kapat
27.11.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL



HINCAL ULUÇ


Tabelacı medya.. Üç büyükler.. Gerçek sorunlar..

Türk spor medyasının "Tabela Gölgesinde Yazılar"a fevkalade meraklı oluşu yüzünden, bu ülkede spor okurları, kulüpleri ile ilgili dikkate değer yorumlar ve analizlere ulaşamıyorlar.

Hemen tüm yazıların çıkış ve bitiş noktaları, skor levhası..

Yazılar başından sonuna bu levhaya göre şekillendiğinden, doğrulara ulaşmak zorlaşıyor.

Skor tabelası gözleri öyle boyuyor, beyinleri öyle uyuşturuyor ki, bazen ortaya aptalca yorumlar da çıkıyor.

Örnek... Şenol Güneş'i Letonya maçı sonrası eleştirenler arasında şöyle diyenler vardı

"Türkiye rakibini eleyecek 2-0'a ulaştıktan sonra, Güneş savunmayı güçlendirmeliydi. Bunu yapmayınca 2 gol yedik.."

Sanırsınız ki, 2-0'dan sonra da çullanmış ve arkamızı açık bıraktığımız için 2 gol yemişiz..

Attığımız golün hemen ardından yediğimiz ilk gol neredeyse taç/korner çizgisinden bir serbest vuruştan geldi. Top doğrudan kalemize girerken, 18'imiz içinde sekiz futbolcumuz vardı.. Belki de fazladır. Ben ekrandan o kadar sayabildim.

Bu mu arkayı açık bırakmak..

2-1 turu onlara götürdüğünden, kalan çok az sürede üçüncü gol için her türlü riski almamız gerekiyordu. Şenol Hoca da bunu yaptı.

Şimdi kalkıp Şenol Hoca'yı böyle eleştirirseniz, adamı aslında haklı çıkarmaz mısınız?.. Bu mudur, Letonya maçının eleştirisi..

Ayni medya geçen yıl da, mutlak kazanması gereken maçta, hayatında belki de ilk ve son defa hücum futbolu oynatan Lucescu'yu eleştirmemiş miydi?. Beşiktaş'ın yediği iki gol de duran toptan ve 18 içi Beşiktaşlılarla doluyken gelmişti. Beşiktaş o gün tarihinin en zengin futbollarından birini oynadı. 30 gol akını yaptı. 8 net gol pozisyonu buldu. Benim tabelacılarım, bu futbolu görmediler.. Net golleri kaçıranları suçlamadılar.. Luce'nin sahaya çıkardığı hücum takımını yerden yere vurdular. Duran toptan yenen goller, hücum futboluna bağlandı. Luce de belki kendince haklı olarak, bir daha hücum futbolunu aklına getirmedi.

Bugün Beşiktaş, hücuma yönelik futbolcular açısından dünyanın en zengin kadrolarından birine sahip.. Real Madrid ile mukayese edişim bundan.. Bir de Real bu kadar zengin çünkü..

Beşiktaş'ın hücum zenginliği kalecisinden başlıyor. Cordoba topu oyuna en hücuma dönük sokan kalecilerin başında geliyor. Takım hücumda iken de libero gibi çıkıyor. Her takım bir kaleci, 10 futbolcu ile oynarken, Beşiktaş 11 futbolcu ile oynama fırsatı buluyor.

Beşiktaş'ın sol beki İbrahim, Roberto Carlos ayarında bir hücum beki.. Sağ bekleri Okan ve Kaan Dobra geldikleri takımların skorlarını etkileyen kanat oyuncuları idiler.

Orta alanda Sergen ve Tümer gibi her teknik direktöre iç çektirecek iki usta var.. Ayakları ile usta, beyinleri ile yaratıcı.. İlave Pancu.. O da golcü..

Forvetlerinin her biri dünya klasında.. İlhan.. Ahmet Dursun.. İlave.. Yılın en önemli transferlerinden ikisi.. Ahmet Hassan ve Sinan..

Ama manzaraya bakın.. Beşiktaş'ta "Hücum Takımı" görüntüsü var mı?..

Dörtlü savunma.. Önünde iki de ön libero.. Beşiktaş kendisine tek forvetle hücum eden rakipleri altı savunma adamı ile bekliyor. Lucescu "Gol yemeyelim. Nasılsa bir gol atarız" taktiği ile oynuyor. Tek forvetle çıkıyor. Usta ayaklardan sadece birini takıma koyuyor.. Sonunda ne oluyor?..

İşleyen demir ışıldar. İşlemeyen paslanır..

Lucescu geldiğinde bütün Türkiye Tümer'in arkasında idi.. Niye milli takıma alınmadığının hesabı soruluyordu. Bugün varlığı ile yokluğu belli mi?..

Lucescu geldiğinde Ahmet Dursun Beşiktaş'ı ayakta tutan adamdı. Tribünler efsane başkan Süleyman Seba ve takımı yuhalarken bir kişiyi ayırıyordu

"Seba gitsin. Ahmet Dursun!.."

Luce, İzmir'de Ahmet Dursun'u yuhalatmayı başardı.

Beşiktaş'ta hücuma dönük oynayan istikrarlı tek futbolcu yok. İlhan, Ahmet, Tümer, Sergen, Sinan, Ahmet Hassan, Okan ve Kaan'ın ne oynadıkları, ne oynayacakları belli mi?..

O zaman sormak gerekmez mi, bir takımın hücum oyuncularının hemen hepsi formsuzsa, hemen hepsi dökülür hale gelmişse kabahat kimindir?.

Lucescu Galatasaray'a geldiğinde UEFA Şampiyonu bir muhteşem takım buldu. İlave Jardel.. Bu takım şampiyonluğu Mustafa Denizli'nin toplama, yabancılar lejyonu Fenerbahçe'sine kaptırdı. Ertesi yıl Fenerbahçe tarihinin en kötü dönemini yaşadı, üç hoca değiştirdi. Beşiktaş ve Trabzon'un durumları farklı değildi. Hiçbiri ayakta duramıyordu. Galatasaray'ı zorla, el birliği ile şampiyon yaptılar.

Geçen yıl Beşiktaş'a geldi.. Fener'de çöküntü sürüyor, Galatasaray bu çökük Fener'den altı yiyecek kadar dökülüyordu. Trabzon hala ayakta duramıyordu. Tek rakip Gençlerbirliği'ni de birbiri ardına çıkan sarı ve kırmızı kartların nasıl durdurduğunu, izleyenler iyi biliyor.. Elinde harika bir kadro bulunan Beşiktaş, bu kadro ile değil, rakipsizlikten şampiyon oldu. Bu muhteşem kadro, Avrupa'da iki adım ileri gidemedi.

Lucescu'yu, bu muhteşem kadrolu Beşiktaş'ı hala İtalya liginde kümede tutmak için savaştığı takımları Peruggia ve Brescia ile karıştıran ikinci sınıf takımlar hocası Lucescu'yu, gözlerini tabeladan ayırıp gözleyenler, Hıncal Uluç'taki "Luce Takıntısı"nın boşuna olmadığını göreceklerdir.

****

Daum, Fener'e geldiğinden beri belki de en doğru kararlarını Samsun'da verdi.. 3-0 yenildiği için yerden yere vuruluyor. Oynatmadıklarının hesabı soruluyor.. O oynatmadıkları için geçen haftalarda bizzat kendilerinin neler yazıp söylediklerini de unutarak..

Tabela medyasının en önemli yanıdır unutkanlık..

Tabelaya bakarlar.. Kazanmışsan, istersen en garip işleri yapmış ol.. Sana "Dahi" derler.. Kaybetmişsen, daima kulübede oturanların hesabını sorarlar. Bu hiç değişmez..

Daum, Samsun'da Fatih Terim'in bir türlü yapamadığı radikal değişiklikleri yaptı.. Fenerbahçe'yi hiçbir yere götürmeyeceklerini, sezon başından beri verdiği, bir türlü kullanılamayan şanslar sonucu anladıklarını eledi. Yeni, hevesli, heyecanlı olanları sahaya sürme kararı aldı. Hakan Bayraktar nam efendi, bu fırsatı bekler olacağına yan çizdi, düşünebiliyor musunuz?.

Kalan yenilere ağırlık verip sahaya çok iyi bir takım çıkardı.. Bu takım çok da iyi oynadı..

Samsun mükemmel bir takım.. Ayrı bir yazı konusu olur.. Evren ve hele Celil'in yönetiminde bu ülkede yenmeyecekleri takım yok.. Samsun'un boşu yok..

Bu Samsun'a karşı altı net gol pozisyonuna girdi, Daum'un "Yeni" Fenerbahçe'si.. Rebrov gibi şampiyonlar liginin gol kralı olmuş bir futbolcu, benim atacağım iki pozisyonu kaçırdı. Tuncay'ın golünü yan hakem yedi. Ve de Shorumnu'nun yıllardan beri ilk defa oynayacağı tuttu. Ne kurtarışlar yaptı.. Hele üçü harikaydı.

Oysa Fener'in yediklerinden sadece ilki, goldü.. İkinci yenmezdi. Üçüncüyü de iyi bir kaleci önlerdi.

Yani.. Daum'un ve Fenerbahçe'nin yerden yere vurulduğu maç, tamamen ayni maç, biraz farklı vuruşlarla, 6-1, 6-3 gibi Fener lehine de bitebilirdi. Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzon'un puan kaybettikleri haftada Fener, Samsun'dan 6-3 ile dönse, dikkat buyurun tamamen ayni oyun, ayni futbol, ama biraz farklı son vuruşlarla 6-3 dönse, bugün ayni medyam Daum'u ve Fener'i koyacak yer bulabilir miydi?.

****

Galatasaray'ın sorunu Fatih Terim'in yalnızlığı..

Galatasaray'ın patronunun aldığı kararları, yaptığı uygulamaları çatır çatır tartışacağı birisi Florya'da yok..

Futbol Şubesi kaldırılmış. Yönetimden kimse hoca ile tartışmıyor. Bu aslında doğru bir karar.. Eğer Teknik Kadro yeterli ise..

Yeterli mi?..

Terim'in yanında Müfit ve Eser Hocalar var. İkisi de pırlanta gibi insanlar. İki iyi dost.. Ama hepsi o..

Ben Eser Hoca'nın iyi bir kaleci hocası olduğu görüşünde de değilim ya..

Ne Müfit ne de Eser Hocalar, Fatih Terim'le futbolu çatır çatır tartışacak, gereğinde kapıyı çarpıp çıkacak yaradılışta tipler değil.

Galatasaray'da İmparator var.. Veziri azamı yok. Danışmanı yok.. Olmaz.. Olmuyor zaten..

Daha iyi anlatmak için örnek vereyim..

Derwall'in Denizli'si vardı.. Piontek'in Terim'i..

Peki bakın, yıllardır Denizli ve Terim birinci adamlık yapıyorlar. Yanlarında bir Denizli bir Terim barındırdılar mı?.. Çıkardılar mı?.

Hagi Bursa'dan ayrıldığında bir "Galatasaray" lafı çıkarıldı. Anında, biraz da öfke ile yalanlandı.

Oysa çok doğru bir düşünce idi.. Hagi, İmparatorla dediğim çatır çatır kavgayı yapabilecek, onun her kararını tartışacak, şeytanın avukatlığını yapıp Fatih Terim'i, içine gömüldüğü yalnızlıktan kurtaracak, kararlarını ikinci defa düşünmesini sağlayacak adam.. Son kararı verme hakkı kayıtsız şartsız sende ise, yani ortada demokrasi, memokraksi yoksa, sana karşı çıkanların, seninle tartışanların bolluğundan daha yararlı bir durum olur mu?.

Terim patron.. Hagi antrenör, Popescu Menecer..

Bu Galatasaray'ı düşünebiliyor musunuz?.

Fatih Terim Denizli maçının ardından "Dere geçerken at değiştirilmez diyordum. Oysa değiştirmem gerekiyormuş" dedi. Doğru söyledi. Dediklerini yaparsa, bu lig daha çok puan kaybettirir herkese, Galatasaray'ın ibresi yukarıya döner.. O zaman da bu önemli kararı yol yakınken aldırdığı için Denizlispor'a o son dakika golü için teşekkür edilir.

Terim çok ama çok radikal önlemler almak, kadroda sarsıcı, çarpıcı ve inandırıcı değişiklikler yapmak zorunda..

Ama önce teknik kadrodan başlayarak.. Önce Florya'daki yalnızlığını yok edip, "Gerçek güneşi, fikirlerin savaşından çıkar" özdeyişi gerçekleştirebilecek "Kurmay" ekibini kurarak..

Takımı değiştirmek kolay Sevgili Hocam.. Bu gücü sana Galatasaray'ın yapısı veriyor zaten..

Kendini değiştirecek kadar güçlü müsün?..

Camia bu sorunun yanıtını bekliyor..

İnsanoğlunun en zor savaşı kendisi ile olanıdır çünkü.. Tarih dünyayı yenenlerin kendileri, kendi zaafları önünde çöküşlerinin örnekleri ile doludur.

Bir ağabey, bir kardeş..
Arka arkaya gittiler, Eşfak Ağabeyim ve Taner Kardeşim..

Eşfak Ağabey'i Macaristan'ı yendiğimizde tanıdım. Orta 2 öğrencisi bir çocuktum ve tribünlerde ağlayanlar arasında idim. Hepimizin idolü olmuştu bir günde..

Sonra meslekdaş olduk.. Tribünde yan yana oturur, sohbet eder olduk.. Dünya kibarı bir ağabeydi.. Öyle severdim ki..

Bab-ı Ali'ye emek vermiş, adları gazetelerle özdeşleşmiş insanlar vardır.. Son yıllarda "Vefa" bitti. Üç kuruşun hesabı her şeyin önüne geçti.. Bedri'yi, Babçum'u, Kırcalı'yı, çok daha başkalarını taşıyamadıkları gibi, Eşfak ağabeyi de taşıyamadı koskoca plazalar.. Dünyanın en büyükleri listesinde imiş.. Efendim vergi rekorları kırıyor, akla hayale gelmez karlar ediyormuşsun..

Kapıya koyduklarına koskoca manşet atmışlardı "Öldü" diye.. Ölünce kıymetli oluyorsun yeniden.. Bir de cenazene koşuyorlar, vicdanlarını rahatlatmak için..

Taner de tanıdığım en kibar spor adamlarındandı. Gelişim Spor'da, o efsane Gelişim Spor'da beyin takımı içindeydi. Ve de hiç de gidecek yaşta değildi..

Montaigne'nin bir lafı geçti elime şu günlerde..

"Ölümün bizi nerede beklediği belli değil. O zaman biz ölümü her yerde bekleyelim.."

Sporun ve Yaşamın Altın Sözleri
"Başarı alışkanlık yaratır. Zaferi bir kere tattın mı, mümkün olduğu kadar sık tekrar etmek istersin. Başarılı olmak için risk almaktan korkmaman gerekir. Risk almak, hayatın önüne koyduğu engelleri aşmak ve ipi göğüslemek için Allahın sana verdiği yetenekleri kullanman anlamına gelir."

Benita Fitzgerald

100 Metre Engelli Olimpiyat Şampiyonu


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
hibe destekler

Sarı Sayfalar
GreenCard
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır