|
|
MEHMET BARLAS
Başbakan, tepki göstermek yerine algılamaya çalışmalı!
Tabii ki, bir ülkeyi yönetmek kolay iş değil.
Baksanıza Şevardnadze'ye.. Bunca başarısına rağmen, 5 milyon nüfuslu Gürcistan'ın başında kalmayı başaramadı.
Bir de, nüfusu 1,5 milyara yaklaşan Çin'de yönetici olmayı, başbakan olmayı düşünün.
Herhalde Türkiye'de başbakan olmak, Gürcistan'la Çin'in paçalından oluşacak bir zorluk çizgisi üzerinde duruyor.
Yaşayan en usta politikacımız kim?
Tabii ki Süleyman Demirel!
Bilgisini ve birikimini, her fırsatta verdiği demeçler aracılığıyla, şimdi hem toplumla, hem de yeni kuşak politikacılarla paylaşmaya çalışıyor.
Ama bakın Demirel'in siyasi yaşamına.
Hem 12 Mart 1971, hem 12 Eylül 1980 askeri darbeleri ile devrilmedi mi?
Son askeri müdahalede (28 Şubat 1997), Cumhurbaşkanlığı makamındaydı. Orada da, "Darbeyi darbesiz atlattırıyorum" gerekçesi ile, parlamento içinde "Seçilmemişlerin İktidarı"nı kurdurmadı mı?
Acaba insan neden politikaya girer ve neden iktidar olmak ister?
Demokratik ülkelerde politika bir hizmet ve iktidar da icraat alanıdır.
Demokrasisi tam gelişmemiş ülkelerde ise, politika da, iktidarda olmak da, bir ölüm kalım meselesidir.
Gelişmiş demokrasilerde, politikanın temel öğesi "Değişim"dir.
İktidardaki politikacılar, başarılı da olsalar başarısız da, belirli süre sonunda mutlaka değiştirilirler. Yerlerine yenileri seçilir.
Gelişmemiş demokrasilerde ise, değiştirilmek, değiştirilen için felakettir.
Darbe ile değil seçimle değiştirilseler bile, sonra suçlamalar ve hatta yargı süreçleri başlar.
İktidar dönemlerinde çevrelerinde onların egolarını her gün pompalayan çevre, bir anda onları bırakır.
Her an onları göklere çıkaran medya, yeni iktidara yaranmak için, onları yargılanmadan mahkum eder.
Bütün bunların kesin kuralı yok.
Ama gerçek böyle.
1946'dan bu yana yaşatmaya çalıştığımız Türk demokrasisinde, bu süreç hep böyle işlemedi mi?
Demek, şimdi Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan'ın da bunu bilmesi ve eski iktidar sahiplerinden farklı davranmaya çalışması şarttır.
Üstelik hem devletin hem de toplumun bazı kesimleri açısından AK Parti iktidarının bir de "Meşruiyet Sorunu" var.
O kadar ki, Avrupa Birliği hedefine kendini adamış olan AK Parti İktidarı'nı, bu konuda bile samimi bulmadıklarını söyleyenler var.
Hiç duymuyor musunuz bu tür düşüncelerin seslendirildiğini?
- Bunlar Avrupa Birliği'ni, liberal demokrat bir Türkiye demokrasisi için değil, sadece başı örtülülerin de özgürce yaşamaları için istiyorlar.
Veya, Başbakan Erdoğan'ın, son terör olaylarına yaklaşımında, belirli çevreler tarafından şu şekilde yorumlandığını okumuyor musunuz?
Radikal'den Murat Yetkin'den alıntı yapalım mesela
- Başbakan, MİT'ten, İçişleri ve Genelkurmay ve Jandarma istihbaratlarından gelen raporlardan, eylemcilerin Kürt Hizbullah'ı olduklarını okuyabilir. Yeni bir güvenlik operasyonu başlatmak, eylemcilerin Hizbullah, Ensar Al İslam ve El Kaide ile bağlarını ortaya çıkarmak, Başbakan için yalnızca bir telefon mesafesinde. Peki Başbakan'ı bundan engelleyen ne? İşte bunun yanıtını açıkça söyleyebilmek de, laik demokrasiye inanan bir yurttaş olarak benim kanıma dokunuyor.
Söylemek istediğim şu.
Burası Ortadoğu.. Burada siyaset zordur, zalimcedir.
Seçilmişlerin "taban" dedikleri seçmenler ve örgüt, demokrasi var olduğu sürece bir anlam taşır.
Burada iktidarda olmak kadar, iktidardan indirilmeden, demokratik değişimle ayrılabilmek de başarıdır.
PRAHDAL JANİ
Susuz, yemeksiz kaç gün yaşanır?
Hindistan'ın Ahmetabad kentinde bir Hindu gurusunu, doktorlar 10 gündür hayret ve şaşkınlık içinde izliyor.
Prahdal Jani, cemaati mensuplarının iddiasına göre, uzun yıllardır hiç yemeden ve hiç su içmeden, bir tapınakta (Ambaji Tapınağı) yaşıyormuş.
Sonunda onu bir hastahaneye alıp, doktor gözetimine koymuş Hintli yetkililer. Hastahanede de 10 gündür ne yemiş, ne içmiş.. Ama sağlığı eskisi gibi mükemmelmiş.
Tıbbi gerçeklere göre, bir insanın hiç su içmeden yaşayabilme süresi 3-4 günmüş.
Ancak Jani'nin de, 10 gündür hiç su içmeden yaşadığı saptanmış.
Ne dersiniz bu olaya?.
Acaba "Açlık Sınırı" benzeri ekonomik değerlendirmelerin anlamsızlığı mı anlaşılacak?
Veya susuz-yemeksiz yaşamanın mümkün olduğu anlaşılırsa, içecek ve yiyecek üreten şirketlerin hisse senetleri, dibe mi vuracak?
ŞAKA
Ayağa düştü...
İşçi Partisi Genel Sekreteri Gültekin, "Madem UEFA, Beşiktaş ve Galatasaray'ın maçlarını tarafsız sahaya aldı, o zaman Türkiye de, Avrupa kupaları maçlarından çekilsin" demiş.
İşçi Partisi lideri Perinçek, daha önce, "Türkiye Avrupa Birliği'ne üyelik başvurusunu geri çeksin" demişti.
Sonunda, bu Avrupa meselesi, futbol dolayısıyla ayağa düştü ya..
Bu da bir aşamadır!
Mesajlarınız için:
mbarlas@sabah.com.tr
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|