|
|
MEHMET BARLAS
Düzeni değiştiremezsek hayatımız çok zorlaşabilir!
Bazıları düzeni kurar. Bu, bir ülkenin, bir şirketin veya bir otelin düzeni olabilir.
Bazıları da, bu düzeni eleştirip, yeni bir düzen kurmaya çalışırlar.
İnsan topluluklarının doğasının gereğidir bu.
Eğer düzeni değiştirip, zaman zaman yenileyemezseniz, eski düzen köhner.
Düzenin bekçileri, her şeyi yapmaya, kendilerinde hak görür. Daha da kötüsü, düzeni değiştirmek isteyenleri, yıkıcı, bölücü, hain gibi sıfatlarla damgalarlar.
Bunları öldürmeyi, susturmayı, hukukun ve ahlakın gereği gibi sunarlar.
Türkiye 1923'te Cumhuriyet'i kurarak, müthiş bir düzen değişikliğini gerçekleştirdi.
Osmanlı'yı yok edip Cumhuriyet'i kuranlar, eski düzenin bekçilerini cezalandırdılar.
Daha önce de, Osmanlı düzeninin bekçileri, bu düzeni değiştirmek isteyenleri cezalandırırlardı.
1923'te kurulan Cumhuriyet Düzeni, zamanla eskidi.
Yenileyici reformlar gündeme geldi.
1946'da Çok Partili Demokrasi'ye 1980'de de Serbest Pazar Ekonomisi'ne geçildi.
Eski Cumhuriyet düzeninin simgeleri olan "Tek Parti" ve "Devletçilik", böylece tarihe karıştı.
Şimdi yıl 2003...
Yine, düzeni değiştirecek reformlar için, toplumdan ve dünyadan baskılar var.
"Demokrasi" ve "Serbest Pazar" reformları, çağa uymak ve evrensel yarışa katılmak için, yetmemeye başladılar.
Eğitimde, yerel yönetimlerde, adalette ve ideolojik kemikleşmelere konu olan "Milliyetçilik" ve "Laiklik" ilkelerinde, reform yapmak gerekiyor.
Devletin, kendi halkını tehdit olarak görmeyeceği, kendilerini Cumhuriyet Muhafızı olarak gören kesimlerin, demokrasiye müdahale edemeyeceği bir yeni düzeni oluşturmak, kaçınılmaz bir gerek artık.
Bunu yapmak da mümkün..
Akdeniz komşularımız olan Yunanistan, İspanya ve Portekiz de, 1980'lere kadar bizim gibiydi.
Tek parti yönetimleri, cunta diktatörlükleri, militarist siyasi partiler, darbeci eğilimler ve ırkçılığa kayan milliyetçilik, onlarda da vardı.
Avrupa Birliği üyeliği, onları tepeden tırnağa değiştirdi.
1990'a kadar Doğu Avrupa ülkelerinin tümünde, "İdeolojik Devlet" vardı.
Resmi İdeoloji'nin kapsama alanındaki bütün farklı görüş ve konumlar, rejim tehdidi ve "Halk Düşmanı" kabul edilirdi.
Şimdi Macaristan da, Polonya da, Çek Cumhuriyeti de, bambaşka ülkeler.
Onlar da 1990'dan sonra kendilerini değiştirdiler, yenilendiler.
Türkiye şu anda İran'la Avrupa arasında kalmış bir görüntüde..
İran'da da, seçilmişler ve atanmışlar (Ayetullahlar) arasında parçalanmış bir iktidar var.
İşin özeti şöyle..
Kendilerini düzenin sahipleri olarak görenler, elbet direnecek.
Bu doğal.
Fakat işi abartmamaları gerekiyor.
Yenilenmesini istediğimiz eski düzen aksıyor, topallıyor.
Hiç unutmayalım.
Türkiye ne dünyanın merkezi, ne de model olarak alınması gereken örnek bir düzene sahip.
Ülkenin sınırlarının ve topraklarının bütünlüğünü korumak ya da güven ve istikrar ortamını sürdürmek, "Değişim"in engellenmesi için birer gerekçe olamaz.
Ama değişim engellenir ve Türkiye kendini yenileyemezse, bütünlük, güven ve istikrar da tehlikeye girebilir.
Son 10-15 yılda, bunun kanıtlarını, Rusya'da, Yugoslavya'da ve son olarak Irak'ta görmedik mi?
Ekonomisi borçlu, adaletine güvenilmeyen, eğitim sistemi köhnemiş ve demokrasisi sürekli tartışılan bir "Düzen"i, olduğu gibi korumak yerine, bunları yenilemek, eski düzenin muhafızlarının da görevidir.
ŞAKA
El insaf!
İmar Bankası ve Uzanlar Olayı, sonunda Gülben Ergen kasetleri ile, bir "Porno Skandalı"na dönüştürüldü.
Bakarsınız BDDK'nın görevleri de, "Ahlak Zabıtası"na devredilir.
LUNATİKLER
Ya dünyanın 2-3 Ay'ı olsaydı?
İyi ki dünyanın tek "Ay"ı var.
Ya bazı güneş sistemi planetlerindeki gibi, 2-3 mehtabımız olsaydı?
Bilemiyorum.. Sizin hiç, Ay tutkunu, "Lunatik" arkadaşlarınız var mı?
Benim var.
Dolunay yaklaştıkça, davranışları, yüzlerindeki ifade ve bakışları değişiyor.
Yesari Asım'ın şarkısında, "Her gece Heybeli'de mehtaba çıkardık" denilir.
Lunatikler ise, çıktıkları mehtaptan hiç inmezler.
Nerede olurlarsa olsunlar, Ay'la yüz yüze kalacakları pozisyonu bulup, yerleşirler oraya.
Geçenlerde bunlardan biri, "evin damına çıkıp, çatı tekniğini inceleyeceğim" diye tutturdu. Çatı tekniği bahaneydi.
Çok güneşte durursanız, sizi çarpar güneş.
Lunatikleri de Ay çarpar.
Cher'le, Nicolas Cage'in "Moonstruck" diye bir filmi vardı.. Öyle bir şey.
Ya dünyanın birden fazla Ay'ı olsaydı?
Ya her hafta bir dolunay olsaydı?
Eğer lunatik bir arkadaşınız varsa, ne demek istediğimi anlarsınız.
Mesajlarınız için:
mbarlas@sabah.com.tr
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|