|
|
ALİ KIRCA
Kasımpatı
Unutup gitmiştim o yazımı.. Aradan yedi yıl geçmişti ve çoktan kapanmış bir gazetenin sararmış arşivlerinde saklı kalmıştı... Ancak, genç bir kadın o yazıyı buldu... Okuduğunda, yazıdaki sözcükleri "nota"ya dökmeye mecbur hissettiğini söyledi kendi kendine... ve yaptı da...
Ve galiba ilk kez bir gazete yazısı "şarkı"ya dönüştü genç kadının dokunduğu piyano tuşlarında...
Yazı; Yeni Yüzyıl gazetesinde 10 Kasım 1996'da yayınlanmıştı ve başlığı "Kasımpatı"ydı... Genç kadınsa ünlü besteci Anjelika Akbar'dı...
Yazıya "ilham"ını veren, 19 yaşımda karaladığım iki dizelik kısacık bir şiirdi aslında...
Ve o şarkı; bugüne kadar verilmiş "yegane" armağandı 35 yıl geride kalmış 19 yaşıma
****
"Kasımpatı 10 Kasım sabahlarının ak acısıdır. 10 Kasım, Türkiye'nin yasıdır."
Yıllar önce yazılmış bu iki dizelik şiirle, çocukluğumuzun okullarındaki törenlerde soluduğumuz "beyaz acı"yı hatırlarım hep.
Sanki her an ağlayacakmış gibi tetikte bekleyen gözyaşlarımıza, gururlu nutukların gök gürültüleri engel olurdu.
Gürler, gürler de ağlayamazdık.
Sabahın 08.30'unda, sıraya dizilmiş ilkokul çağı çocukları için 10 Kasım'lar, bayram mı yoksa matem mi olduğu bir türlü çözümlenemeyen bilmeceler olarak kaldı.
Ve fakat biz, yaşı, çok partili demokrasiyle eşit, cumhuriyet çağının ikinci kuşakları, 10 Kasım'ları bütün bayramlardan ve bütün matemlerden daha çok sevdik.
Aynı tarih diliminde yaşamadığımız, yüzünü hiç görmediğimiz Atatürk'e ağlayan ilk kuşak da galiba bizdik.
Kasımpatı da bizim kuşağın çiçeğiydi.
Lakin, yıllar sonra öğrenecektik ki, Kasımpatı Türkiye'nin de çiçeğiydi.
Çünkü, baharın ve yazın güze döndüğü, toprağın öldüğü, güneşin söndüğü, umutların dindiği bir anda fışkırıyordu kökünden.
Hüzünlü ve renksiz ve sessiz sonbaharların şaşırtan konçertosuydu.
Bizim hep Kasımpatılarımız oldu umutsuzluk mevsimlerinde... Öte yandan, Kasımpatı Türkiye'nin ta kendisiydi.
Çünkü diyordu ki bitkiler aleminin uleması
'Kasımpatılar, dip kısmı çok yıllık (çook yıllık) iki bitkinin melezleştirilmesiyle elde edilir. Bunlardan da birçok yeni ırk türetilir. (Yalın çiçekli patlar, dağpatı, çağlayan patı, katmerli lale patı, şakayık patı, vs...) Bunlardan da melezleştirmeyle binlerce şekil ve renkte çeşitler meydana gelir.
Kasımpatılar çelik veya sürgünle türetilir; çünkü tohumlarla aynı çeşidi vermez; bu yüzden ancak yenilikler araştırılacağı zaman tohumlardan yararlanılır.'
Böyle diyor bitkiler aleminin uleması...
Ya ne diyor insanlık aleminin uleması rengarenk çiçeklerle kaplı ülkemin topraklarında
"Çiçeklere basmayınız, küser."
Küsmesin bir tek Kasımpatı bile 10 Kasım sabahlarında...
Bugün 10 Kasım... Yıllar önce yazdığım o iki dizelik şiir takılıyor hep aklıma
"Kasımpatı 10 Kasım sabahlarının ak acısıdır.
10 Kasım Türkiye'min yasıdır."
Biz Cumhuriyet çağının ikinci kuşakları, 10 Kasım sabahlarının ve renkli Kasımpatıların sarmaladığı siyah-beyaz Mustafa Kemal resimlerini severek büyüdük.
Matem günlerini bayram eyledik.
Şimdi bizi büyüten sevgilerin ve değerlerin, hüzünlerle boğulduğu kurşun gibi ağır günlerden geçiyoruz.
Ama, ölü toprağın bağrından fışkıran Kasımpatıların rengarenk konçertosu çalarken, nasıl umutsuz olunur ki?
Kasımpatı Türkiye'nin çiçeğidir.
Kasımpatı Türkiye'nin ta kendisidir.
Sessizliğin sesi, renksizliğin rengidir.
Tarifsiz ümitlerin tarifidir. Kederli yüreklerin sevinci, kuşatılan beyinlerin bilinci...
Ve aşk acısıyla yaralı gönüllerin direnci...
Yenilmek yakışmaz insan oğluna Kasımpatılar açarken güz günlerinde...
Yaşasın Kasımpatılar... Yaşasın hayat!..
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|