kapat
11.08.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

GREENCARD

Kinzer'ın hınzırlığı

New York Times'ın eski Türkiye Muhabiri Kinzer, ABD'de olay yaratan son kitabı Şah'ın Tüm Adamları'nda, CIA'nin kirli çamaşırları ortaya serdi.

Kinzer, CIA'ın 1953'de İran'da seçimle başa gelen Musaddık hükümetini nasıl devirdiğini ayrıntılı belgelerle gözler önüne serdi

New York Times'ın eski Türkiye muhabiri Stephen Kinzer, CIA arşivleri ve kendi araştırmaları sonunda yazdığı son kitabında, 1953 yılında ABD'nin İran'da secimle başa gelen hükümeti nasıl devirdiğini anlattı. "Şahın Tüm Adamları" isimli kitap, komplo teorileriyle James Bond filmlerini aratmayan bir gerilim içeriyor. Tecrübeli muhabir, CIA belgeleri ve kendi araştırmalarına dayanarak Orta Doğu'nun kaderini değiştiren "Ajax Operasyonu" çerçevesinde Tahran-Washington-Londra hattında yaşanan trafiği dakika dakika aktarıyor.

Kinzer'e göre CIA'in 1953 yılında seçimle başa gelen Musaddık hükümetine karşı giriştiği operasyonun asıl önemi, Amerikan dış politikasında yepyeni bir "darbeler dönemi" başlatmış olması. İran'da rejim değişikliğinin ne kadar kolay olduğunu gören CIA, daha sonra bunu Guatemala, Şili ve sayısız Orta Doğu ülkesinde başarıyla deniyor.

Ama Kinzer, 1953 darbesinin İslami köktendinciliğin şahlanışı ve İran devrimine sebep olduğunu savunarak, "Belki o zaman bu demokratik rejimi devirmeseydik, ne İran devrimi ne de bugünkü Amerikan karşıtlığı olacaktı" diyor. Kinzer'in görüşleri şöyle

ABD DARBECİ OLDU
* Bu darbeyi ABD dış politikası için bir dönüm noktası olarak görüyorsunuz...

Eisenhower'in 1953 Ocak ayında başkanlığı devralmasıyla gerçekleşen en önemli olaylardan biri buydu. İngilizler daha önce Musaddık rejimini devirmek için Truman'ın desteğini almaya çalışmış, ama başarılı olamamışlardı. Truman ABD'nin başka hükümetleri devirmesine karşıydı. Daha sonra başa geçen Eisenhower ve CIA şefi Dulles ise "gizli operasyon" düşüncesinden haz duyuyorlardı. Böylece ABD tarihinde gizli operasyon dönemi başladı. İlk başlarda bu ucuz bir seçenek gibi göründü Washington'a. Kuşkusuz işgalden daha kolaydı ve bu darbeler nispeten sorunsuz, fazla kaynağa ihtiyaç duymadan halloluyordu.

* Bu gizli operasyon sevdası ne kadar sürdü Washington'da?

Aşağı yukarı Soğuk Savaş'ın sonuna kadar. Soğuk Savaş bitiminde casusluğun parametreleri değişti. Ama o zamana kadar (1953'de İran'da olanlar,) Latin Amerika, Asya, ve Afrika'da bir çok ülkede tekrarlandı.

* Geri dönüp baktığınızda, İran tam anlamıyla ABD'ye pahalıya mal olmuş bir örnek. Washington hala 1953 darbesini savunuyor mu yoksa pişmanlık var mı?

Darbe, Şah'ın 25 yıl daha iktidarda kalmasını, Orta Doğu'da bazı ittifakları ve petrol kaynaklarını garantiledi. Ama geriye dönüp bakınca, darbenin aynı zamanda İran halkına tam 50 yıldır duraksamadan süren bir baskı dönemine mal olduğunu görüyoruz. Ayrıca inanılmaz baskıcı bir köktendinci akımın başa geçmesine sebep oldu. Ama tüm bunlara karşın belki hala 1950'lerde İran'daki komünist tehlikenin çok ciddi bir tehdit olduğunu ve darbenin şart olduğunu savunanlar vardır.

IRAK SAVAŞI HATIRLATMASI
* Kitabı okuyanlar ister istemez bir diğer İngiliz-ABD ortak müdahalesi sayılabilecek Mart ayındaki Irak savaşıyla paraleller kuracak. Amacınız bu muydu?

Benim kitabım 1950 darbesinin sonuçlarıyla ilgili. Bugün yaşanana benzeyen yönleri ve farklı yönleri var. İran'da devrilen, halk kitlelerinin geniş destek verdiği demokrat bir liderdi; Irakta devrilen ise halkı tarafından sevilmeyen korkunç bir diktatör. Benzeyen yönü, iki durumda da eylemin uzun dönem (zararlı) sonuçları göz önüne alınmadan yapılmış olması. 1953'de hatalıydık. Belki o darbe olmasaydı şimdi Orta Doğu'da demokrasiyi yaymak bu kadar zor olmayacaktı. Yanlış mesaj verdik.

* Aynı dönemin Türkiye'sini araştırma fırsatınız oldu mu?

Türkiye'de insanlar 1950'lerde oluşan sağcı güçlerin ve daha sonraki yıllarda beliren sağ-sol çatışmasının ardında ne olduğunu merak ediyorlar. Hala bilmiyoruz. Günün birinde o dönem Türkiye'de bulunan Amerikan ajanlarının raporlarını okumak son derece ilginç olacaktır.

Soğuk Savaş sırasında iki ülke de ABD için güvenlik açısından önemliydi. Ama ABD Türkiye'de kurumlaşmış bir sistemi, belki bir anlamda bir tarz "askeri demokrasiyi" destekliyordu. İran'da ise desteklenen, tek bir bireydi megaloman, bencil ve yolsuz bir birey. Türkiye'de sistem insanların taleplerine cevap verebiliyordu. İran'daysa değil.

* Tabii Türkiye'nin o yıllardaki siyasi gelişim süreci biraz farklı...

İki ülke de Arap olmayan medeniyetleri temsil ediyor ve Arap ülkelerinin tersine Londra'daki centilmen kulüplerinde kağıt üzerinde yaratılmış yerler değil. Yüzyıllara dayanan tarihleri, gerçek liderleri var. Rıza Şah inanılmaz bir Atatürk hayranıydı ve ülkesine onun yaptığını yapmak istedi. Buna karşın inanılmaz derecede yolsuz ve gaddardı ve hiçbir zaman başarılı olamadı.

Geçen yaz İran'dan Türkiye'ye giriş yaptığımda Türkiye'nin ne büyük şeyler başarmış olduğunu tekrar düşündüm. Kimseye tapınmak istemiyorum ama fark o kadar belirgin ki, açıkçası insan Atatürk olmasa bunun böyle olmayacağını biliyor.

Bumerang etkisi yapan İran darbesi
Kinzer'in kitabına göre, Orta Doğu'da zaman zaman baskıcı diktatörlükleri desteklemek pahasına Soğuk Savaş dönemine damgasını vuran ABD dış politikasının çıkış hikayesi İranlı siyasetçi Muhammed Musaddık'in 1949 yılında seçilmesiyle başlıyor. O dönemde İranlılar, ABD'ye sıcak. Fakat Musaddık'ın İngiltere'nin yüzyılın başından beri işlettiği ve İngiliz hükümetine sömürge benzeri haklar tanıyan İngiliz-İran Petrol Şirketi'ni ulusallaştırmasıyla, her şey değişiyor. Ekonomik çıkarları ciddi anlamda sekteye uğrayan İngiltere İran'daki rejimi darbeyle değiştirmeye karar veriyor. 1952 yılında İngiltere'nin darbe hazırlıklarını tümüyle deşifre eden İran hükümeti, ülkedeki İngiliz elçiliğini kapatıp, İngiliz diplomatlarını atıyor. Soluğu Washington'da alan kızgın İngilizler, yine ABD Başkanı Truman'dan yardım istiyorlar. Gelişmekte olan ülkelerdeki ulusal hareketlere sempatisi olan Truman, İngilizlere ABD'nin böyle bir darbenin içinde olmayacağını söylüyor.

Fakat 1952 yılı sonunda ABD seçimlerinde Truman'ın yerine Dwight Eisenhower'in başa gelmesiyle, Washington'daki hava tamamen değişiyor. Seçimden bir kaç gün sonra yine soluğu Washington'da alan İngiliz gizli servisi ajanlarından Christopher Montague Woodhouse, bu kez reddedilmemek için Amerikan hükümetine farklı yaklaşıyor. İran hükümetinin Rusya'yla ilişkilerinden yakınan Woodhouse, bu ülkede ciddi bir komünist tehdidin oluştuğundan söz ediyor. Amaç, Musaddık yerine "Batı yanlısı bir lider," yani Şah'ı getirmek.

Kinzer'in CIA ve ABD hükümet arşivlerinde edindiği bilgilere göre, 1953 ortalarında İran'daki her 5 gazeteden 4'ü CIA kontrolünde. Washington'da kaleme alınan makaleler, ertesi gün İranlı gazetecilerin ağzından çıkmışçasına gazete sayfalarında boy gösteriyor. CIA'nin satın aldığı albaylar geri sayıma başlıyor ve Şah Rıza Pehlevi geliyor. Kinzer'in tezi, ABD'nin İran'da kazanan değil kaybeden olduğu. İran'daki baskı sonunda 1979 İran devrimi ve Washington'un için kabus olan İslami köktendinciliğin yükselişiyle son buluyor.

Aslı AYDINTAŞBAŞ


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
Sarı Sayfalar
GreenCard


Sizinkiler
TEMA

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır