|
 |

KENAN ONUK
Biz kazanacağız
70'lerin başı. 1956'da Macarlar'ı İzmir ve Ankara karmalarıyla oynadıktan sonra İstanbul'da 3-1 yeniÅŸimizin "En büyük zaferimiz" diye anlatılageldiÄŸi yıllardan biri. Avrupa'da 1954'ten beri dikiÅŸ tutturamayan futbolumuzun yavaÅŸ yavaÅŸ kıpırdandığı yıllar. Göztepe, Fuar Åehirleri Kupası'nda 4. tura kadar yükselmiÅŸ, Fenerbahçe Manchester City'i elemiÅŸ, ama Milli Takım düzeyinde baÅŸarı yok.
Köln'de Almanya ile oynuyoruz. Dört yıl sonra Dünya Kupası'nı kazanacak Müller, Beckenbauer, Breitner, Meier'li dev bir kadro. Eskişehirsporlu Kamuran'ın Alman filelerine gönderdiği golü radyo spikerinin anlatımına göre hayalimizde şekillendirip sevinçle birbirimize sarılıyoruz. 1-1 berabere biten maç acaba bir çıkışın başlangıcı mı diye düşünüyoruz.
Ertesi günkü Alman basını Milli Takımımız'ı göklere çıkartıyor. Oysa birkaç ay sonra İstanbul'da hezimete uğruyoruz. O günün en iyi defans oyuncusu, dev yapılı Muzaffer, kısa boylu müthiş golcü Gerd Müller'i bir türlü tutamıyor.
Müller'in ilk golü unutulacak gibi değil. Kornerden gelen topu ceza alanına yakın bir noktada düzeltip kaleye paralel sürüyor. O anda kaleye uzaklığı 11-12 metre. Topun birden havalandığını görüyoruz. Sonra da sol üst çataldan filelerle kucaklaştığını. Topa ne zaman dokunduğunu ve golü nasıl attığını anlayabilmek o kadar zor ki. Üstelik Muzaffer'in markajına rağmen.
O maçı 3-0 kaybettik. Sonra upuzun bir suskunluk dönemi.. Son dakikada yenen golle kaybettiğimiz maçlara sevinir olduk. 70'ler böyle geçti. 80'lerin ortalarında rahmetli Özal'ın özerk federasyon, çim saha projeleri, futbola mali kaynak yaratma çalışmaları umutlu bir süreç başlattı.
Fatih Terim yönetimindeki Olimpik Milli Takım, 1991'de Atina'da Akdeniz Oyunları finalinde Yunanistan ile karşılaştı. Fanatik Yunan seyircisi önünde 3-1 kaybettik. İlk yarıda Tugay'ın yaklaşık 30 metreden attığı şutu ve millilerin o maçtaki başarılı performansını unutmam mümkün değil.
90'larda çıkışa geçtik
Piontek'in baÅŸarılı altyapı çalışmaları, Ümit Milli Takım'ın başındaki Fatih Terim'in çabaları, Milli Takım'ı belirli bir düzeye getirdi. Piontek'ten sonra Terim Milli Takım'ın başına geçti ve İngiltere'deki Avrupa Åampiyonası finallerine gittik. İlk kez katıldığımız bu finallerde istediÄŸimizi alamadık ama deneyim kazandık. Sonraki ÅŸampiyonada Mustafa Denizli yönetiminde Portekiz ile çeyrek finalde karşılaÅŸtık. Ve nihayet Åenol GüneÅŸ yönetiminde dünya üçüncüsü olduk.
Alt yapı, çim sahalar, yetenekli futbolcular, özerk federasyon ve iyi antrenörlerle gelen büyük başarı. Uzun yıllardır hayal ettiklerimizdi bunlar. Euro-2004'ün eleme kurasına birinci torbadan girdik. İngiltere'ye 2-0 yenildiğimiz maç dışında başarısız sonuç da almadık. Cumartesi gecesi daha önce gol atamadığımız İngiltere karşısında favori Milli Takımımız.
Futbol bu. Maç oynayarak kazanılıyor. Çıkacağız, oynayacağız ve kazanacağız. Maç öncesi tüm istatistiklerde şanslı takım biziz. İngilizler, açık ve hatta gizli faullerle oyuncularımızı sinirlendirebilir. İtişip kakışmalar olabilir. Futbolcularımıza düşen ilk görev sakinliklerini mümkün olduğu kadar korumaları, maçı üstelik farklı kazanacağımızı bilerek gururla, istekle sahaya çıkmaları. Onlar bunu başaracaklardır.
Emniyet'in de yükü ağır
İstanbul Emniyeti'nin maçı ne kadar önemsediğini çok iyi biliyoruz. Yine de maçtan önce açıklama yaparak stada cep telefonları dahil, bozuk para, jeton, pet şişe, meyva vb. sahaya atılabilecek hiçbir maddenin sokulmayacağını maça gidecek her seyircinin anlayabileceği şekilde duyurmaları lazım.
Tertemiz bir maç sonunda kazanılacak zafer hepimizi gururlandıracağı gibi, yılların özlemini de sona erdirecek. Sakin olalım. Gücümüzü bilelim. Takımımızı destekleyelim. Ve kazanalım. Haydi Milli Takım!
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|