|
|
BDDK önceliği üç önemli konuya verdi
Özerkliği sorgulanan BDDK bir yandan da el konulan bankaların alacaklarının çözüme kavuşması, banka birleşmeleri ve tahsilat konuları üzerine yoğunlaşıyor
Türkiye'nin demokratikleşme tarihi ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) gelişim süreci arasında inanılmaz benzerlikler var.
İktidardaki AK Parti'nin Genel Merkezi'nin önünde yakın zamana kadar ışıklı bir panoda "2" yazıyordu. Çok partili hayat deneyimi 57 yıllık olan bir ülkede, iktidar partisi henüz iki yaşına basmış olmanın gururunu yaşıyordu.
BDDK'nın, 1999 yılında tasarlanan, 2000 yılı mart ayında inşasına başlanan yapısı da Türk demokrasisi gibi bir hayli darbe aldı. Bundan 4 yıl önce, bankacılık sisteminin yeniden yapılandırılacağı, siyasi etkiden arındırılacağı konuşulurken, "Bu işin sonu nereye varacak?" diye yeterince sorulmadı. Haziran 1999'da kanun çıkarıldı. Aralık'ta değiştirildi. 5 bankaya el konuldu. İşin tamamlandığı sanıldı. Derken, 7 altın adam arayışı başladı. Koalisyon hesapları içinde adamların atanması Eylül 1999'dan Mart 2000'e kaldı. Yığınla sorun geleceğe ertelendi.
Eylül 2000'de resmen faaliyete başlayan BDDK yöneticileri, yılların ihmal edilmişliğini bir anda çözmeye soyundu. Bankalara ardı ardına neşter vuruldu. Dehşete kapılan sektörde, çeteci avı başlatıldı. Daha 1.5 yıl dolmadan BDDK başkan ve üyeleri değişti. Aylarca ikinci başkan atanamadığı da oldu. Dördüncü 2. başkan göreve getirildi.
Bir süre sonra BDDK, "cenaze levazımatçılığı" yerine, yaşayan bankaların sağlığı ile ilgilenmeye yöneldi. Bankalar yeniden sermayelendirildi. Tam bu sırada, "hortum" edebiyatı hortladı. Kurum, bütün enerjisiyle ister istemez "tahsilatçılığa" yöneldi.
HATANIN KAYNAĞI
Aslında, BDDK tek tek yıldız oyuncuları olmasına rağmen geçen süre zarfında takım olamadı. Hazineden, Maliyeden, Merkez Bankası'ndan, Planlamadan gelenler, farklı öncelikleri benimsedi. Doğrusu, BDDK'nın mali sektörü izleme ve denetleme rolünün etkin kılınmasıydı. Risk analizlerine önem verilmesiydi. Kurum'un, farklı dairelerindeki bilgi birikiminin çapraz kontrole imkan verecek şekilde kullanılmasıydı. Kağıt üzerinde var gibi gözüken bu mekanizmalar etkin işletilemedi. Bir ara, mali sektör-medya ilişkileri nedeni ile Kurum çok güçlü olduğunu fark etti. BDDK'nın yetkileri, sistemin zaafiyeti ile birleşti. Siyasilere göre, neredeyse kontrolsüz bir güç yaratıldı.
KİMİ KİMDEN KORUYORUZ?
BDDK, halkın parasını korumak ve kollamakla sorumlu iken son aylarda halka karşı çevik kuvvetle korunan bir Kurum haline geldi. Bu manzara bile bir şeylerin yanlış gittiğini göstermeye yetiyor. Kurum hakkında çıkan çıkan yazıların yüzde 70'ten fazlasının olumsuz olması da gerçeğin bir başka yüzünü oluşturuyor. 4 yılda 4 kez kanun değiştiren BDDK, artık kendi kanunu bile hazırlayamaz duruma düşürüldü. Adalet Bakanı'nın kamuoyuna sunduğu tasarıyı, BDDK üyeleri bile televizyonlarda izledi. Hangi dışsal etki ile kaleme alındığını merak etti.
BDDK İÇİN KRİTİK KAVŞAK
BDDK bugün, yol ayrımında. Özerkliği sorgulanıyor. İç işlerine müdahale ediliyor.
Kurum'un geleceğini kurgulamaya çalışanlar üç konu üzerinde duruyorlar. Birincisi, el konulan bankalardaki alacakların çözüme kavuşturulması. Belki de ana parayı esas alan bir ödeme planı herkesin yararına olacak. Öyle ya, rakamlar büyüdükçe tahsili imkansız hale geliyor.
İkinci konuyu, banka birleşmeleri yoluyla sektörün gücünün bir kez daha takviye edilmesi oluşturacak.
Üçüncü noktada, tahsilat işi var. Bu görevi Maliye'ye devretmek sorunu çözmez, sadece yerini değiştirir. Maliye, "vay canına" diyene kadar iki yıl geçer.
Sözün özü...
Krizi yönetemiyorsanız, kriz sizi yönetir. Sizi, halktan koruyan polis memuru bile Kurum'a girerken, "Ödeyin artık şu insanların paralarını" demeye başlamışsa hem kendinizi daha iyi anlatmanız hem de elinizi çabuk tutmanız gerekir.
ÖTV ARTIŞIYLA İTHALAT FRENLENECEK
Ekonomi yönetimi, IMF ile "6. Gözden Geçirme Çalışmaları"nın sorunsuz atlatılmasının rahatlığını yaşıyor. Pazarlıkların gidip gidip geldiğini pek çok kimse bilmiyor. Maliye ile DPT ve Dış Ticaret arasında zaman zaman tansiyon öylesine yükseldi ki... Gelirler Genel Müdürü Osman Arıoğlu'nun gözünde "arpacık" çıktı. Geçici vergiler kalıcı hale getirilirken, otomobilde vergi yükü artırılırken, serbest bölgeler vergilendirilirken epeyce kişinin "ah"ı tuttu.
Maliye, otomobildeki ÖTV artışını hem gelir sağlamak hem de ithalatı frenleyip ödemeler dengesini kurmak için getirdi. Bakanlığı arayıp, "Elinize sağlık" diyenler bile vardı. Bin 500 doların altında milli geliri olan illere vergi teşviki ise sektörel sınırlamaya tabi tutulacak, bizden hatırlatması. Serbest bölgelerdeki vergi avantajının kaldırılmasına son ana kadar direnen Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in, Hazine Bakanı Ali Babacan'ı, Başbakan'a şikayet ettiğini ise bizden duymamış olun. Tüzmen, Babacan'ın kur inadından da yakınmış.
ENERJİYE DİKKAT !
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nun, enerji sektörü yap işlet devret projelerindeki vurgunları gün ışığına çıkaran raporu haftaya damgasını vurdu. Enerji Bakanlığı ise yeni sürprizlere hazırlanıyor. Pahalı elektriğin faturasından kurtulmaya çalışan Bakanlık, pek yakında bazı sözleşmeleri iptal ederse kimse şaşırmasın. Aynı tesisleri devralıp, daha ucuza elektrik satmak için sırada bekleyen firmalar bulunduğunu, bazılarının ise satış fiyatını aşağıya çekmeye razı olduğunu söyleyelim.
Okan MÜDERRİSOĞLU
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|