|
|
Şimdi aklı yeniden inşa etme zamanı
Adam Smith ekonomisi artık sona erdi. Dünya kapitalizmi bugün farklı bir arayış içinde. Türkiye ekonomisi de Gümrük Birliği, IMF ve Dünya Bankası ile başka bir yöne doğru yol alıyor
Epey bir zaman önce, IBM bilgisayar şirketi uluslararası planda tanınmış çok önemli uzman iktisatçılarını işten çıkardı. Sebep, yazdıkları hiçbir raporun doğru çıkmaması idi. Kol gücüne dayalı bir teknoloji üzerinde yükselen "sanayi devrimi" sürecinde dünya basit kurallara tabi, kontrol edilebilir bir ruh taşıyordu.
Çünkü sanayi döneminin bilimini Newtoncu yaklaşım oluşturuyordu, o da doğayı fazla karmaşık görmüyordu. Adam Smith iktisadı da o yaklaşımın eseriydi.
Epeydir, bu konuda sorun var.
Nitekim, son Nobel Ekonomi Ödülü de piyasadaki çalkantıları önceden tahmin etmeye yönelik çalışmalar yapan iki iktisatçıya verildi. Epey bir zaman önce işlerinden olan IBM'li uzmanlar ile son ekonomi Nobel'i arasında, bu nedenle de bir irtibat var.
Kontrolümüz altında olan her şey yavaş yavaş başka ve farklı bir düzeye geçiyor. Eski aletlerimiz öngörü için yetersiz kalıyor. Yeni aranışlara ihtiyaç duyulduğu bu dönemde köhnemiş kalıpların bir kenara atılma zamanı geldi.
Akıl nasıl kurulur?
Marks and Spencer'in Genel Müdürü Andrew Stone, bu belirsizliklerin ışığında şirketini yeniden örgütlemek için bir bilimci aramaya koyulmuş.
Danah Zohar'a bu nedenle başvurmuş.
Donah Zohar, Amerikalı ilginç bir bilim kadını. MIT'de fizik ve felsefe okumuş. Bu yetmemiş, ardından gitmiş Harvard Üniversitesi'nde de yeniden felsefe, ayrıca teoloji ve psikoloji okumuş.
Uzmanlık alanı Kuantum Fiziği. Zaten "Kuantum Benlik" ve "Kuantum Toplum" adlı kitaplarında da, artık Newton fiziğinin yerini alan Kuantum fiziğinin ilke ve kavramlarını, bunların insan bilincine, psikolojiye ve toplumsal örgütlenmelere etkisini anlatmakta...
Marks and Spencer'i, yeni bilime, yeni fiziğe ve yeni iktisada göre örgütlemek isteyen Genel Müdür Andrew Stone da zaten bu nedenle Danah Zohar'a teklif götürmüş.
Oturup beraberce çalışmışlar.
"Yeni Bilimin Işığında Aklı Yeniden Kurmak" bu serüveni hikaye ediyor.
Kitabı, Henkel Şirketi, Zülfü Dicleli'nin nitelikli çevirisiyle kitaplaştırdı, 1998 yılında hediye olarak dağıttı.
Danah Zohar, kitabında "kontrol edilebilir" hayatın neden değiştiğini, çok açık seçik şekilde anlatmakta...
Fizik, nitelik kazandıkça, yeryüzü de değişiyor. Dün Newton fiziği vardı, şimdi atom altı parçacıkları kontrol eden Kuantum fiziği var...
Kuantum bilimi, karmaşık, kaotik ve kesin olmayan bir yaklaşıma göre oluşmuş..
Eskinin çözemediği birçok karmaşıklığı çözmeye aday yeni bilim.. O nedenle aklı yeniden inşa ediyor.
Peki ama nasıl?
Danah Zohar, bizim temel kategori ve stratejileri yeniden düşünmemiz, çok değer biçtiğimiz ve çok önem verdiğimiz varsayımları değiştirmemiz gerektiğini söylüyor.
Kısacası, bilinmeyene doğru bir sıçrayış bu...
Bilinmeyene doğru bir sıçrayış ise, bu bilinmeyeni nasıl bilinir hale getireceğiz? Bilinmeyenler ortamında nasıl yol alıp, nasıl rota belirleyeceğiz? Ve varacağımız yere nasıl varacağız?
Dünya ekonomisindeki yenilik işte bu noktada...
Bu sorulara da verilen cevap, önerilen yöntem, kuantum düşünce modeli...
Kuantum düşünce modeli
Bir karar verici, A'dan B'ye gidecek. B kesin değildir ve B'ye gitmek için sonsuz sayıda yol vardır. Zohar'ın deyişiyle B belirmemiş bir senaryonun parçasıdır. A'dan B'ye bu ortamda gidilir ve her adım attıkça, yeni olasılıklara göre hareket edilir. Kaotik ortamda düşünme modeli yerleştikçe, yol alırken belirginleşen yol haritası da, en mükemmel yolu bulmaya yardım eder. O yolu belirsiz bir ortamda kesinleştirir.
Bu konuyu çok uzatmayacağım.
Amacım, dünya şirketlerinin altı yıl önce, "belirsizliğe uygun" örgütlenmelerin peşine düştüğünü, nitelik değişiminin hangi boyutta olduğunu kısaca hatırlatmak.
Fizik biliminin gelişimini, beyni model alan bilgisayar teknolojisini, sanayi sonrası dönemi vurgulamak ve kısaca dünya kapitalizminin hangi yöne gittiğini işaret etmek.
Asıl konumuz, Türkiye kapitalizmi
Biz, sanayileşme aşamasını tamamlamamış bir tarım ülkesiyiz.
Bu nedenle dünya kapitalizmi ile aramızda faz farkı var.
Onlar başka bir düzeyde, biz başka bir düzeydeyiz.. Ama bu, değişmiyoruz anlamına gelmiyor... Bizde sosyolojik analiz geleneği pek yok. Daha ziyade günübirlik yaşayıp, günübirlik düşünüyoruz. O nedenle de kesintisiz bir dönem analizi yapmıyoruz.
Ekonomide de böyle..
Kamu kesiminin bitmek bilmeyen ve büyüdükçe büyüyen bir baobab ağacına benzeyen borçlanma durumu, paradan para kazanmayı çıldırttı..
Biz daha derin konuları unutup hayatı sadece paradan para kazandıran durumlara indirgedik..
Ekonomi gibi derin bir kavrayış isteyen bilim dalını para sihirbazlığına dayalı bir teknisyenliğe döndürdük. Halbuki teknisyen bakışlı bir iktisadi yaklaşım, Türkiye'nin 1995 yılındaki Gümrük Birliği'nden bu yana aldığı yolu bir bütün olarak tartışmıyor. AB üyesi ülkelerle rekabet edecek bir düzeye alışan Türk ekonomisi değişmeden durabilir mi? Değişiyorsa, bu nasıl bir değişim?
Türk kapitalizminin evrimini nasıl yorumlamalı...
Bu konulara topluca bir göz atmayı amaçlıyoruz. Bugüne kadar ithal ikameci dönemi yaşadık, dışa açık büyümeyi yaşadık, bunlara bakışımız, bunlara yönelik reflekslerimiz kireçleşti. Halbuki, şimdi başka bir Türkiye'ye doğru yol alıyoruz..
Üstelik sadece Gümrük Birliği yok... Kriz ertesinde Kemal Derviş'in uyguladığı "Türkiye'nin Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı" var... IMF'nin ve Dünya Bankası'nın ortaya koyduğu değişim var. AB süreci var...
Bunlar Türkiye'yi nasıl değiştiriyor?
Hangi sektörler gidiyor, hangileri geliyor?
Türk kapitalizminin değişimine şöyle bir bakacağız... Bunun için daha bütünsel bir yaklaşıma ihtiyaç var... Son yedi-sekiz yılı kapsayan dönemi ciddiyetle gözden geçirmek gerekiyor.
İşte bunu yapmaya çalışacağız.
Kur tartışmasıyla yetinmeyip, bunun ardındakini okumayı deneyeceğiz.
Artık başka bir kapitalizm var
Türkiye günü birlik yaşayan bir ülke. Gelişmelerin bütününe, sürecin tümüne dikkat etmiyor.
Ekonomik tartışmalar da, yeryüzündeki değişimin felsefesine uygun olarak değil, iman biçimine dönüşen teknik çözümler olarak tartışılıyor.
Biz bu dizide, yeryüzündeki temel değişimleri ve bunun Türkiye ekonomisine yansıyan yüzünü aydınlatmaya çalıştık. Siyasete endeksli bir paylaşım sürecinden, piyasada paylaşıma geçiş sancılarını yaşamaya devam ediyoruz. Enflasyonsuz bir Türkiye, siyaseten paylaşımın bitip, piyasada paylaşımın başladığı Türkiye olacak.
Siyasi müdahalelere alışan sektörler ile 1980 sonrasında dünyadan pay alanlar arasındaki çelişkilerin nihai olarak biteceği bir döneme giriyoruz. En güncel tartışma konusu olan kur tartışmasına da bu açıdan bakmakta fayda var. Yazı dizisinin amacı, güncel tartışma konularını, büyük parçadaki yerine koyarak okumaya çalışmak olacak. İktisadın temellerinin değiştiği, küreselleşmenin hızlandığı bir dünyada, Türkiye'yi de sürekli aynı noktada sabitlenmiş bir ülke olarak algılamak analizleri sığlaştırıyor çünkü.
YARIN
Neredeydik, nerelere geldik?
Mehmet ALTAN
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|