|
|
MEHMET ALTAN
Başbakan Erdoğan konuşabilir mi?
Cuma günü, Kıbrıs Sendikalar Konfederasyonu'nun davetlisi olarak KKTC'deydim. "Kıbrıs Sorununa Demokratik Çözüm Arayışları ve Avrupa Birliği" başlıklı bir konferans verecektim. Yer, Yakın Doğu Üniversitesi'nin, iki buçuk yıl önce de konuştuğum büyük salonuydu. Üniversite, Kıbrıs Sendikaları Konfederasyonu yetkililerine, bunu teyit eden bir de yazılı belge vermişti.
****
Kıbrıs uçağı sabah dokuz buçuktaydı. Sabahın yedisinde inanılmaz bir trafiğin ortasında kaldım. Havaalanına ancak dokuzu birkaç dakika geçe varacağımı anlayınca yoldan Kıbrıs Havayolları'na telefon ettim. Bankoların kapandığını söylediler.
Uçağın kalkmasına yirmi dakika olmasına rağmen sabah uçağına binemedim. Uzun çabalar sonucunda, Ada'ya İzmir üzerinden vardım.
KKTC'ye indiğimde, beni bir sürpriz bekliyordu. Bana söylendiğine göre, üniformalı bürokratlar, üniversite yönetimine baskı yaparak salon tahsisini önlemişlerdi. Kıbrıs Sendikalar Konfederasyonu da, üniversite yönetimi de zor durumda kalmıştı. Sonunda konuşmayı daha mütevazı bir salonda yaptık ama bu konuşma oradaki özel bir kanal olan Genç TV'den naklen yayınlandı. "Kıbrıs Sorununa Demokratik Çözüm ve Avrupa Birliği" konulu bir konferansta söylenecekler belliydi halbuki.. Eğer demokratik bir çözüm söz konusuysa, halkın seçim sürecine kimse karışmamalı, derin devlet oyunları uygulamaya sokulmamalı, KKTC halkının tercihlerine saygılı olunmalıydı.
Ayrıca, bu, sadece KKTC halkının değil, aynı zamanda Türkiye halkının da çok önemli bir sorunuydu. Kıbrıs'ın bir barış adası haline dönüşememesi, Türkiye'nin de AB sürecini olumsuz etkileyecek. Üstelik daha sonrasında da büyük baş ağrıları yaratacak. Türkiye ve KKTC şu anda kazanımlarını en üst noktaya taşımış durumda. Şimdi yapılacak iş, bu kazanımları uluslararası hukukun güvencesi altına almak..
Annan Planı bunu sağlıyor. Bunu, konferanstan bile ürken bir zihniyetin sahiplerinin doğrultusunda engellersek, mevcut kazançlar da kaybedilecek. Cumartesi sabahı Akdeniz güneşine uyandık. Girne kıyılarını yudumlayarak, Maruni Köyü'ndeki Yorgo'nun kuyu kebabını yemeğe gittik.
Kökenleri 5. yüzyılda yaşamış Suriyeli Keşiş Aziz Marun'a dayanan bu katolik cemaatının minnacık bir bölümü çok uzun zamandır Kıbrıs'ta oturmakta.. Maruniler'in KKTC'de azınlık sayıldığını, oy kullanamadıklarını, miras hukukundan yararlanamadıklarını anlattılar.
KKTC yönetimi Maruniler'i, vatandaşlık haklarından mahrum eden hukuksal bir çerçevenin içine hapsediyordu. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Kıbrıs ile ilgili demecini Ada'dayken gördüm. Önce KKTC gazetelerinde, sonra Türk gazetelerinde.. Tayyip Erdoğan, "Yeni yönetimle yeni profil"den söz ediyor, Annan Planı'na sahip çıkıyordu.. Başbakan'ın AB zirvesindeki sözlerinin genişçe bir özetini okuduğum bir Türk gazetesinde ise haberin hemen altında, KKTC ile ilgili başka bir gelişme yer alıyordu.
KKTC'nin mevcut yönetimi, son on beş günde dört bin kişiyi vatandaş yapmış. Seçimler bu kadar yaklaşmışken, saatte dokuz, günde ise 222 kişinin, hızlıca vatandaş olması tartışmalara neden oluyor.
****
Dünkü gazetelerde de, Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün bir Yunan gazetesinde yayınlanan ve Türk Silahlı Kuvvetleri olarak AB'den yana olduklarını, beş noktadaki itirazlarının göz önüne alınması halinde Annan Planı'nı kabul edeceklerini belirten demecinin içeriği yer aldı. Mehmet Barlas, Genelkurmay Başkanı'nın "Ben TSK'nın başındaki kişi olarak, AB üyeliğinin Türkiye'deki yaşam seviyesini yükselteceğine inanıyorum ve AB'ye uyum için yapılan reformları destekliyorum" sözünden hareket ederek, "AB için, Kıbrıs'ta serbest seçim" başlıklı yazısında şunları yazıyordu
"Bu açıklamayı, KKTC'de görev yapan askeri gücün komutanları da bir 'emir' olarak algılamalıdırlar. Kıbrıs seçimlerine kural dışı bir müdahale, Türkiye'nin de uluslararası itibarını en alt düzeye indirebilir."
****
Kıbrıs seçimleri, sadece 200 bin KKTC'liyi değil, yetmiş milyonluk Türk halkını da ilgilendiriyor.
AB karşıtlarının bu süreci bıçaklaması hepimizin yarınını karartacak. Üniformalı bürokratların, çözüme yönelik konuşmaların yapılmasını engellediği, vatandaşlığın peynir ekmek gibi dağıtıldığı bir ortamda, seçim ne kadar yansız yapılabilecek, insan merak ediyor. Hükümet, bu sürece daha yakından bakmalı... KKTC'nin kendi iç işleyişi, Ankara'dan görüldüğü gibi değil... Örneğin, Başbakan Brüksel'deki sözlerini KKTC'deki Yakın Doğu Üniversitesi'nde de söyleyebilir mi, yoksa onun konuşması da engellenir mi?
Bu, sanıldığı kadar anlamsız bir soru değil.
Çünkü KKTC'de o işlere demokratik kurallar değil, Rufailer karışıyor.
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|