|
|
ALİ KIRCA
Müzedeki fotoğraflar
İtiraf etmeliyim ki artık eski fotoğraflara bakmayı sevmiyorum ben..
Çünkü "zamanın insafsız katli"nin yegane tanığıdır onlar..
Yaşadığınız an tek bir fotoğraf karesinde donmuş ve... ölmüştür! Zaman ölmüştür.
Esasen o fotoğraflardaki de "şimdiki siz" değilsinizdir zaten.
Bir başkasının hayat hikayesi, bir başkasının resimli romanı, bir başkasının sineması gibi görünür her şey size..
Sonuçta.. Başkalarının "eski fotoğrafları"na bakmanın bir sakıncası yoksa da, size ait olanlarla dehşetli bir yabancılaşma yaşamak kaçınılmazdır.. Ve bu yabancılaşma iyi bir şeydir.
O fotoğrafta görünenden "farklı" ve "başka" biri olduğunuzu hissetmeniz, zamanla olan yarışı ve kavgayı kazandığınızın işaretidir.
Yok "ben hala o fotoğraftaki kişiyim, o benim" diye ısrar ediyorsanız, yapılacak bir şey yok!
"Geçmiş olsun" geçmiş günlerinize!..
Bir ülkenin ve bir halkın tarihine ait eskimiş fotoğraflarsa ayrı bir mevzudur.
Benzemez "biz garip ademoğulları"nın kenarları yıpranmış aile fotoğraflarına.
Bizi, bu yazının ilk satırlarından itibaren adeta "ehliyetsiz fotoğraf felsefecisi" hallerinde satırlar dizmeye zorlayansa, iki kare fotoğraftır yalnızca.
Bir ülkenin ve bir halkın tarihine dair iki siyah-beyaz fotoğraf.
Naziler'in iktidar günlerinden başlayarak, "duvar sonrası" 21'inci yüzyıl Almanya'sına uzanan dehşetli bir tarih kesitini anlatan Bonn Tarih Müzesi'nin duvarları binlerce resimle kaplıdır. Hepsine baksanız saatler sürer, tarih "resm-i geçidi."
Ancak.. Bu coğrafyadan kalkıp giden biri, sadece iki fotoğrafın önünde bir gün geçirebilir zihninde hüzünlü fırtınalarla..
İki resim de son derece sıradan ve durağandır oysa.
İlki akşamüstü saatlerinde Sirkeci İstasyonu'nda bir fotoğraf karesinde donmuş bir zaman kesitidir. Yıl 1969'dur.
Almanya "acı vatan"a doğru yol alan işçi kafileleri, istasyonda uğurlanmaktadır.
Anlatması uzun sürer ya! Kısa keselim.. Bugün aynı saatte deklanşöre bassanız Sirkeci İstasyonu'nda..
Benzer bir fotoğraf çekebilirsiniz, lakin benzer bir "resim" alamazsınız. Türkiye'nin her yanından gelip "gurbetçi" yakınlarına hüzünlü vedalarla el sallayan kalabalığın "tamamı", ama "tamamı", modern cumhuriyet projesinin başarılmış hikayesinden bir albüm sayfasıdır. Bugünse.. Neyse..
İkinci fotoğraf karesinde ise, yine o yıllarda bir işçi "haym"ında, tahta bavullarını da yerleştirdikleri ranzanın önündeki bir formika masanın çevresinde "harika bir keder"le gülümseyen üç Türk işçisi görülür. Masanın üzerindeki boş plastik tabak ve plastik su bardakları dikkati çeker. Geri planda asılmış madenci kıyafetlerine karşın "gurbetçi"lerin üzerinde ütüsüz ama temiz ve özenli "takım elbiseler" fotoğrafa hakimdir. Almanya, "acı vatan"dır gerçekten de. Bugünse..
ooo
İşte ona "neyse" deyip geçilemez.
Çünkü, aradan yıllar geçer ve bir hafta sonu, Almanya'nın en çok seyredilen televizyon kanalında, üç dalda düzenlenen bir yarışma yapılır. Almanya'nın en güzel genç kızı, Almanya'nın en komik stand-up'çısı ve Almanya'nın en iyi genç şarkıcısı.. Stüdyodaki binlerce Alman'ın çılgınca alkışları, Alman jürinin ve halkın oylarıyla arka arkaya üç Türk genci bütün dallardaki yarışmaları kazanır.
Üçü de Türk, Alman ve Avrupalı'dır..
ooo
Zamanla olan yarışı ve kavgayı kim kaybetmiş, kim kazanmıştır acep?
Bu da uzun hikaye.. Ama sonra..
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|