kapat
08.10.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ
limasollu
TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL



GREENCARD

SAVAŞ AY


Burgazada'nın kaskosu var mıydı?

Yıllar önce devlet tiyatrosu Cadı Kazanı'nı oynarken yangın çıkmıştı AKM'de. Çıkış nedeni hala tam olarak belirlenemeyen bu dev yangın ülkenin en önemli kültür mabedini 3-5 saat içinde kömür etmişti. Canlara bir şey olmamıştı şükür ki. Ama maddi hasar büyüktü. Diğer salonlarda, diğer günler başka oyunlar da sahnelenmekteydi. 4. Murat adlı oyun da bunlardan biriydi. Ve ne yazık ki yanan, yok olan kostümler arasında, Topkapı Sarayı'ndan özel izinle getirtilen Osmanlı Padişahı 4. Murat'ın gerçek zırhı da vardı.

İçimize su serpti!..
Aklı başında tüm insanları ayağa kaldıran bu acı olayın ardından müthiş bir açıklama gelmişti yetkililerden; "Korkmayın, 4. Murat'ın zırhı kaskoluydu..." Bu trajikomik zihniyetin üstüne laf etmeye gerek olmadığı kanaatindeyim...

Ortaköy derken ada!..
Anımsayın 2 gün önce, yani Ortaköy yangınlarıyla ilgili kuşku yazımın çıktığı gün Burgazada yandı. Sadece orası mı aynı gün içinde pek çok yerde alevler ormanları, evleri, börtü böceği, umutları, anıları da yaktı, kül etti. Burgazada yangınında mevzu bir, lâkin rivayet muhtelif. Herkes suçlu arıyor ve suçluların telaşı içinde suçu birbirine atıyor. Peki suçluyu bulsak ne olur ki? Giden geri mi gelecek, yiten yeniden mi doğacak?

Devlet baba
Doğayı, tarihi, kültür hazinelerini bir bir tüketiyor, kırıyor, parçalıyor, yakıyor, örseliyoruz. Ve bundan şikayetçi olan hangimiz olursak olalım çözüm önerilerini hep kendimizi alesta tutarak öneriyoruz. Devlet yapsın, belediye gözetsin, polis korusun falan filan.

Biz ne kadar suçluyuz?
Bütün bu kaybolanlarda bizim hakkımız, miras payımız yok mu peki? Ya da bu kayboluşlarda sessiz, sitemsiz, kıpırtısız kalıp doğal suç ortaklığı yapışlarımızın hiç mi rolü yok? Hepimizin şöyle düşünme vakti geldi de geçiyor sanki Biz bu ülkede yaşamayı ne kadar hak ediyoruz? Haa bu arada unutmadan soralım, Burgazada kaskolu muydu?..

Kafanı kır, kalp kırma!..
Dangıl dungul biri olmak çok mu matah sanki? "Ben lafımı esirgemem aga. İçim dilimdedir. Ne düşünüyorsam paaat söylerim adamın suratına karşı!" demenin "delikanlılıkla", "harbi"likle, "dürüstlükle" ne alakası var yav?..

Her şey, yalın kılıç üstümüze hamle eden bir sanal gladyatör gibi bizi limelerken. Biz hayatın yalnız kovboyları; Mohikan kampında, işkence direğine, bağlanmış gibi korkuyla bekleşirken, kırık dökük hayallerin, ıskalanmış sevdaların, yaşanmamış güzelliklerin, paylaşılmamış keyiflerin yorgun öznesiyken, karşımıza bir de "paat" diye konuşmakla övünen adamlar çıkmıyor mu, gel de tilt olma.

Lastik de patlar!..
Uzun lafa gerek yok. Biri, birileri böyle "Paat" yapmaktan meziyet demliyorsa, çekiverin kuyruğunu. Her "Paaat"ın arkasında patavatsız bir kifayetsiz vardır. Bunlar her bir ortamda mebzul sayıdadır.

"Paat" diye konuşmakla övünürler, paat diye devrilirler. Dostluk tekerleri de tez "patlar" çoğu kez. Sonrasında nafile yere ve çook dövünürler...

Adalar'a veda
Okuyucum Sevil Çalışkan göndermiş. Diyor ki "Büyük Ozan Yahya Kemal'i rahmetle anıyoruz. O, Viranbağ şiirinde Adalar'dan yaza veda etmişti. Biz Adalar'ın kendisine veda ediyoruz"

İstanbul'dan Adalar'a ettik de veda

Sızlıyor bağrımız üstündeki dağ,

Seni hep hatırlayacağız Burgazada.

Yine bir sofrada şen şakraktık

Gün denizlerde sönerken bir şeyler (!) yaktık,

Ve Neron gibi ardından seyre daldık.


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
hibe destekler

Sarı Sayfalar
GreenCard
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır