kararla teröre destek veriyorsunuz" yolundaki eleştirilerimizi, tükürük yalar gibi geri almış olacağız. Bu, bir kere daha "bir devlet değiliz" diye bangır bangır bağırmak demektir.
Aslında, rakibin kutsal değerlerine dahi saygı gösteremeyecek kadar aşağılık yüz binlerce seyircimiz ve binlerce ilkesiz futbol yöneticimiz yüzünden UEFA'nın bizi bir süre Avrupa'dan dışlamasını samimiyetle arzulayan biri olduğumu gizleyemem. Ancak UEFA, bizim o sefil seyircimizden daha çirkin olduğunu ortaya koyunca "ahlaksızdan ahlak müeyyidesi" temenni etme saflığıma yandım.
Bu; bazılarının zannettiği gibi, Rusya Yahudisi bir patronun satın aldığı İngiliz takımı için geliştirilmiş sıradan bir "anglo-siyonist" futbol dalaveresi değil. Bu, UEFA'nın El Kaide'den daha adi şekilde kullanılması ve Avrupa futbolunun patronu eliyle terör mesajı yayınlamaktır. Bu mesaj, hem Ankara'ya, hem de inancına hizmet ettiğini zanneden eylemci mankurtlaradır. UEFA ağzıyla katile "devam et", Ankara'ya da "her yerden herkesi saldırtabilirim" denilmiştir. Bu, Erdoğan'ın ilk bombalı eylemin ardından "ayaklarımın altına alıyorum" dediği şeydir. Bu, Türkiye'nin turizm sektörüne yönelik ağır bir terör saldırısıdır. İsteyen bunun arkasında, İstanbul'daki bombalı saldırıları düzenleyenlerin "ekonomik mektubu"nu da okuyabilir!
Haksızlığı zafere dönüştürmek
Bütün bu iğrenç mesajları elinin tersiyle bir kenara itmek ve hele gerçekten ayaklar altına almak, Türkiye için bir hamlede "yeniden devlet olmak"tır; Erdoğan için de birinci sınıf "devlet adamı" olma yolunda ilk büyük adımdır.
Başbakan, en ağır UEFA yaptırımları bahasına, Türk takımlarına bu iki maçı kesinlikle İstanbul dışında oynattırmayacağını -önce mutlaka kapalı kapılar ardında ve mesela İtalyan Başbakanı üzerinden- kesin bir kararlılıkla ortaya koyarsa hem bu olaya karşı, hem genel terör kullanıcılarına karşı çok ciddi bir caydırıcılık kazanır.
Kaldı ki, UEFA geri adım atmayıp en ağır cezayı verse de bunu asla sonuna kadar uygulayamaz. Terörü destekleyecek kadar şaşkın ve "kullanılışlı" UEFA'dan cezayı kaldırma kararı -eğer çok lazımsa- kolayca kopartılır. Gerek evrensel ilkeler, gerekse UEFA'nın kendi ölçütleri bakımından bu maçları tarafsız sahaya almak ne kadar "kitab"a uygun ise, yarın böyle bir cezayı kaldırmak da aynı derecede uygun olacaktır.
Atatürk öleli beri, -çok partili siyasi hayat boyunca yıldızın parladığı sayılı birkaç an hariç- bütün dünyaya "vur ağzına, lokmayı al" görüntüsü verdiğimiz için Batı'nın Türkiye'ye yönelik iştah ve küstahlığının asıl sorumlusu biziz.
Bugün sert çıkabilen bir Türkiye, yarın ricasıyla iş görecektir.
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|
