|
 |

MEHMET ALTAN
Sınav yarın mı?
Bir buçuk milyon lise mezunu, geri kalan ömürlerinin en keskin virajı olarak gördükleri üniversite sınavına girme eşiğinde. Yarın sabahki üç saatlik maraton hayatları açısından önemli... Hatta çok önemli...
Ya üniversiteye girecekler ya da giremeyecekler...
Girerlerse de sorun bitmiyor... Ya istedikleri bir fakülteyi kazanacaklar ki bunun için bir buçuk milyon öğrenci arasında ilk yüzde 1'e girmek gerekmekte ya da gönüllerinin seçmediği ama sınav performansının onları yolladığı bir yere kapağı atacaklar.
****
Üstelik bu zorlu dönemeç sadece Türkiye şartlarında yaşanıyor.
Türkiye'de lise ve üniversite düzeyi ile dünya düzeyi arasındaki kalite farkı da konuşulmuyor. Sekizinci Beş Yıllık Plan, adayların bitirdiği orta-öğretim zaaflarını şöyle vurguluyor
"Eğitimin bütün kademelerindeki fiziki altyapı ve insan gücü eksikliklerinin devam etmesi eğitimin kalitesini olumsuz etkilemektedir."
Zaten, üniversite sınav sonuçları da bu tespiti doğruluyor. İlkokul ile lise bir bilgilerinden sorulan sorulara verilen doğru cevap sayısı ürkütücü bir tablo ortaya koyuyor.
****
Peki, ya başarı göstermeleri halinde girecekleri üniversiteler...
Onların durumunu da, yine devletin resmi dökümanından, Sekizinci Beş Yıllık Plandan okuyalım "Yükseköğretim kurumları bürokratik ve merkezi yapıdan kurtarılamamış; üniversite içinde olduğu kadar üniversiteler arasında da rekabet ortamı oluşturulamamış; üniversite ve fakülte yönetimlerinin yetkileri artırılamamış; öğretim üyesi ve araştırma görevlilerinin yönetime katılımı, gerekli olan bilimsel özerklik ve üniversite-sanayi işbirliği yeterince sağlanamamıştır."
Bunun da Türkçesi, üniversitelerin bilimin merkezi değil, idarenin devamı olduğunun ifşası...
****
Liselerin ve üniversitelerin dünya düzeyinin çok altında olmasının nedeni ne?
Tabii ki, toplumun ortalama okumuşluk düzeyinin ilkokul dörtten terk olması...
Okunulan yılları topluma eşit bölünce herkes ilkokul dörtten terk... Daha vurucu bir şekilde söylersek, çalışan yirmi milyon nüfusun yüzde sekseni yani on altı milyon insan mesleksiz... Bireylerinin ezici çoğunluğunun mesleksiz olduğu bir toplumda eğitimin nitelikli olması için toplumsal bir baskı olabilir mi?
****
Kimse yapmıyor ama eğitim sisteminin bizdeki temel amacı ile yeryüzündekini kıyaslayınca, bizim çocukları bürokrasiye göre şekillendirdiğimiz ve onların itaatkar adamlar olmasının ön planda geldiği ortaya çıkıyor.
Böyle olmasa, öğrencilere ciddi biçimde felsefe, ciddi biçimde düşünce yöntemi, ciddi biçimde bilim tarihi ve ciddi biçimde yabancı dil öğretilir.
Bunlar yapılmıyor.
****
Dünya büyük bir devrim yaşıyor. Yarın sınava girecek aday öğrencilerin hayatları çok farklı bir çağda geçecek.
Sanayi döneminde doğdular, sanayi sonrası toplumda yaşayacaklar.
Zihinleri ve başarıları Türkiye ile sınırlı kalırsa, büyük sıkıntı çekerler.
Kendilerini tam bir "dünya vatandaşı" olarak hazırlamaya mecburlar.
Yaşamlarını yerkürenin her noktasında sürdürecek bir beceriye, bir meslek eğitimine, bir donanıma sahip olacaklar mı olmayacaklar mı?
Olmayacaklarsa, Türkiye'de üniversite bitirmiş olmak, yaşamlarını kolaylaştıracak çok önemli bir merhale olmayacak.
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|