|
|
Sokaktaki dinamit
Bu işte bir terslik var; Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) dün açıkladığı işgücü anketinde, işsizlik oranının gerilemeye başladığını duyurdu.
Oysa üç gün önce Türkiye İş Kurumu, AB için yaptığı araştırmada tam tersi bir sonuca varmıştı.
DİE'ye göre 2002'nin Temmuz-Eylül aylarında yüzde 9.6 olan işsizlik bu yılın aynı döneminde yüzde 9.4'e geriledi. Böylece işsiz sayısı 86 bin azalarak 2 milyon 328 bin kişiye indi.
Türkiye İş Kurumu'na göre ise bu yılın ilk üç aylık döneminde işsiz sayısı 2.8 milyon kişiyi aştı. "Biri ilk üç aylık, diğeri üçüncü üç aylık dönemin rakamları, arada işsiz sayısı azalmış olabilir" diye düşünebilirsiniz. Ancak şu nokta önemli DİE işsizliğin azalmakta olduğunu söylüyor, Türkiye İş Kurumu ise artış eğilimi gösterdiğini savunuyor. Hatta, Ağustos ayındaki raporunda, işsizlik oranının yüzde 10 olduğunu, Türkiye'nin OECD üyeleri arasında Polonya, Slovakya ve İspanya'nın ardından dördüncü sırada bulunduğunu belirtiyor.
Bu çelişkili tablonun içinden çıkma görevini ilgililere bırakıp, dikkatleri iki araştırmada da vurgulanan çok tehlikeli bir gelişmeye çekelim Genç ve eğitimli nüfusta işsizlik çığ gibi artıyor.
DİE lise ve üniversite mezunu genç nüfusta geçen yıl yüzde 30.7 olan işsizliğin bu yıl yüzde 31.8'e çıktığını belirledi. Kentlerde daha da yüksek Yüzde 34.2. Türkiye İş Kurumu da "Yüzde 30'a yaklaştı" diyerek, bu sonucu doğruladı.
İçinizi karartacak bir rakam daha verelim. Dünya Bankası'nın Türkiye temsilciliği 10 gün önce açıkladığı "Bilgi ekonomisini değerlendirme raporu"nda, Cumhuriyet'in ilan edildiği 1923'te yetişkin nüfusun yüzde 67'sinin istihdam edildiğini, 2001'de ise bu oranın yüzde 45'e indiğini bildirdi. 80 yılda nereden nereye geldik...
Evlatlarını Çocuk Esirgeme Kurumu'na bırakmak isteyen ailelerin son üç yılda 4 kat artmasının nedenleri işte bu tabloda gizli.
Kapıdaki tehlikeyi en açık Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürü Cafer Tatlıbel ifade etti "Bu gidişle üç yıl sonra İstanbullular sokağa çıkamayacak..." Ona göre.
Rindlerin Akşamı veya Abbas
KKTC kuruluşunun 20'nci yıldönümünü bugün törenlerle kutluyor.
Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ün armağanı 1 kilometrelik KKTC bayrağının (Cumhuriyetin 80'inci yıldönümü için hazırlattığı Türk bayrağı 3.8 kilometreydi) ayrı bir coşku kattığı törenlerde Türkiye siyaset mozayiğinin tüm renkleri temsil ediliyor Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Gül, CHP lideri Baykal, DYP lideri Ağar, İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek, Millet Partisi lideri Aykut Edebali...
Bu yoğun ilgi doğrusu içimize kurt düşürdü. KKTC'nin "son kuruluş yıldönümü" veya "Veda yıldönümü" olduğu için mi böyle herkes Kuzey Kıbrıs'a koştu? Denktaş'ın kutlamaları açış konuşması kuşkumuzu daha da artırdı. Diyor ki "1 Mayıs 2004'te Rum tarafı AB'ye girerse ve Kıbrıslı Türkler bunun dışında kalırsa, KKTC'nin 21'inci yaşını, daha sonra 22'nci yaşını da kutlayacağız..."
Peki ya Türkler ve Rumlar birlikte AB'ye girerse? Gidişat da zaten o yönde olduğuna göre...
Kutlamalar bize o yüzden Yahya Kemal Beyatlı'nın "Dönülmez akşamın ufkundayız" diye başlayan Rindlerin Akşamı şiirini anımsattı. Bir de Cahit Sıtkı Tarancı'nın dizelerini
"Haydi Abbas, vakit tamam; akşam diyordun, işte oldu akşam..."
Mesajlarınız için:
esafak@sabah.com.tr
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|