|
|
ASLI AYDINTAŞBAŞ
Budizm zamanı
Tansu Çiller, başbakanken günün birinde rakibi Mesut Yılmaz'ı "Taocu muhalefet" yapmakla suçlamıştı. Haliyle gazeteler günlerce Taocu muhalefetin ne olduğunu tartıştı. Kim bilir Çiller bu kelimeyle ne kasdetmişti. Ama bu aralar Ankara'nın yapması gereken, Washington'da olan bitene "Ya sabır" diyerek Doğu felsefesine dönmek. Türk askeri konusunda ABD başkentinde yaşanan kararsızlığa sinirlenmek, bazı çevrelerin elli yıllık Türk-Amerikan dostluğuyla Mesut Barazani'yi aynı ağırlıkta görmesine kızmak nafile. Hayat adil değil. Hırçınlaşmak yerine sakin davranıp karşı tarafın adımlarını beklemeli. Bu yüzden de Erdoğan-Gül ikilisinin "Top Amerika'da" tavrı yerinde. Washington ve Bağdat'taki Türkiye aleyhtarları, Ankara'nın sinirlenip etrafı kırıp dökmesini bekliyor. Genelde böyle olmaz mı? Oysa bir kerelik de olsa milli refleksleri bir kenara bırakıp Zen Budizmine yönelmek gerekiyor. Ya sabır...
Üniformalılar istiyor
Haftalardır bu sütunda Türk askerini kimler istiyor, kimler istemiyor konusunu tartışıyoruz. Unutulmasın ki, Irak'a asker göndermeyi öncelikle Ankara istiyor. 'Mehmetçik Irak'a' ekolünün Colin Powell, Paul Wolfowitz, Donald Rumsfeld gibi yandaşları var. Pentagon'da uniformalılar, son derece istekli. Mehmetçik'in Irak'ı "daha da karıştıracağını" düşünenler arasında ise Paul Bremer, muhtemelen Condoleezza Rice ve Mart tezkeresi nedeniyle Türkiye'ye olan kızgınlıklarını atamayanlar var.
Türk-ABD ilişkilerinin 1 Mart öncesine benzer gergin döneme girmesini önlemenin bir yolu, Washington'u iyi okuyup, iki başkent arasında sık sık tıkanan iletişim kanallarını açık tutmak. Küçük bir örnek. Hafta başında Genelkurmay şeffaflık namına önemli bir adım atarak Irak konusunda brifing verdi. Brifingde Türk askerinin gitmesi düşünülen üç bölgeden söz edildi. Askerler "Bizim tercihimiz Selahaddin ama diğer iki bölgeye de hazırız" dedi. Washington küplere bindi. "Biz Selahaddin'in mümkün olmadığını haftalardır söylüyoruz" dediler. Kamuoyunda "görev yeri krizi" tartışması başladı. Oysa ABD'liler gerçekten haftalardır Selahaddin konusundaki itirazlarını söylüyor. Peki Genelkurmay, ABD'ye kafa tutmak için mi brifingde Selahaddin vurgusu yaptı? Hayır. Bence tam tersine kimse Washington'un resmi tavrı askerlere aktarılmamıştı! Hem Washington, hem de Ankara'daki asker-sivil kopukluğu.
Yaratıcı formül gerekiyor
Benzer biçimde ABD'liler haftalardır kamuoyu aracılığıyla Türkiye'nin bazı pazarlık pozisyonlarına itiraz ediyor. Örneğin müzakere heyetinin başına birinci tezkere döneminde ABD'lilere kök söktüren Deniz Bölükbaşı'nı istemiyorlar. "50 bin asker gönderelim", "O bölgeyi idare edelim" laflarından rahatsızlar. Ankara'nın istediği gibi Irak'ın geleceğine dair detaylı bir siyasi anlaşma imzalamaya kesinlikle yanaşmıyorlar. Ama tüm bunlar, biraz diyalog ve diplomatların ek mesai yapmasıyla hallolacak konular. Örneğin ABD, Bremer'in yanına üst düzey Türk yetkililerin atanmasına itiraz etmeyecektir. Aynı şekilde Ankara'nın, iki yıl sonra Irak'ta olacağı belli bile olmayan ABD'den Irak'ın geleceğine yönelik 'noter tasdikli' bir siyasi niyet belgesi almaya çalışması anlamsız. Karşılıklı iletişim, sağırlar diyaloğu olmaktan çıkmalı.
Hallolması zor görünen asıl konu ise, Kürt partilerin (ve dolayısıyla Bağdat'taki hükümet konseyinin) itirazı. Barzani, Türk işadamlarının Habur sınırından para getirmesini önlemek gibi provokasyonlara devam ediyor. (Habur'da Amerikan askeri yok. Benim duyduğum bu yeni kararın KDP çıkışlı olduğu yolunda.) Washington'daki eğilim, konseye "Sus otur" demenin daha kötü olacağı, bir şekilde Iraklılar'ın ikna edilmesi gerektiği yönünde. Ama nasıl? Türk askerinin Irak'a gidebilmesi için, Kürt muhalefetini aşacak yaratıcı bir formül gerekiyor. Parlak bir fikri olan var mı?
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|