kapat
26.11.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL



HINCAL ULUÇ


"Önce insan olmayı öğren, bebeğim.."

Bu sabah bilgisayarın önüne çok erken oturdum. İki gecedir uyku tutmuyor. Gündüz bir şey hissetmiyorum, gürültü, patırdı, sohbet gün geçiyor. Akşam yalnızlığı çökünce, gözümün önüne hep kanlar içindeki insanlar geliyor. Yani böyle boktan bir durumda, alt kimlik hikayeleri beni hiç ilgilendirmiyor. Öldüler, yaralandılar, paramparça oldular, ne için. Yani oğlu ölen bir Müslüman'ın annesi, Yahudi bir anneden daha mı az üzülür, daha mı fazla... Bir bomba patlıyor ekmek parasını kazanmak için dükkanını açanla, dua etmek için evinden çıkanın cesetleri birbirine karışıyor. Eminim ruhları da ele ele göğe yükseliyorlardır.

Küçük kızım o sabah başka bir sinagogtaki törene gitmişti, kayınvalidem telefon etti, ağlamaktan sesi çıkmıyordu, dondum kaldım başka sinagogta olduğunu anlayıncaya kadar aklım çıktı.

Biraz televizyon seyrettim"Allah belalarını versin" dedim çıktım gittim evden, telefonu da kapattım. Yok farz ettim olanları. Şimdi anlıyorum Hitler zamanı kuzu kuzu ölüme giden Yahudiler'in hissettiklerini. Bu yok farz etmek psikozu, bana dokunmadı, o zaman..

Yahudi olmanın en büyük yükü bu, hep kendini bir başkası olarak görmek. Ben aslında senin aynınım duygusunu hissedememek, ben de senin gibi gülerim, kızarım, ağlarım, öperimi anlatamamak. Anlatamaya anlatamaya da başka olmak, başka olmak zorunda kalmak.

Ben böyle buydum, evde, okulda, hayatta hep bir başka olarak.

Ben böyle hissettikçe de tabii ki başka oldum. Başka olmamaya çalıştıkça, başka olduğumu bana gösterdiler.

Yahudi fıkraları duymamak için Müslüman arkadaşlarım olmadı. "Pis Yahudi" denmesin diye haklı olsam bile münakaşa etmedim. Fenerbahçe ile bir İsrail takımının maçında hangi takımı tutuyorsun diye soran arkadaşıma, "Ulan ben senden daha Türk'üm, ben Fenerbahçe için gençliğimi yedim" diye haykıramadım.

Tam kırk yıl hep gardım kapalı yaşadım vatanım dediğim yerde. Çocuklarımı büyüttüğüm, ekmek paramı kazandığım, mutlu, mutsuz bir hayat geçirdiğim ve sonunda bir karış toprağında gömüleceğim yerde, hep yabancı gibi hissettim kendimi..

..Ama değildim,.....

Siz, evet şu maili alan dostlarım, sizler beni değiştirdiniz. Dostluğunuz kalbimin o kırık yerini tamir etti. Korka korka sunduğum dostluğumu, kocaman kocaman kucakladınız. Bana kızdığınızda sadece Selim olduğum için kızdınız, sevdiğinizde sadece Selim olduğum için sevdiniz.

Kendimi yanınızda çok iyi hissettim. Sayenizde bir yabancı değil, bir renk olduğumuzu ve bu rengin gün geçtikçe anlaşıldığını gördüm.

Çocuklarımı başka şekilde büyütüyorum, önce insan olmaları gerektiğini kafalarına sokuyorum. "Din sonra gelir. Önce insan olmayı öğren, bebeğim" diyorum.

Bu bombalama olayı bana göre Yahudiler'e karşı yapılmadı, Türkler'e karşı yapıldı. Ben bunu bilirim, bunu söylerim. 23 tane can bugün ayrı ayrı yerlerde gömülecekler ama hepsinin ruhları Allah'ın yanında el ele duracak...

Telefonum her çaldığında yalnız olmadığımı hissettim, bir yerden sonra açamadım telefonu, gücüm yetmedi. Her çalan telefonda birisi için önemli olduğumu hissettim ve size söz veriyorum hayatım boyunca o çalan telefonlara layık bir TÜRK olarak yaşayacağım.

İnsallah hep iyi şeyler için beni arayın ama bilin ki her durumda, elinizi tutacak bir dostunuz var.

Bütün kalbimle buna inanmanızı rica ederim.

****

Selim Gabay'ın dostlarına yolladığı bu mektup elime geçtiğinde, ikinci bombalar henüz patlamamıştı. Bu mektubu aynen yayınlama kararı verdim. Tarihini de belirledim.. Bayram..

Dini bayramlar, her ülkede, her inançta, insanların inançları ne olursa olsun, birbirlerine en yakın oldukları günlerdir.

Gabay'ın satırları, Bayram gününe çok uygun düşecekti.

Yazı bilgisayarımda beklerken, ikinci saldırı, yeni bombalar, Gabay'ın terörün hedefi konusundaki düşüncelerinin ne kadar doğru olduğunu ortaya koydu.

Kadınların kadınca fantezileri..
İngiltere Futbol Federasyonu'nun adı "Futbol Federasyonu"dur.. Önünde İngiltere falan yoktur.. Neden?.. Futbol Federasyonu odur da ondan, onlara göre..

Amerika'da bir Harvard'lıya "Neredensin" deyin, "Kolej'den" der.. Amerika'da binlerce Kolej vardır.. Ama "The" Kolej, Harvard'dır.

"The Cal" yani "The Calender", yani takvim de, Pirelli'ninkidir dünyada.. Bu yüzden önüne "Pirelli" koymak gerekmez.. miş..

Aslında haklı oldukları nokta var. Dünyada, Playboy'unkiler dahil, Pirelli kadar ünlü takvim yoktur.

Kadın güzelliğini, 40 yıldır en güzel resimleyen takvim olduğu iddiasına pek çok uzman da katılır, bu birinci sebeb.. İkincisi.. Bu takvimler numaralı ve az sayıda basılır. Elinizde bir tane varsa mutlu azınlığa dahilsiniz demektir. İşte bu yüzden Pirelli takvimleri koleksiyoncu parçası kabul edilir.

Pirelli, takvimlerinin bir sanat eseri olduğunu savunur.

Buna karşılık özellikle kadın çıplaklığının yer aldığı her şeye saldıran feministler son yıllarda hızla artan bir yoğunlukta, Pirelli takvimlerini de eleştirirler. Kadını aşağıladığı, kadınların sırtından erkeklerin dünyasında yer edinmeğe çalıştığını falan söylerler..

Pirelli'nin bu yıl takvimin fotoğraflarını hazırlama görevi verdiği Nick Knight da bu eleştirilerden bayağı etkilenenlerden..

Kafaya koymuş, kadını "Yukarılayan" bir takvim yapacak 40'ıncı yılda..

Nasıl yapacak?..

Bulmuş..

Gidip kadınlara soracak.

Catherine Deneuve, Marianne Faithful, Courtney Love, İsabella Rosselini, Bjork, Liv Tyler gibi sanatçılara sormuş. En önde gelen kadın yazarlara, İngiltere, Fransa ve Amerika'nın Duygu Asena ve Seda Güler'lerine sormuş..

"Ben kadın fotoğrafı çekeceğim.. Ama benden evvel bu takvimi yapanların hatasına düşüp, erkeklerin dünyasındaki erkeklerin gözündeki kadını çekmek istemiyorum. Ben kadınların hayallerini canlandıracağım. Bana hayallerinizi anlatın" demiş.

Onlar da anlatmışlar. Anlattıkları bayağı özel, hem de nasıl intim olduğu için, Nick, hangisi ne anlattı söylemiyor.

Ama mesela bunlardan birini ben anlatmış olsam, feministler başıma taş yağdırırlardı, "Seni şovenist erkek domuzu" diye.

Bir ara yeri düşmüştü de "Pek çok kadının cinsel fantezileri arasında tecavüze uğramak vardır" demiştim, çok yakın arkadaşlarımın bana söylediklerine dayanarak. Bir dövmedikleri kalmıştı.

Cennet gibi manzara içinde, suyun kenarına uzanmış, bir ceylanı beslediğini hayal edenler de çıkmış tabii, Nick'le konuşanlar arasında. (Ortaya da hıyar gibi bir resim çıkmış zaten.)

Ama genelde fanteziler, biz şovenist erkek domuzlara taş çıkartır.

Birisi, kendisini çoğu zenci kölelerle dolu bir erkekler hareminde düşünüyor. Çırılçıplak ve üzerinde dolaşan el sayısının haddi hesabı yok. Kadını 40 ahtapot sarmış mesela.

Birisi, sinemada, iki yanında ve arkasında oturanların tecavüzüne uğruyor. Karanlık. Millet film seyrediyor. Bizimki her bir yerine dalan erkek elleri arasında kendinden geçmiş.

Birisinin evi yanıyor. Yatağından yarı çıplak fırlamış. İtfaiye hortumları, yağmurdan beter şakır şukur. Kadın sırılsıklam. Onu kurtarmaya gelen itfaiyeciler etrafını sarmışlar. Kurtarmıyor, büyük bir coşkuyla, arzu ile sarılıyorlar kadına.

Birisi hamile. Karnı burnunda dediklerinden. Dokunsan doğuracak. Hayali mi?.. O hali ile çırılçıplak yatıyor yatakta, sırt üstü. Ve bacaklarının arasında bir erkek kafası. Oral seks..

Dikkat buyurun tekrar.. Bunlar benim gibi domuzların, sapık erkeklerin değil, dünyanın en ünlü kadın yazarlarının ve sanatçılarının hayalleri.. "Kadını böyle" resimle diyenlerin hepsi kadın.. Hem de ne kadın..

Devamı da yarın..

Yaşayan En Seksi Erkek!..
People, dünyanın en güzel dedikodu dergisidir. Çünkü okunmak için çıkarılır. Bizim pazar dergileri gibi, bekar evlerinin, erkek koğuşlarının boşalıma yardımcı malzemesi olarak değil. Bu ülkede hiç kimse People gibi "Magazin" yapmaya cesaret edemediğinden, hepsi hepsi 10 çıplağı aralarında paylaşır, döner döner onların artık herkes tarafından ezbere bilinen vücutlarını sergilerler, sonra da düşünürler.. "Elin dergisi milyonlar satıyor, biz niye tozuna ulaşamıyoruz.."

Efendim, Time'ın yan ürünü olarak çıkan People, bu yıl da "Dünyanın yaşayan en seksi erkeği"ni bir anketle belirlemiş..

Kim yeni ilahımız..

Johnny Depp.. Hani Karayip Korsanları'nın baş oyuncusu.. Filmi hala görmedim.. Eleştirmenleri hatırlıyorum. İngiliz, Amerikan ve Türk eleştirmenler bu filmdeki Depp için en kibar "Aseksüel" dediler. Yani cinsellik taşımayan.. İleri gidenler ilk defa bir "Gay" korsan yorumundan söz etti. Yani yumuşak tarafından gay..

Peki bu Depp nasıl, Yaşayan En Seksi Erkek geliyor kadınlara..

Kadınları artık, cinsiyetini belli etmeyen, hatta biraz kendilerine yaklaşan erkekler mi tahrik ediyor dersiniz?..

Öyle olunca, yılların en seksi erkeği seçiminde birinciliği kimselere bırakmayan Sean Connery'nin (Efemmmm..) bu defa listeye bile girememesine şaşmamam, hatta sevinmem mi gerekiyor?..

Listede öteki tanıdık isimler mi?..

Brad Pitt.. George Clooney.. Justin Timberlake.. Hugh Grant.. Russel Crowe.. Denzel Washington.. Colin Farrel.

Ayşe'nin Havana'sı!..
Haftalık dergisi Ayşe Arman'a kent isimleri vermiş bir dizi.. Bir dizi de gazeteci.. "Bunları eşleştir" demiş..

Eşleştirmiş..

Havana'yı şöyle tarif ediyor Ayşe.. "Şahane ve sürprizli bir şehir. Hiçbir zaman eskimiyor orası ve hep heyecan verici.."

Peki kim dersiniz Havana?..

Bendeniz, cennet kuşu..

Vallahi teşekkürler Ayşe.. Billahi teşekkürler..

Fatih Altaylı.. Ankara.. Neden.. En sıkıcı da ondan..

Ertuğrul Özkök.. Yenilikçi, modern, insanı cezbeden şehir, Ne yapsan tamamına hakim olamayacağın kadar uçsuz bucaksız. Sürekli yaşıyor ve üretiyor.. New York!..

Mehmet Yılmaz Venedik.. Küf kokuyor.. Her yıl birkaç santim batıyor. Çöküyor da ondan mı?.. Yok canım.. O benim Venedik tarifim. Ayşe'nin Venedik'i büyülü, gizemli, tezatlar şehri..

Zafer Mutlu için "Paris" demiş Ayşe.. Niye demiş, açıklaması yok. Ayşe mi tarif etmedi Paris'i, ya da etti de, derginin mi hoşuna gitmedi, (Ne de olsa patronları) bilmem..

Ayşe, Zafer'i niye "Paris" yaptığını söylerse ben yazarım.

Benim aklıma Paris deyince, tanrıçaları birbirine düşürüp Truva savaşlarına sebeb olan prens gelir de hep..

TEBESSÜM
Fıkra Hüseyin Mestan'dan

Mahkemede bir duruşma sırasında yargıç, sabıkalıya;

-Sen bu kadının evine girmişsin.

-Sarhoştum, sayın yargıç. Kendi evim sanmıştım.

-Öyleyse kadını görünce neden kaçtın?

-Onu da karım sandım efendim

SEVDİĞİM LAFLAR
Bulutlu bir gün neşeli halimizi bozamaz.

William Arthur Ward

BİZİM DUVAR
Maliye vergi mükelleflerini bulamıyormuş.

Mükellef sofralara baksınlar.

Ünal Turgut


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
hibe destekler

Sarı Sayfalar
GreenCard
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır