kapat
14.10.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ
limasollu
TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL



GREENCARD

MEHMET BARLAS


Toplumu gererek, hangi akılcı çözümü üretirsiniz?

Yıllar önce Atina'da bir açık oturuma gitmiştik...

Türk-Yunan gerginliği had safhadaydı.

Biz üç Türk konuşmacıya dinleyiciler saldırmasın diye, bin tane dinleyici varsa, bin tane de polis koymuşlardı salona.

Tabii konu, ağırlıklı olarak "Ege"ydi.

Dikkat ettim.

Biz Türk konuşmacılar "Ege" deyince "Deniz"den söz ediyorduk.

Yunanlı konuşmacılar içinse, "Ege" demek, "Adalar" demekti.

Aynı şeyi konuştuğumuzu sanıyor, fakat farklı şeylerden söz ediyorduk.

Doğal olarak, kavga ediyorduk bu kavram kargaşasının içinde.

Aslında, aynı şeyden söz ettiğini zannederek, çok başka şeyler hakkında konuşmak ve buna dayalı olarak kavga etmek, Türk sosyo-politik yaşamının da temel bir davranışıdır.

Buna bir örnek olarak, "İmam Hatip Liseleri"ne ilişkin tartışmaları ve gerginliği gösterebiliriz.

Devlete ve Milli Eğitim'e göre, İmam Hatip Liseleri, birer meslek okulu.

Yani, nasıl inşaata dönük bir meslek okulu inşaat ustası yetiştirecekse, İmam Hatipler de, imam ve hatip yetiştirmek üzere varlar.

Oysa kızlarını ve oğullarını İmam Hatip Liseleri'ne gönderen ana-babalar için, bunlar, dini daha çok öğreten, daha gelenekçi birer normal lisedir.

Herhalde kimse, kızını imam yapmayı düşünmez...

Devlet bunları "meslek okulu" olarak görüyorsa, neden kızlar da bu okullarda eğitim görür mesela?

Çocuklarını İmam Hatip'e göndermiş pek çok ebeveynle konuştum. Doktor, mühendis, avukat gibi çeşitli mesleklerden anne ve babalar var.

Hemen hepsi, İmam Hatip'teki kızlarının ve oğullarının, kendileri gibi mesleklerin sahipleri olmasını tasarlıyor.

Yani Devlet (ve siyaset), bir dönemde aileleri yanıltmış..

Ve şimdi hem Derin Devlet, hem de Laikçiler, İmam Hatip'leri, laik rejimin tehdidi ve YÖK sistemine sızmak isteyen, İslamcı tehlike biçiminde görüyor.

İşin kötüsü, mesela Süleyman Demirel gibi İmam Hatip Liseleri açmakla bir dönemde övünen isimler de, YÖK sözcülerinin yanında, İmam Hatipler'e karşı safta yer alıyor.

Hangi sağduyu sahibi kişiler, hangi ortamda, İmam Hatipli çocukların, "Eğitim dışlanmışları" statüsünden çıkmalarını konuşacaklar?

Belki bir "Geçiş Dönemi" olabilir bunun çözümü.

Bundan sonra İmam Hatip'e çocuklarını gönderecek aileler, alınan diplomalarla üniversiteye girmenin çok zor olacağını bilerek, çocuklarını göndereceklerdir.

Veya kızları için, İlahiyat Fakültesi dışındaki yüksek okulların, engellerle dolu olduğunu göreceklerdir.

Özetle, gençler, çocuklar, hem ana ve babalarının, hem Devlet'in, hem siyasetin, hem de Statüko Muhafızları'nın, YÖK'ün ve diğerlerinin, aynı konuya farklı bakmaları yüzünden, arada kaldılar.

Bu gençler, bu çocuklar, okudukları ve diploma aldıkları için, bir nevi cezalandırılıyorlar. Eğitim hakları kısıtlanıyor.

Olayı bu noktaya getirdiğimiz için, hepimize bu ayıp yeter!

Diyorum ki...

Aynı toplumun içinde, birbirimizle hep boğazlaşma, birbirinden nefret etme konumunda bulunmayalım.

Şu anda YÖK'çüler ile İmam Hatipçiler arasındaki gerginlik, benim geçmişte tanık olduğum Türk-Yunan gerginliklerinden daha ciddi, daha derin.

Karşıt tarafların sayı ile kendilerine gelmeleri ve İmam Hatip mezunlarını kırıp, toplumdan dışlamayacak ortak akılcı çözümü üretmeleri şarttır.

Neticede üniversiteler de, YÖK de, kimsenin babasının malı değildir.

Kemal Gürüz de, Kemal Alemdaroğlu da, hem maaşlarının, hem de kullandıkları fonların kaynağı olan parayı, İmam Hatip mezunu veya velisi konumundaki vergi mükelleflerinin ödedikleri vergilerden de alıyorlar.

Onların koruduklarını zannettikleri şey, eğer toplumu gerginliğe sürükleme mekanizması ise, bu en azından ayıptır.

ŞAKA

Can sıkıcı durumlar!
Amerika'da (Texas) bir doktor, safra kesesi ameliyatı yaptığı hastanın karnında, Rolex marka altın saatini düşürüp, unutmuş.

Sonra da, saati geri almak için yeniden ameliyat olmasını istediği hastadan ret cevabı alınca, adama saatin 21 bin dolarlık faturasını göndermiş.

Aynen bizim 1982 Anayasası gibi.

Askeri dönemden kalma hükümleri değiştirmek isteyince, "Rejim Tehlikede" diye fatura göndermiyorlar mı?

GÖNÜL ÜLKÜ-GAZANFER ÖZCAN

Tiyatro severlere müjde!
Sabah'ın Günaydın'ında, Gönül Ülkü ve Gazanfer Özcan'ın "Yürü Ya Kulum"u, 16 Ekim Perşembe günü yeniden oynamaya başlayacaklarını okuyunca, heyecanlandım.

Türk tiyatrosunun efsaneleşmiş çiftlerindendir Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan!

Bunun yanında, dostlarının, arkadaşlarının tadına doyamadığı bir sıcak çemberin insanlarıdır.

Ben, Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan'ın oyunlarını, hep rahmetli ses sanatçısı Necmi Rıza Ahıskan'la birlikte izledim geçmişte.

"Yürü Ya Kulum"da da, katılırcasına gülmüştük.

Bir anda, şeflikten önce müdürlüğe, sonra da genel müdürlüğe yükselen Abidin Bey'in ve eşinin yaşadıklarını, kahkaha atmadan izlemek, imkansızdır.

Bu arada Gönül Ülkü'nün yeniden sağlığına kavuşması ve tiyatro sahnesindeki yerini alması da, hepimize mutluluk verecek bir haber.

Tiyatro severlere müjde.

Gönül Ülkü ve Gazanfer Özcan, yeniden birlikte, sahnedeler!

Mesajlarınız için: mbarlas@sabah.com.tr


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
hibe destekler

Sarı Sayfalar
GreenCard
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır