kapat
26.11.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL



MEHMET BARLAS


Neden kimse, "Nerede o eski bayramlar"ı yazmıyor?

İnanılacak gibi değil. Köşe yazarı meslektaşlardan hemen hiçbiri, "Nerede o eski bayramlar" yazısı yazmamış.

Acaba bu durum, köşe yazarlarının yaş ortalamasının düştüğünü mü gösteriyor?

Kimse Direklerarası'nı hatırlamıyor.

El öpüldüğünde alınan ipek mendiller, kimsenin belleğinde kalmamış.

Bayram için alınan yeni giysilerin, ayakkabıların heyecanı, hafızalarda yok artık.

Türk toplumunda akıldan çıkmayan tek cümle, "Ne olacak bu memleketin hali"nden ibaret.

Neler oluyor bize?

Toplumsal belleğimizin hard diskini, bir virüs mü tahrip etti?

Yoksa, bayram harçlığı alan çocuklar, bunu hemen dolara çevirmeye başladıkları gün mü, her şey çığırından çıktı?

Hepimiz birden mi unuttuk?

Cebimizde 10 lira varken, canımızın çektiği her şeyi satın alabilirdik.

Tabii o zaman ne Ferrari'ler vardı, ne de Porche markası, dört çekerli cip yapmıştı.

Enflasyon, terör gibi vurdu her şeyi.

Bir akrabam, yıllar süren çok üst düzey devlet görevi ertesinde emekli olmuştu.

Bayramda ziyaretine gittik.

Ailece, emeklilik tazminatı ile bir apartman katı alacaklarını konuşuyorlar, hangi semtin uygun olacağını tartışıyorlardı.

Ama çok kararsız bir aileydi.

Bir yıl kadar, katlara baktılar, emlakçıları gezdiler.

Bu arada, aldıkları tazminat da, bankada eriyordu.

Enflasyon yılda yüzde 120, mevduat faizi ise yüzde 12'ydi.

Beğendikleri katla karşılaşıp, satın almak kararı verdikleri gün, buna yetecek paraları olmadığını gördüler.

Emeklilik tazminatı ile, sonunda bir buzdolabı almışlardı.

Acaba o eski bayramları, enflasyon mu eritip, unutturdu?

Neden olmasın?

Belki de artan sayıdaki kitlelerin global ekonomi modeli ile kaynaşmasıdır sorumlu olan.

Bu sürecin sonunda turizm gelişti.

Ve "Bayram Kaçışları" başladı.

1950'li yıllarda, annem, babam ve komşumuz olan aile ile, bir Şeker Bayramı'nı (o zamanlar Ramazan Bayramı pek denilmezdi) Antalya'da geçirmiştik.

Ankara'dan otomobille yola çıktık.

Konya üzerinden Antalya'ya gittik. Ne yollar yol gibiydi, ne de Antalya'da bugünkülere benzer bir otel vardı.

Bayramı birlikte geçiren iki aile de, ben ve komşunun yaşıtım olan kızı da mutluyduk.

Ama çok eziyetli, yorucu bir bayram tatili olmuştu.

Uzun süre, bir daha bayramda seyahate çıkmadık.

Ama ben, uzun bayram tatillerinde, babaannem ve dedemle birlikte olmak için İstanbul'a gelirdim.

Ortaokuldaydım. Okul kimliğim, öğrenci biletim ve 10 liralık cep harçlığımla, motorlu trene bindim Ankara'dan.

Bir de zarf vardı cebimde.

Zarfta da 1000 liralık bir banknot vardı. Bu zarfı babam bana vermiş ve dedeme teslim etmemi söylemişti.

Yolda, biletleri kontrol eden tren görevlisi geldi vagona. Herkesin biletini alıp, elindeki aletle deliyordu.

Bana geldi. Biletimi aldı. Öğrenci bileti olduğunu görünce, pasomu sordu. Çıkardım verdim. Meğer pasom eski tarihliymiş.

12.5 lira ceza ödeyeceksin, dedi bana.

Cebimde 10 lira var. Çaresiz dedeme götürdüğüm zarfı açıp, mor renkteki 1000 liralık banknotu uzattım.

- Bunu bozup al, dedim

Adam mor banknotu görünce, şaşkınlıktan bayılacak gibi oldu. 10-12 yaşlarında bir çocuk, cebinden 1000 lira çıkartmıştı.

Tren İstanbul'a varıncaya kadar, o 1000 lirayı bozduramadı. Haydarpaşa garında, müdüriyete gittik. Banknotu elden ele geçirdiler. Sonra vezne görevlisi çağrıldı, öyle bozuldu para.

İçinizde, yakın zamanda 1000 lira ile bir şey alabilmiş olan var mı?

Galiba enflasyon bozdu eski bayramları. Acaba, paradan sıfırları atınca, bayramlar da eskisi gibi olur mu?

ŞAKA

Renk körlüğü mü?
Araştırmaya göre bekar erkekler, siyah renkli araç kullanırlarmış.

O zaman, damatlar neden siyah smokin veya elbise giyerler?

ZOR DURUMLAR

İlle de bir şeyi söyletmek..
Belirli kesimler AK Parti yöneticilerine "İslami terör vardır" dedirtmeye çalışıyor.

Buna karşı da, genellikle, "Terörün dini, imanı olmaz" cevabı alınıyor.

Bu durumu yadırgamayalım.

Eskiden de, solculara komünizmi kınamaları için kamuoyu baskısı yapılırdı.

Bülent Ecevit, "ortanın solu" ile iktidara aday olduğunda, arkadaşım ve meslektaşım Yılmaz Çetiner, Hürriyet için, Ecevit'le mülakat yapmaya gitmişti.

Gazetenin o zamanki sahibi Erol Simavi, Çetiner'e şöyle demiş

- Ne yap yap.. Bülent Ecevit'e, "Ben komünist değilim" dedirt.

Düşünebiliyor musunuz mantığı?

Ecevit sosyal demokrasiyi savunmak için yola çıkmış. Ona durup dururken "Ben komünist değilim" dedirteceksiniz.

Düzeni eleştirirken, kendini savunur gibi olacak.

Şimdi mesela Tayyip Erdoğan'a "İlle de İslamcı terörü kınayacaksın" demek gibi bir şey bu.

Acaba herkes karşı olduğu şeyi de açıklasa, kaç kişi "Ben anti-militaristim. Darbelere karşıyım" derdi.

Mesajlarınız için: mbarlas@sabah.com.tr


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
hibe destekler

Sarı Sayfalar
GreenCard
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır