|
|
HINCAL ULUÇ
Paris mi?.. Aşk mı?.. Peki aşk ne..
Mitalojide ilk büyük aşkın simgesidir Paris!.. Bu ölümlüye Olimpos'un en güzel tanrıçaları tutulur.. Paris de bir başka ölümlü Truvalı Helen'e.. Gerisi efsane..
"Hıncal ağbi abartma.. Sevgili ile sinemaya gitmek için Paris'ten vazgeçilir mi" diye bir iki mail aldım, gençlerden..
İki satırla arada geçiştirmiştim ya, perşembe günü..
Başımızda kavak yellerinin estiği günlerdi..
Yurtdışına da öyle pek fazla çıkmışlığımız yok.. Bir Paris fırsatı çıktı.. Üç günlük..
Paris.. Aşklar, aşıklar kenti Paris.. Romantik güzellikler, efsaneler beldesi Paris..
Nasıl içim içime sığmadan gün sayıyorum..
Yolculuk ertesi sabah, erkenden.. Hevese bakın, valizim üç gündür hazır bekliyor..
Telefonum çaldı.. Kız arkadaşım.. "Yarın gece sinemaya gidelim mi" dedi..
"Bu gece gidelim" diyebilirim.. Ya da " Üç gün sonra olur.. Çünkü ben yarın sabah Paris'e gidiyorum, cumaya döneceğim" diyebilirim.. Kızın kılı kıpırdamaz.. "Tabii hayatım" der, "Lafı mı olur.." Geçer gider.. Çünkü teklifi o kadar sıradan ki..
Hani çok özel bir gün olur da..
Bakın ne oldu, oysa..
"Yarın gece sinemaya gidelim mi" dediği anda, inanın, Allah sizi inandırsın, anında, tereddüt etmeden, yukardan beri yazdıklarımı aklımdan bile geçirmeden "Olur hayatım" dedim.. "Olur.. Nereye gidelim?.."
"Önemli değil" dedi.. "Filmi sen seç.."
Amaç film değil.. Amaç buluşmak.. Amaç bir arada, ayni çatı altında olmak..
Türk Hava Yolları'na telefon ettim. Rüya kenti Paris'e üç günlük ziyaretimi ikiye indirdim ve filmi seçtim..
O kız, onunla sinemaya gitmek için Paris'e gitmekten vazgeçtiğimi asla öğrenmedi. Öğrenmesi de gerekmezdi.. Önemli olan yaşamımdaki öncelikler sıralamasında birinci sıranın hep onda olduğunu bilmesi, hissetmesiydi..
Sanırım bilemedi.. Hissedemedi.. Ben de söylemedim..
Söylesem değeri kalmazdı.. Söylesem güzelliği kalmazdı.. Herkes söyleyebilir.. Hatta öyle bir şey varmış gibi hayal edip, oynayabilir.. Nerden bilecek.. THY'den yazı alıp ispat mı edeceksin?..
Sevginin, aşkın ispatı mı olur?.. İspat gerektiriyorsa, aşk mı olur?..
Kentten 15 gün ayrılmam gerekti.. Döndüğümde aradım..
Yeni bir sevgili bulmuş..
Üzgün müyüm bugün?.. Hiç de layık olmayan biri için bu fedakârlığı yaptığımdan..
Üzgün olsam anlatır mıyım her fırsatta..
Bugün gene ayni koşullarda, ayni şeyi yaparım..
Fedakarlık.. Aşk.. Sevgi..
Sanırız ki, bunlar dışa dönük duygulardır..
Tersine.. Kendimiz için fedakarlık yaparız.. O anlamasa da.. Kendimiz için sever, kendimiz için aşık oluruz.. Bu duyguları yaşamak için..
"Abarttın" diyen genç arkadaşlarım..
Önceliği ona değil Paris'e veriyorsanız, kendinizi sorgulamanız gerek..
Gerçekten severseniz bir gün o zaman anlarsınız..
O sevgiyi bulduğunuz, yaşadığınız zaman "Öyle haklısın ki Hıncal Ağabey" diye yazarsınız bana..
Sevgi, sevileni 1 numaraya koymaktır!..
1 numaraya..
Paris'in bile önüne..
Geceyi aydınlatan..
Ay ve yıldızlar...
Şehrin ışıkları...
Sokak lambaları...
Deniz fenerleri...
Araba farları...
Ve mumlar, meşaleler...
Ama hiçbir şey
Aydınlatmıyor
Düşler kadar geceyi...
(Nuri Özer'e kendi dizeleri için teşekkürler..)
Telepazar son.. mu?..
İki yıldır kesiksiz süren Telepazar bugün tatile giriyor. Bu tatil öyküsünü size daha sonra yazacağım, ama sürekli bir "Veda" programı da olabilir bugün.. Haber vermek istedim.
İki yıldan sonraki "Son" programda sizlere İlhan Şeşen ile veda edeceğiz.. Kabul edin daha uygun bir seçim zor bulunurdu..
Alaturkada genç vedet Seda Üren, türkülerde benzersiz Fuat Saka var..
Uğurkan Erez de harika bir veda defilesi hazırladı.. Cemil İpekçi'den Vural Gökçaylı'ya.. Cengiz Abazoğlu'ndan Ertan Kayıtken'e, en ünlü modacılarımızdan seçtiği giysileri, Asuman Krause, Esra Eron, Yüksel Ak, Tülin Şahin, Çağla Şikel, Ayşe Hatun Önal, Özge Ulusoy gibi en "Top" modeller sunuyor. Bence bu bölümü kaydedin.
Manken dedik de..
Mankenler müzik gurubu, yani bizim Baharat Kızlar Gizem, Nigar ve Doğa'dan kurulu Adrenalin de "Son" yazacaklar arasında..
..Ve de tabii Ali Kocatepe ve onun şimdiden hit olan şarkısı "Bu bir küçük ayrılık!.."
Dileriz öyle olur..
Şimdilik hoşçakalın, Telepazar'ın sevgili tiryakileri..
Tecelli'den Abuzittin'e mektuplar
Abuzittin'ciğim,
Meslek liselilerin durumu gene gündemde. Milli Eğitim Bakanı Çelik, imam hatiplilere, diledikleri üniversiteye girme hakkını sağlayacak laflar etmese konu gündeme gelmezdi.
İşin kötüsü hem Bakan, hem karşı taraf, yani YÖK olayları çarpıtıyorlar kardeşim. Arada olan, korkarım, gene "gerçek meslek liselilere" olacak.. İmam Hatip meslek lisesi mezunu gencin, şimdiki sistemde, 4 yıllık İlahiyat Fakültesi'ne gitme hakkı zaten var. Yani önleri kapalı değil.. Ama, mesela, İletişim Meslek lisesini bitiren gencin İletişim Fakültesi'ne girme şansı yok. Ancak 2 yıllık yüksek okula gidebilir.
Bi başka örnek, meslek lisesinde, 5 yıl bilgisayar okuyana 4 yıllık bilgisayar mühendisliği kapalı.. Niye? Neden bu genç mesleğiyle ilgili 4 yıllık yüksek eğitim alamasın? Sorun bu, haksızlık burada!
Şimdi kurnaz bakan, bu haksızlığı ortadan kaldırma numarasıyla, İmam Hatip mezunlarının diledikleri bütün üniversitelere girebilme yolunu açmak istiyor.. Gerçi artık Başbakan'ın bile İmam Hatipli olmuş! Yakında Cumhurbaşkanı'nın da İmam Hatipli, olmayacağı ne malum? İmam Hatipli dilediği üniversitenin sınavına girebilse ne yazar giremese ne?
Neyse biz gelelim "gerçek meslek liseli"lerin dertlerine Abuzittin'ciğim.
YÖK'cüler diyor ki "Meslek liselilere sınavsız 2 yıllık yüksek okul yolunu açtık. İsteyen "dikey geçiş"le 4 yıllık eğitime devam edebilir!"
Doğru ama bunlar da Milli Eğitim Bakanının bi başka türlüsü Abuzittinciğim.. Bilgisayarcı olmak için 5 yıl meslek lisesinde okuyan bi çocuk sınavsız 2 yıllık yüksek okula girdi diyelim. Bi kere bu okullardaki eğitim kalitesi "sıfır!" Araç yok, gereç yok.. Hadi bunu geçelim, bi başka saçmalık, " dikey geçiş" sınavı mesleğiyle ilgili değil ki.. Üniversiteye giriş sınavının aynısı bi sınav! Bu çocuk 5 yıl lise 2 yıl yüksek okul toplam 7 yıl bilgisayar okuduktan sonra neden "amipin bilmemnesi, Fırat'ın debisi" gibi mesleğiyle yakından uzaktan ilgisi bulunmayan sorulara cevap versin.. İlla sınav yapacaksan mesleğiyle ilgili yap!. Bu ne acayip iştir Abuzittin'ciğim.. Diyelim bu sınavı da geçti, "meslek liselinin" çilesi daha bitmiyor ki.. Çünkü YÖK lütfedip yeterli kontenjan açacak ki üniversitede kendisine yer bulsun!
Netice Abuzittinciğim al YÖK'ü vur Bakana! Biz adam olamayız. Adam olabilmek için önce adam yetiştirmek lazım..Adam yetiştireceklerin haline bak!
Türkiye'deki "üniversiteye giriş sınavını" uygulayan bir, sadece bir tek ülkenin adını söyle (Afrika hariç) gidip kendimi Boğaz köprüsünden aşağı atayım. Yazık bu ülkeye!(ph)
Münasip yerlerinden öperim Abuzittinciğim
Güneş
Not Sondaki (ph) ne dersen önemli değil, içimden öyle geldi.
SEVDİĞİM LAFLAR
Altı tane sadık hizmetkârım var, (bütün bildiklerimi onlar bana öğretti.) İsimleri,
Ne, Niçin, Ne zaman ve
Nasıl, Nerede, Kim'dir.
Rudyard Klipling
PAZAR NEŞESİ
Bu pazar neşemiz, Los Angeles'ten, Kazım'dan.. O zaman da kırmızı noktalı tabii.. İki sevgili o gece, bir değişiklik yapmaya karar verdiler. Kentin göbeğindeki uçsuz bucaksız parkın çimleri üzerinde sevişeceklerdi.. Açık havada ve her an yakalanmak tehlikesi içinde..
Fantezilerini gerçekleştirmek için parkın göbeğine koştular. Arzudan ve heyecandan çılgın gibi nefes nefese yıkıldılar çimenlerin üzerine.. 15 dakika kadar sonra delikanlı, "Keşke yanımıza bir el feneri alsaydık.. Hem seni görürdüm şimdi, hem de ne yaptığımı.."dedi.
"Keşke" diye yanıtladı, kadın..
"Keşke alsaydın.. Çünkü on dakikadır çimenleri yiyorsun.."
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|