|
 |

MEHMET BARLAS
Adamın 'Ömer' diyeceği, ağzını büzmesinden belli!.
Hükümet, Uzanlar'ın elinden Çukurova'yı ve Kepez'i almaya karar verirken, herhalde bunun hukuki gerekçeleri kadar, siyasi ve ekonomik yansımalarını da hesap etmiştir..
Çünkü aynı hukuk, dün de vardı..
Ne derseniz deyin, bir kesim ve özellikle Genç Parti'ye oy verenler, bunu "İşte... AK Parti, rakiplerine karşı iktidar gücünü kullanıyor" yorumunu yapacaklardır..
Ekonomi çevreleri ise, "Bu ülkede özelleştirme laftır.. Hükümet PETKİM'i özelleştireceğim derken, PETKİM'e en yüksek fiyatı veren Uzanlar'ın mallarına el koyuyor" şeklinde düşüneceklerdir.
Tabii ki, hukukun üstünlüğünü savunmak, esastır.
Ama aynı hukuku, farklı dönemlerde, farklı kişilere karşı, farklı biçimde uygularsanız, ne hukuka, ne adalete, ne de siyasete fazla güven duyulabilir.
Unutmayın ki, şu andaki yazılı hukuku farklı yorumlayanlar, şimdi Başbakan olan Tayyip Erdoğan'ın 3 Kasım seçimlerinde aday olmasını engellemişlerdi..
Bu yüzden, yasalar ve Anayasa bile değiştirilmedi mi?
Burada çok önemli bir incelik var..
Devlet elbet en üstün güçtür.. Ancak, hukuk karşısında, devlet de, bireylerle ve kurumlarla eşittir..
Hukukun üstünlüğü yerine, "Üstünlerin hukuku" ilkesi geçerli olduğu zaman, o toplumdaki insanları güvensizlik duygusu kaplar..
Ne insan hakları, ne mülkiyet hakkı, ne teşebbüs, ne de girişim bir anlam taşır..
TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu'nda ifade verenlerin anlattıkları, basına yansıyor..
Örneğin Türkbank ihalesinde, rezaletin ayyuka çıktığını, bir daha hatırlıyoruz..
Evet hatırlıyoruz!. Çünkü bu rezalet sahnelenirken de, hepimiz her şeyi duymuş, gazetelerden okumuştuk.
Peki ne oldu sonra?
Eğer 3 Kasım'da, o dönemin partileri silinip gitmeselerdi, şimdi rezaleti hatırlamayacaktık bile..
Bir ülkede hukuku dönemlere göre farklı kullanırsanız, kanunlar örümcek ağına benzer.. Büyük sinekler deler geçer kanunları, küçük sinekler takılır kalır..
Bu yüzden, hepimiz ve özellikle biz basın mensupları, hukukun sevmediklerimize karşı en sert biçimde uygulanmasına alkış tutmak ve sevinmek yerine, "Acaba hukuk, adil biçimde mi uygulanıyor?" diye bakmalıyız olaya..
Çünkü, hukuku kendilerine göre uygulayanların, yarın kime, nasıl çarpacakları hiç kestirilemez..
Bu tutum bir gelenek haline gelirse, özelleştirmeler de, sadece bir gösteri haline döner.
Tapulu toprak üzerine gecekondu kuranlara güç kullanamayan bir hukuk anlayışı, avukatları, görevlileri polis zoru ile şirketlerden attırmayı, "Hukukun gereği" biçiminde sunar..
Açıkçası, kamuoyunun zihni, karmaşık sorularla dolu..
Ama, görünen köy kılavuz istemez..
Bizim Antep ağzı ile, "Adamın Ömer diyeceği, ağzını büzmesinden belli olur."
Bundan sonra siyaset meydanlarında Cem Uzan'ın neler diyeceği, dünkü "Star"ın manşetinden belli..
Ancak, Hükümet'in PETKİM özelleştirilmesinde ne tür bir karara varacağı, henüz belli değil..
ŞAKA
Üzülmese bari!.
Hüsamettin Özkan, "Anayasayı Cumhurbaşkanı Sezer'e fırlatmam hataydı" demiş..
Bana göre, fazla takmamalı bu olayı Özkan..
Neticede, 2001'in Şubatı'nda atılan Anayasa, epeyi değiştirildi..
O Anayasa, bir ölçüde geride kaldı.. Kriz devam etse de, bunun önemi yok!
AHAB YİNE ÖLDÜ
Gregory Peck de filmden çıktı!.
Hayat bir film gibidir. Bu film hiç bitmez.. Ancak, canlı oyuncular, birer birer filmi terk eder..
Gerçek film oyuncuları ölünce, bu terk ediş, daha çarpıcı olur..
87 yaşında hayata veda eden Gregory Peck de, bu oyuncuları simgeleyen bir isimdi..
Gregory Peck'e ilk kez acaba "Moby Dick"te mi (1956), "Klimanjaro'nun Karları"nda mı (1952), "Roma Tatili"nde mi (1953) takıldım..
"Boys, From Brazil"deki (1978), Brezilya ormanlarında saklanan Dr. Mengele bile olmuştu, Gregory Peck..
Saatler süren "How The West Was Won"da, Vahşi Batı'yı kuranlardan biriydi. "To Kill A Mockingbird" de, bir zenciyi savunan avukat rolündeydi. "The Guns of Navarone"da, nefes kesen bir serüvenin kahramanı olan komandoydu.. Gregory Peck'ler, Gary Cooper'lar, Cary Grant'lar, James Stewart'lar ve nice böyle yıldız..
Hollywood'un rüya üretim fabrikaları, bu yıldızları hayatımıza soktu.. Onlarla neşelendik, onlarla heyecanlandık, onlarla öfkelendik..
Sevdiğimiz ve bağlandığımız yıldızlar Oscar alınca, tuttuğumuz takım şampiyon olmuş gibi sevinmez miyiz?
Gregory Peck'in Fransız asıllı eşi Veronique, yıldızın ölümünü şöyle anlatmış..
- Yatağındaydı.. Elini tutuyordum.. Uyurmuş gibi gözlerini kapattı.. Bir daha açmadı..
Ben Gregory Peck'in ölümünü, hep Moby Dick diye bilinen balinanın sırtında, zıpkın iplerine dolanmış biçimde batıp çıkan Kaptan Ahab'ın ölümü ile hatırlayacağım..
Film yine devam edecek.. Gregory Peck de, terk etti filmi..
Mesajlaranız için:
mbarlas@sabah.com.tr
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|