kapat
20.10.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ
limasollu
TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL



GREENCARD

UMUR TALU


Bir "öteki yarımız" var!

"Parayı veren düdüğü çalar" sözü hala okullarda "ne anlama geliyor" faslından soruluyor mu bilmiyorum ama...

Bu "atasözü" hayatımızın en ciddi formülüne işaret ediyor.

Türkiye'de yoksulluk ve adaletsizlik hükmünü sürerken, istisnai durumlar dışında, bu mevzuların medyada buharlaşıvermesi gibi.

"Düdük", epeydir hükümetler oldu, ekonomik politikalar oldu, üniversiteler oldu, yazarlar oldu, programlar oldu, medya oldu.

"Veren" ise, yabancılar, spekülatörler, IMF gibi kurumlar, devletin borçlandıkları, büyük iş dünyası vesaire...

Eğitimli ya da paralı, ama her halükarda tuzu kuru iş-medya-siyaset-sosyete zirveleri, birbirlerini birbirlerine aktararak, ülkelerini ve halklarını anlamaktan ve anlatmaktan vazgeçtiler.

70 milyonluk ülke, medyayı saran "yumuşak-haber" salgını içinde, en iyimser rakamla 10 milyonlukmuş gibi yorumlandı, sunuldu.

10 milyonu aşmış bir İstanbul, yine iyimser rakamla, 300-500 bin kişinin hayatının ekseninde idrak edildi.

****

Siyasetin ve bürokrasinin Ankara'sı ile ekonominin, hazzın ve medyanın İstanbul'u, 70 milyonluk ülkeyi, nüfusun hala yüzde 40'ının tek geçim kaynağı olan toprağı unutuverdi.

Oysa, bu halkın yarısı açlık ve yoksulluk denizinde boğulmamaya çabalıyor, yarısından çok daha fazlası insan onuruna yaraşır bir hayatın kıyılarına ancak kulaç atmaya çalışıyor.

Ve "onlar yokmuş gibi" devam ediyor hayat. Onlar yokmuş gibi kararlar, onlar yokmuş gibi haberler, onlar yokmuş gibi safahat.

Yoksulluğu "Allah'tan" bilen inanç biçimleri ile yoksulluğu sadece "yoksul"un kendisiyle, beceriksizliğiyle, cehaletiyle, doğurganlığıyla filan açıklayan "laik, pratik, pragmatik" ideolojik kavrayışların fazla farkı yok.

İlki teslimiyet telkinine kadar varıyor; diğeri zaten teslim alıyor.

Oysa, bir arada yaşıyorsak ve yaşayacaksak...

Gösterilmediği için, üstünde pek durulmadığı için, koyverildiği için, gözümüzü kaçırdığımız için, kokusundan dokusundan hoşlanmadığımız için "yoklarmış gibi" addettiğimiz "öteki yarımız"ı, hatta daha büyük kısmımızı...

Bu ülkenin hayati sorunlarının en tepesine oturtmak gerekiyor.

Mesela, "bölgenin en büyük askeri gücü" olmak ile "Avrupa'nın en yoksul gücü" olmayı birlikte irdeleyebilecek miyiz?

Mesela, toplumun karar, fikir ve para verenleri, özel okullu, özel sağlık sigortalı, özel korumalı bir dünyanın içinde yolculuk yaparken...

Eğitim, sağlık, barınma gibi sosyal programlara kaynak ayıramayan...

Toplayabildiği vergiden fazlasını para sahiplerine faiz olarak dağıtan bir devleti bu açılardan da tartışabilecekler mi?

Özelleştirmenin çok önemli addedildiği bir ekonomide, bizzat devletin "kamulaştırılma, kamusallaştırılma, kamuya iade" zorunluluğu...

Cumhuriyet'in ortak dayanışma platformu olan "sosyal güvenlik"i yayma ve geliştirme sorumluluğu idrak edilecek mi?

Bazılarımızın "iyi, keyifli" yaşayabilmesinin, burasını "iyi, keyifli bir ülke" kılamadığı konuşulabilecek mi?

"Ekonomi"nin, sadece para-borsadan, kara-kuru rakamlardan ibaret bir "dijital gösterge" olmadığı...

Kanlı-canlı, kansız-cansız, gustoya sahip-açlıktan mustarip, sıcak paralı-sıcak yemeksiz, umutlu-umutsuz, dolgun-solgun, çifte kavrulmuş-kavruk, milyonlarca benzemez çocuk ve insandan müteşekkil bir topluluğun ortak hayatı olduğu kavranabilecek mi?

****

"Çocuksuz Demireller"in büyüttüğü bir ülkede, büyümenin kalkınma anlamına gelmediğinin bu sayfalardaki canlı kanıtı "6 çocuklu yoksul aile"nin Demirel'liği ise, sadece bir "ironi" olmalı!

Mesajlarınız için: utalu@turk.net

Fax 212 280 05 51 Tel 0 537 660 71 21


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
hibe destekler

Sarı Sayfalar
GreenCard


TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır