|
|
Kur'an çalıp silah aldılar
Saldırıları düzenleyen intihar eylemcilerinin karargâhı olarak görünen Bingöl'de düzenlenen operasyonlarda, Hizbullah'ın 'hesaplaşma takvimi' ele geçirildi. El Kaide'yle işbirliği kararı aldıkları öne sürüldü
İstanbul'da geçtiğimiz hafta meydana gelen bombalama olaylarında rol alanların Bingöllü olduğu belirlenince, Bingöl ve çevresinde "analitik istihbarat" ve "nokta operasyonları" başlatıldı. Güvenlik ve istihbarat birimleri özellikle Diyarbakır-Bingöl hattında yaptığı çalışmalarda, Hizbullah'ın Mele (Molla) denen üst düzey yöneticilerince son derece gizli planlanmış "devletle hesaplaşma takvimine" ulaşmayı başardı.
Yapılan operasyonlar ışığında ulaşılan bilgiler şunlar:
Hizbullah'ın iki ana gruptan oluştuğu zaten biliniyor. Bunlar 'İlim' ve 'Menzil' grupları... 'Menzilci' kanat yıllardır devletle baş edecek güçte olmadıklarını kabul ediyor ve mücadeleyi zamana yaymayı planlıyordu. Bu nedenle çok gerekli olmadıkça kamu kurum ve görevlilerine yönelik her eylemi tehlikeli ve riskli maceracılık olarak niteledi. Dolayısıyla barışçıl ve yarı gizli (tebliğ ve davet metodu) biçiminde örgütlendi.
'İlim' kanadı ise bu zamana kadar olan tüm çalışmalarını "zamanı gelince devletle hesaplaşma'' taktiğini gözeterek uyguladı.
IRAK OLAYINDAN SONRA
Özellikle Amerika'nın Irak'a başlattığı harekatın sadece o bölgelerde değil, Türkiye'de de kitle tabanı yarattığına ve objektif koşulları olgunlaştırdığına kanaat getiren örgüt, devletle düello zamanının geldiğini ve uyuyan devin artık uyanabileceğini yaymaya başladı. Bunun için öncelikle ses getirici ve dünyada yankı uyandırıcı eylemler yapılmasını öngören teorisyenler, bir anlamda İstanbul eylemleri için işaret verdi.
'Uyuyan hücreler' diye tabir edilen alt birimlerini oluşturmak için, "yürekli ve gerektiğinde koşulsuzca şehit olabilecek adam" kazanmaya çalışan örgütün propaganda ve seminer çalışmalarını, bölgedeki nispeten denetimsiz cami ve mescitlerde yürüttükleri belirlendi. Batman'dan Nusaybin'e, Solhan'dan Viranşehir'e pek çok yerleşim merkezinde bu alttan alta çalışmalar devam etti.
Örgütün Ramazan ayı boyunca para ve silah gücünü artırabilmek için söz konusu bölgelerde zekve fitre adı altında vatandaşlardan gizlice para topladıkları da anlaşıldı.
8 TRİLYON LİRA TOPLADILAR
"Mele'' (Molla) olarak tanımlanan üst düzey yöneticilerin periyodik olarak düzenledikleri çok sayıdaki illegal toplantılar düzenlediği ve bu toplantılarda şu sonuçlara ulaştığı istihbar edildi "El Kaide'nin dünya çapındaki kuvvetli imajından da yararlanıp onlarla iş birliğine gidebiliriz. Türkiye'de de bu tarz eylemler yapıp aynı şekilde güçlü ve tanınan bir konuma gelebiliriz."
Bu arada, aralarında Mısır El Ezher Üniversitesi mezunlarından bazı Mele'lerin de yer aldığı anlaşılan bu kişilerin sevk ve idaresindeki bazı militanların, önemli camilerden çok sayıda antika ve kutsal eşya çaldığı, bunları zengin Arap şeyhlerine bir biçimde ulaştırıp karşılığında yüksek paralar alarak silaha yatırdıkları belirlendi.
Ayrıca kaçırılan Güneydoğulu zengin işadamlarından alınan yüksek miktarlı fidyeler ile Güneydoğu'da yıllardır toplanan kurban derilerinden edinilen 3.5-5 trilyon lira arası gelire ek olarak, geçtiğimiz Ramazan ayında da fitre ve zekadı altında toplanan haraçlardan 8 trilyona yakın para toplandı.
PKK-KADEK'LE İŞBİRLİĞİ YOK
Hizbullah'ın her ne olursa olsun PKK ile işbirliği yapmadığı anlaşıldı. Bunun nedeni olarak da "Bu örgütün Ermeniler'le işbirliği yaptığı, hatta Ermenistan'dan yardım gördüğü'' öne sürüldü. Bölgede çalışma yapan istihbarat uzmanlarına göre, Hizbullah, PKK ile işbirliğine gitmeyişini şöyle açıklıyor
"İslamda inananlar ümmettir. Yani bir bütündür. Renk, din, kavim farklılığı önemli değildir. Milliyetçilik hareketleri ümmeti bölerek İslama zarar vermektedir. İslamda bir kavim diğer Müslüman bir kavime kesinlikle üstün değildir. Dolayısıyla kavmiyetçilik (millliyetçilik) esasına dayanan soyu, dili ve rengine göre muamele eden ve savaş açan kişiler aynı zamanda Allah'ın ayetlerine de savaş açmış olurlar. PKK ile en büyük fikir ayrılığımız buradan kaynaklanmaktadır...''
'Vurdular ama yaşamı öldüremediler'
İstanbullular'In, bombalı intihar saldıralarına boyun eğmeyerek normal yaşamlarını sürdürmesinden, dünya basını övgüyle söz etti. Vatandaşların yaşadıkları olayın yarattığı şoka ve korkuya rağmen evlerine kapanmamasını, İngiliz The Guardian gazetesi okuyucularına, "İstanbul, eylemlerden sonra dimdik ayakta ve meydan okuyor" yorumuyla aktardı.
The Guardian gazetesi, şok saldırılardan sonrakiı İstanbul'u, sayfalarına İstanbul'da yaşayan Maureen Freely'nin gözlerinden yansıttı. İngiltere'de kaldığı süre zarfında İstanbul'da hayatın durmuş olduğunu düşünen Freely, İstanbul'a geldiğinde bu fikrinin ne kadar saçma olduğunu anlamış... Freely gözlemlerini şöyle anlatıyor
KISA SÜREDE TOPARLANMIŞ
"Her şey eskisi gibiydi. Sadece konuştuğum insanlarda büyük bir şok vardı. Saldırıların olduğu yerler, şehrin en canlı yerleri. İstanbul'u gördükten sonra bir kez daha televizyonlara inanımaması gerektiğini anladım. İstanbul teröre meydan okuyordu. Dışarı çıktığımda da bunu kendi gözlerimle gördüm. Her yer cıvıl cıvıldı. İstanbul'u vurmayı başardılar, fakat İstanbul'daki yaşamı öldüremediler."
Savaş AY
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|