kapat
26.11.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL



UMUR TALU


Felakette doğan insan

Toplumların bir an gerçekten toplum olabildikleri, insanların bir an durup gerçekten kendilerini aşabildikleri anlar oluyor.

Hayat duraklıyor, bir felaket yüzünden olsa bile, insanlar birbirine sokuluyor, ihtiras, hırs, bencillik sanki bir an kazınıyor, ölülere saygıdan yaşayanlara da damla damla saygı süzülüyor, birbirini sakınmaya, ötekini gözetmeye meyleden bir ruh hali içimizde dolanıyor.

*****

99'un deprem çöküntüsü sonrasında, çoğumuzun ömründe görebildiği en yoğun, en içten, insan, en toplum halimiz oluşmuştu.

Her tür iktidar, otorite, resmiyet, çok bilmişlik kıyasıya sorgulanırken, insanlar birbirlerini ve kendi yüreklerindeki, vicdanlarındaki tozlanmış "iyi tohum"u keşfedivermişlerdi.

Büyük acının, kayıpların katmerleştirdiği kırılmanın içinden "sanki", pek bilmediğimiz, pek tatmadığımız, pek yaşamadığımız bir "dayanışma" patlamış... En gündelik hareketlere, bir ağırlık, bir tevazu, bir titizlik, bir sevgi, ne bileyim, bir iyilik hassası oturmuştu.

"Her an herkesin başına gelebilir"den, ölümün bu denli yakın, sinsi, kolay olmasının yarattığı sarsıntıdan, hayata ve insana saygıya uzanan... Ölümün ayrımsız paylaşılması gibi, hayatın da paylaşılabileceğine dair duygulara kadar.

****

Beş günde 2x2 saldırının ardından, deprem sonrasındaki kadar büyümese, belki daha "İstanbullu" kalsa da, "bir an" öyle bir şey oldu.

Sanki, garip bir hızla, kimsenin kimseyi umursamadan döndürdüğü film makarası durdu, acı ve korku gölgesi altında, ölenlere saygının uzantısı olarak, yaşayanlara karşı titizlenme de, gömüldüğü içimizden dışarı doğru uç verdi.

Depremdeki insanlık patlaması kadar değilse de, tedirginlik, korku, telaş arasında, "kendini sakınma"nın "başkalarını da sakınabilme" ile kardeş olduğuna dair bir ruh hali.

İkinci patlamaların ardından, evimin yakınındaki bankadan, çocuklarımın okullarının bulunduğu konsolosluk bölgesine doğru koşturmam sırasında, sadece acıyı, telaşı ve kendi içime de yerleşen genel korkuyu görmedim.

Sadece, "ben de orada olabilirdim, filanca yakınım da olabilirdi" endişesi de değildi.

Hiç tanımadıkları insanların ölümüne kahrolan, hiç tanımadıkları insanları kurtarmaya çalışan, hiç tanımadıkları insanlar tarafından kurtarılabileceklerini, korunabileceklerini ve ancak o şekilde hayata sarılabileceklerini hissedenlerin geçidi vardı.

Her zaman vahşi safariye dönüşen trafik akışı, sadece yürek dağlayan sirenlerle akıp giden ambulans kervanlarına yol veren toplu saygı duruşuyla değil, herkesin ötekini sakınan saygılı duruşuyla da insanileşmişti.

Hiç tanımadıklarının gözlerine bakan, bildiğini, endişesini, öğütlerini, imkanlarını paylaşmaya hazır insanların ayaküstü dostlaşmaları vardı.

"Çok kötü"nün tozu dumanı arasında, yüreklerindeki "iyi"yi esirgemeden salmaya, dayanışmalara akıtmaya hazır insanlar sanki birbirlerine sarılıvermişti.

Medyanın yaptığı en iyi şey, "içimizdeki insan"ın, "içimizdeki insanlar"ın en kahramanlarını, en örneklerini...

Hastaneye yaralı götüren 13 yaşındaki çocuktan, sırtladıkları hiç tanımadıklarını ilk yardıma yetiştirmeye koşturan gençlere, yaşlılara kadar, "içimizdeki iyi"yi ekranlara, sayfalara taşımak oldu.

Salt "ölen biz de olabilirdik"le kalmayan, "kurtaran biz de olabilirdik"e uzanan, içimizde çoğu zaman gömülü, unutulmuş, yamultulmuş, bastırılmış duran "iyilik, dayanışma, sakınma" terkipli insanı da biraz keşfedebildik.

Hayatın, ötekileri itekleyip durmak değil, öteki için yüreğini titretebilmek olduğunu da.

Lakin...

O kadar çabuk vazgeçiyor, o kadar hızla ve yeniden yeniden kırıyoruz ki onu.

Mesajlarınız için: utalu@turk.net

Fax:212 280 05 51 Tel:0 537 660 71 21


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
hibe destekler

Sarı Sayfalar
GreenCard
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır