|
 |
|
ABDURRAHMAN YILDIRIM
Bir piyasayı düzeltme uğruna başka bir piyasayı yıkmayalım
Bankalar Kanunu değişiklik taslağı bankacılıkta yeniden yapılanmayı beraberinde getirirken sermaye piyasasının mevcut düzenini de yıkıyor.
Sermaye piyasasının temel aktörleri olan aracı kurumların denetimi, gözetimi, lisansının verilmesi ve iptal edilmesini kanun değişikliği ile BDDK üstlenmek istiyor.
BDDK'nın isteği sadece aracı kurumlarla sınırlı değil. Eğer Taslak böyle yasalaşırsa bankaların veya özel finans kurumlarının sahip veya kurucusu olduğu yatırım fonları, yatırım ortaklıkları, gayrimenkul yatırım ortaklıkları, portföy yönetim şirketleri, girişim sermayesi yatırım ortaklıkları da SPK'nın elinden alınarak BDDK'ya devredilecek.
Bankacılık sektörünü denetleme ve düzenleme misyonu olan BDDK özetle diyor ki; "Bu görevimi tam anlamıyla yapabilmem için sermaye piyasasını da yetki alanıma verin. Tüm mali sistemin denetimi bende olsun."
* Banka-aracı farkı- Bunu diyen BDDK, acaba asıl sorumlu olduğu bankacılık sektörünü denetleyebilmiş mi? Burada başarıya ulaşabilmiş mi? Ya da başarıya ulaşabilmesinde sermaye piyasasının, aracı kurumların bir engellemesi mi olmuş? Banka aracı kurumunun batması nedeniyle batan banka var mı? Bunun örneğine şimdiye kadar rastlamadık. Ancak 22 banka battı. Bu bankalarda batan para miktarı da yaklaşık 25 milyar dolar. Batan bankaların aracı kurumlarındaki müşteriler ve sermaye piyasası faaliyetleri banka ile aynı akıbeti paylaşmaktan kurtuldu. Çünkü sermaye piyasası aracılığı banka çatısının dışına çıkartılmıştı.
Şimdi düzgün gitmekte olan bir işin bozulma tehlikesi var.
Çünkü aracı kurumları devralmak isteyen BDDK, henüz bankacılıkta düzeni sağlamada rüştünü ispat etmiş değil.
* Misyonu farklı- Üstelik sermaye piyasasının yatırımcılarını korumak ve sermaye piyasasını geliştirmek gibi bir misyonu ve görevi yok. Yeni taslakta böyle bir misyon ve görev de üstlenmiyor. İstediği sadece yetki, sorumluluk ise hiç almıyor.
Tıpkı geçmişte batan bankaları küçük hissedarların hisselerini sıfır bedelle sayarak Fon'a devralmasında olduğu gibi. Ya da bu hissedarları zamanında bilgilendirmeyerek hisselerinin değerinin sıfıra inmesine yol açmasında olduğu gibi. Bu hareket, sermaye piyasasının temeline konulmuş bir büyük dinamit etkisi yarattı. Türkiye sermaye piyasasında sistem riski ve güven bunalımı yaratıldı. Banka hisselerinden ve borsadan, yerli ve yabancı yatırımcılar soğutuldu.
* Banka hissesi kim alır?- Piyasada dolaşan hisse senetlerinin yaklaşık yüzde 40'ı banka ve bankalara dayalı hisselerden oluşuyor. Banka hisselerinde ortaya çıkan sistem riskinden sonra Mali Endeks, Sanayi Endeks'ten daha hızlı değer kaybetti. Sanayi Endeks'in yaklaşık yüzde 50 üstünde seyreden Mali Endeks'in bu üstünlüğü neredeyse ortadan kalkıyor.
İşte yeni banka tasarısında küçük hissedarların mağduriyetini düzeltecek hiçbir ibareye rastlanmıyor. Üstelik banka sahipliği düzenlenirken, banka hissedarı olacaklar sınırlandırılıyor. Vakıflar, meslek kuruluşları, munzam ve emekli sandıkları banka hissedarı olamayacaklar. O zaman banka hisselerini kim alacak? Alıcısı azalacaksa bankalar nasıl sahip değiştirecek?
* Öncelikli görevi- Hükümet, kamuya maddi bir külfet yüklemeyen, aksine vergiler ve milli eğitime yaptığı bağışları ile topluma kaynak yaratan bir sektörün parçalanmasına izin vermemeli. BDDK da, küçük banka hissedarlarının mağduriyetini düzeltmeden, sermaye piyasasını geliştirme ve yatırımcıyı koruma misyonunu üstlenmeden, İmar Bankası olayını açıklamadan, bankacılığı toplumun sırtına yük olmaktan kurtarmadan, böyle bir işe soyunmamalı.
* Sonuç- "Fare deliğe sığmamış, kuyruğuna bir de kabak bağlamış" Türk Atasözü
Mesajlarınız için:
ayildirim@sabah.com.tr
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|
