kapat
08.11.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ
limasollu
TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL



GREENCARD

EMRE AKÖZ


Habibe hanım diyor ki...

'SAYIN' HAKİM HALKI KIZDIRDI
Haberi biliyorsunuz Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesi Başkanı Fadıl İnan, sanık Hatice Hasdemir Şahin'in ifadesini alması gerekiyordu. Ancak hakim İnan, "Burası mahkeme, türbanla giremezsin" diyerek Şahin'i salondan çıkardı.

Dün sabah evde haberi gazetelerden okuduktan sonra bu konuda kapsamlı bir yazı yazmayı planladım. Çalışma odasına girdim. Yıllardır bizim eve temizliğe gelen Habibe hanım toz alıyordu.

"Şu olayı bir yazıverin" dedi, "hem de uzun uzun yazın..."

İlk kez böyle bir talepte bulunuyordu Habibe hanım. Şaşırdım. Neyi kastettiğini sordum.

"Hani" dedi, "başı örtülü diye kadıncağızı mahkemeye almamışlar ya... İşte onu yazın."

"Peki ne yazayım?.."

****

Habibe hanım makineli tüfek gibi konuşmaya başladı. Hiç teklemeden, durmadan, bir solukta aynen şöyle dedi

"Biz onca savaşı bugünleri görmek için mi yaptık? Müslümanlar bağımsız olmamız için boşuna mı öldü? Bizi düşmanların eline bıraksalardı onlar da herhalde aynı muameleyi yapardı. Ne demekmiş başı kapalı diye kadına savunma izni vermemek! Suç işlemişse cezasını kesersin. Ona neymiş kadıncağızın giysisinden? İster inancından örter başını, ister başka şeyden. Demokrasi diyorlar, özgürlük diyorlar, cumhuriyet diyorlar, sonra da böyle yapıyorlar. Valla yazın bunu..."

****

Habibe hanım ilkokul mezunu. Anadolu'da doğmuş. Uzun süre köyde yaşamış. Derken İstanbul'a göçmüşler. Evlere temizliğe gidiyor. Oruç tutuyor. Sadece dini bayramlarda çalışmaz. Bizim evde namaz kıldığını hiç görmedim.

Habibe işte böyle diyor.

Benim ayrıca bir şey yazmama gerek kalmadı.

Söylediklerinin altına imzamı atıyorum.

Televizyon çocuğu
Art Buchwald'ı bilir misiniz? Amerikalı bir gazetecidir. Ancak asıl özelliği, kâh gündelik hayat, kâh siyaset hakkındaki son derece gırgır, ironik, kinayeli yazılarıdır.

Buchwald bir keresinde (1959) TV hakkında şöyle demiş "Televizyonun ciddi bir sorunu var İkinci sayfası yok."

Çok hoş bir söz değil mi? Gazeteyle TV'nin farkını ortaya koyuyor.

Hadi diyelim günümüzde zap yapmayı; o kanal senin, bu kanal benim dolaşmayı ikinci hatta 50'nci sayfayı çevirme olarak görebiliriz. Peki ya sinema ile TV arasındaki farka ne diyeceğiz?

Bakın itiraf.com'a Antalya'dan yazan 29 yaşındaki bir kadın ne demiş

"Beş yaşındaki oğlumu ilk defa sinemaya götürdüm. Evden çıkmadan önce sinemada sessiz olunması gerektiği gibisinden ön bilgiler verdim. Ama bir noktayı unutmuşum. Film başladıktan 10 dakika sonra, 'Bunun başka kanalı yok mu' diye tepinmeye başladı. Apar topar çıktık. Hayatımda bu kadar rezil olduğumu hatırlamıyorum."

Kalıbı dinlendir(me)
Geçen gün sosyoloji profesörü, Cumhuriyet gazetesi danışmanı Emre Kongar ile konuştuk. Bir konuyu merak etmiş "Fiat reklamında yeni bir motordan söz edilirken 'keşif' denmiş. Halbuki 'icat' denmeliydi. Siz bunu yazmıştınız, bir cevap geldi mi?" Hayır gelmemişti. Milyonlarca seyirci o hatalı cümleleri dinlemeyi sürdürüyordu.

Bu arada Emre hoca şöyle dedi "Peki Turkcell reklamındaki hatayı fark ettiniz mi?" Hangisi? "Hani Kadir Çöpdemir, Selo'ya, 'Ne diye bu kadar uğraşıyorsun ya... 'Kalıbı dinlendirsene' diyor."

Doğrusunu öğrenelim
Evet? "İyi de kalıbı dinlendirmek, argoda 'ölmek' demek. Birisi için 'kalıbı dinlendirdi' dediniz mi, o kişinin öldüğünü anlatırsınız; çalışmayı bıraktığını, dinlenmeye çekildiğini değil."

Emre Kongar bu iki hatayı dün Cumhuriyet'te yazdı. Ben de buraya almak istiyorum. Sabah okurlarının da aklında bulunsun.

Biz bu arada Hulki Aktunç'un 'Büyük Argo Sözlüğü'nden deyime bakalım...

Kalıbı dinlendirmek (Türkçe) Ölmek.

"Kalıbı dinlendirdi, sözü sevilmeyen kişiler ve hayvanlar hakkında söylenegelmiştir" diye not düşmüş Abdülbaki Gölpınarlı, 'Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri' başlıklı yazısında.

Aktunç'un kitabındaki diğer 'kalıplı' deyişler şöyle... Kalıba çekmek Cinsel ilişkide bulunmak. Kalıba girmek Cinsel ilişkide bulunmak, birleşmek.

Dikkat Bir dilin ruhunu kelimelerden çok deyimler yaşatır!

"FİLMİN KRİTİK NOKTALARINI YAZMAYIN!"
Okurumuz Cenk Herdem'in bir itirazı var "Belki de bu sözlerin muhatabı siz değilsiniz ama merak ettiğim bir şey var Bir filmin can alıcı noktalarını, hatta sonunu yazmak gazeteciliğe uyar mı? Önce Asmalı Konak filmi için bu yapıldı. Şimdi de Matrix Revolutions... Ben filmi haber çıkmadan önce seyrettim, çok da etkilendim ama filmle ilgili o kadar kritik noktaları anlatmanın ne gereği var? Kuyruklarda bekleyen insanlara haksızlık yapılıyor. Eğer filmi izlememiş ve haberi okumuş olsaydım öfkeden kudururdum." Bence okurumuz yerden göğe kadar haklı.


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
hibe destekler
omer celik

Sarı Sayfalar
GreenCard
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır