kapat
29.06.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

ALİ SAYDAM


Pınar Altuğ'a yazık oluyor!

Ne acımasızdır şu magazin dünyası. Bir şöhretin ayağı hafifçe kaymasın. "Bu benim özel hayatım! Kimse karışamaz!" diyemez. Çünkü şöhretin özel hayatı da kamuoyunu ilgilendirir. Medya da bunu bilir. Görevini bu doğrultuda yapar.

Pınar Hanım'ın boşanması da, erkek arkadaşları da, devam ettiği Prisma 'eğitimi' de milyonlarca sevenini ilgilendirir. Dolayısıyla basını da.

Konunun beni ilgilendiren yanı, medyanın Pınar Altuğ'a "yaptıklarından" çok, Pınar Altuğ'un kendisine ne yaptığı, ya da daha kötüsü ne yapmadığı ile ilgili. Çünkü Pınar Altuğ'un sevenlerinden biri de benim. Ta, 90'lı yıllarda TRT 2 için kendisini bir söyleşiye davet ettiğim günden beri...

İletişimi yönetmeyi, beşinci dereceden bir iş gibi görmekle başlıyor her şey. Ve iletişimi yönetmeyi bildiğini 'zannetmekle'...

Ancak canı yanınca avukata, doktora gidenler gibi medyada istenmeyen başlıklar çıkınca 'gazeteci tanıdık' aramaya kalkmak, şöhretlerde en sık görülen zaaf.

Bir ikisi dışında şöhretlerimiz kurumsallaşamamıştır. Maliyecisi, hukukçusu, psikoloğu, iletişim danışmanı, PR'cısı, sekreteri, menajeri ve tüm bu bölümleri yönetecek, geleceği planlayacak bir koordinatörü yoktur. Olsaydı Pınar Altuğ'un bugün dönüp hesap sorabileceği birileri olurdu. Olsaydı Altuğ, zaten bu krizi yaşamazdı. Ekibi bu krizi ona yaşatmazdı.

Yaşamak, tercih etmek demektir!.. Şöhretlerimiz her ne hikmetse, bir dört çeker jeep mi, yoksa onun yarı fiyatına yukarıdaki kurumsal ekip mi, ikileminde dört çeker'i, yatı, katı tercih ederlerse, böyle krizler de kaçınılmaz olur. Oysa kurumsallaşma, bir şöhretin geleceğini inşa edebilmesi, belki de ilerde 10 tane dört çeker alacak paraya kavuşması için tek yoldur.

Pınar Altuğ alt tarafı ne yapmış? Ruhsal tekamülünü sağlamak için arayışlara girmiş. Uzman hekimlere gideceğine, kendilerine Prisma adını veren birilerinin açtığı grup eğitimlerine katılmış. Sadece o mu katılmış bu eğitime? Hayır. İstanbul'dan aklı başında, ruhu sıkıntıda 2500 kişi de o yolu denemiş...

"Tüm söylediklerin gerçek olsun ama her gerçeği söyleme!" ilkesinden hareket etse dahi yetebilirdi... Oysa sen tut kendin faks çek medyaya, "Boşanıyoruz!" diye...

Meltem rolü yapıştı ya üstüne. İsteriz ki, özel hayatı da ille öyle olacak. Pek çok star bu yüzden heder olup gitmiştir. Romy Schneider, Marilyn Monroe, Jean Seberg, Şevkiye May, Kazım Hün Olağanüstü insanlardı. Hepsi de yaşamlarına son vermekte bulmuşlardı nihai çözümü... Yazık değil mi?...

Ben sadece omzuna elimi koyup "Sizi anlıyorum. Allah kolaylık versin" demek isterdim... Çünkü şu sıra en çok ihtiyacını duyduğu şey biraz anlayış...

Pınar Hanım'a yazık ediyoruz. Pınar Hanım'a en büyük yazığı da Pınar Hanım'ın kendisi ediyor...

İletişim karmaşası
Göğsündeki ayyıldız düştü... Sırtındaki Vestel yeterince görünmedi... Puma'nın verdiği malzeme dar geldi... Nike kullanması yanlıştı..." Bunlar Süreyya Ayhan'ın İstanbul'da koştuğu yarıştan medyaya yansıyanlar...

Bir de Federasyon Başkanı Dalkılıç'ın açıklamaları var "Tecrübesizdik... Bu hakemlerin işiydi... Gelecek yıla birinci ligde daha iyisini yaparız..."

Spor ve sponsorluk günümüzde birbirinin olmazsa olmazı. Hayır hasenat işiyle sponsorluğu birbirine karıştırmamak gerek. Birincisinde verirsin ve verdiğini söylemezsin bile; ikincisinde verdiğini söylemek için verirsin. Doğru yönetilirse kaybedeni olmayan bir oyundur sponsorluk. Sponsor olacak ki o spor gelişsin. Sponsor itibarını, satışını artırırken, sporcu da, medya da, seyirci de payını alsın... Bu nedenle spor müsabakası ya da içinde herhangi bir sponsorun bulunduğu bir etkinlik düzenlemek, başlı başına bir iletişim uzmanlığı işi haline gelmiştir. Her taraf kazanmazsa, sponsor bir daha semtinize uğramaz. Bu açıdan İstanbul'da düzenlenen atletizm yarışlarında yaşananlar, tipik bir iletişim karmaşasıydı... TV8'deki değerlendirmede bütün yorumcuların, biraz da gereksiz yere çekinenerek, tesbit ettikleri gibi hem Süreyya Ayhan hem de bu son yarışlara sponsor olan Vestel, Türk atletizm tarihinde bir kırılma noktasına imza atmıştı. Şimdi atletizm yöneticilerine düşen görev, bahane üretmek değil, Vestel'in açtığı yolda potansiyel sponsorların şevkle koşmasını sağlamak ve sponsorlarına alabildiğine geniş iletişim platformları sağlamak...

Erdem mi, uyanıklık mı?
Erdemli olmakla, alık olmak arasında incecik bir çizgi vardır. Hayat bana kısa vadede, uyanıkların, uzun vadede ise alıklıkla suçlansalar dahi, erdemlilerin kazandığını öğretmiştir. "Kim 500 milyar ister?"i izlerken bunlar geçti aklımdan. Uyanık tarafım şöyle geçirdi içinden Türkiye'nin en inandırıcı, en güvenilir sunucusu Kenan Işık... Yüzmüş yüzmüş kuyruğuna gelmiş bir yarışmacı Fırat Zengin... Pırıl pırıl bir genç... 4 yıl bu yarışma için çalışmış. 468 milyon TL maaşla çalışıyor... Soyadı da 'zengin'... Ismarlasan böyle bir kombinasyon zor bulursunuz...Bu delikanlının 500 milyara ulaşması halinde ortaya çıkacak PR değeri en az, 3 tane 500 milyar eder...

Erdemli tarafım, emin olmak için yarışmanın arkasından Kenan Işık'ı aradı. "Niçin iki tane nispeten daha kolay soru hazırlanmadı? Böyle fırsat kaçar mı?"

Kenan Işık'ın verdiği yanıt şöyleydi "Fırat Zengin gibi en az 7-8 yarışmacı gelip geçti bugüne kadar. Diğerlerine haksızlık olmaz mıydı? Hepimiz çok istiyorduk kazanmasını." Işık'ı dinlerken, ABD'de bu iş nasıl olurdu, diye düşündüm... Hani "Quiz" adlı filmdeki gibi... Sponsor (Bu durumda Axess Card) anında müdahale eder; ya yanıtları önceden yarışmacının eline tutuşturur, ya da Türkiye'nin başkenti neresi gibi sorular sordururdu. Fırat Zengin de 500 milyarı çoktan indirmişti cebine. Dürüstlükle ticari başarı arasında tercihini birinciden yana kullananlar; erdemli mi, alık mı, siz karar verin...

Kısa...Kısa...
Cumartesi akşamı Esma Sultan'da Park Grubu Turizm ve Havacılık Bölümü Başkanı Murat Öztürk'ün düğün töreni vardı. Aynı masaya düştüğümüz Tezcan Yaramancı,Yönetim Kurulu Başkanlığını üstlendiği Bank Europa'nın kuruluşunu anlattı. Site Bank için sahiplerine 12 milyon $ artı %15 ortaklık teklif etmişler. Kabul edilmemiş, 3-4 ay sonra BDDK'dan 3 milyon $'a almışlar..."Göz o ki, dağın arkasını göre. Akıl o ki, başına geleceği bile..."

Naomi geldi ve gitti. Arta kalan şu Havaalanındaki izdiham... Podyumda 30 saniye kalması... Giydiği kıyafetin gündelik olması... Ne dersiniz, harcanan para yerini bulmuş mu?


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
TEMA
Sarı Sayfalar


Sizinkiler
ArboMedia

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır