kapat
04.06.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL


EMRE AKÖZ


Erdoğan'ın çatalı ve bıçağı

Olayı duymuşsunuzdur Başbakan Tayyip Erdoğan yemek sırasında çatalı sağ elle, bıçağı ise sol elle tutmuş. Efendim bu görgü kurallarına aykırıymış.

Gelin şu çatal-bıçak konusuna bir değinelim... Şu anda İstanbul dışında olduğum için kitaplarıma ulaşamıyorum. O sebeple fazla ayrıntıya giremeyeceğim...

Alman sosyal bilimci Norbert Elias 'Uygarlaşma Süreci' adlı müthiş kitabında anlatır. Avrupa çatalı tanımamaktadır. 11'inci yüzyılda Bizanslı bir prensesi, Venedikli bir üst düzey yöneticiyle evlendirirler. Kızın çeyizinde bir çift altın çatal da vardır. Venedik sosyetesi kızcağıza tavır alır. En çok çekiştirdikleri konu da bu çatallardır.

Daha sonra bizim prenses hastalanır ve ölür. Çatalları miras kalır. Zamanla çatalla yemek İtalya'da yaygınlaşır. Oradan Fransa'ya geçer. Derken çatal İngiltere'ye ve İspanya'ya atlar. Böylece tüm Avrupa'da yayılır.

Bıçak ise ayrı bir mevzu. Orta Çağ Avrupa'sında yemekte herkes kendi bıçağını kullanır. Adamlar şenliklerde, düğünlerde belindeki kınından çıkardığı bıçakla etten bir parça kesip yer. Ancak saray ve soylu sofralarında bu tip hareketler zamanla kaba bulunur. Bir yandan bıçakla kesilmesi gereken yiyecekler sofraya önceden parçalanmış olarak getirilirken... Öte yandan da 'şiddet'i çağrıştıran büyük, kaba bıçakların yerini daha az keskin ve nispeten küçük bıçaklar alır.

Özetle bıçağın sağ elle, çatalın ise sol elle tutulması Avrupa sosyetik çevrelerinde gelişen bir adabı muaşeret kuralıdır. Tahmin edeceğiniz gibi oradan Yeni Dünya'ya geçmiştir.

Ya bizde? Bizans'ın yerine geçen Osmanlı ise çatalı benimsememiş, yemekte sadece elini ve kaşığı kullanmıştır. Bıçakla kesilmesi gereken etler filan zaten lokmalık halde doğranıp yer sofrasına öyle getirilmiştir.

Çatal ve bıçağın kullanımı, masayla birlikte saraya ve zengin çevrelere ancak 19'uncu yüzyılda girmiştir. Onun da nedenini biliyoruz Batı'dan etkilenme, Batı'ya özenme...

Bizim kültürümüzde sağ ele özel bir önem verilir. Yemeğin sadece kaşıkla ve elle yenildiği dönemlerde 'hayırlı ve temiz' kabul edilen sağ el kullanılmıştır. (Ayakta da aynı durum söz konusudur; örneğin evden çıkarken, bir eşiği aşarken önce sağ ayak kullanılır.)

Böyle sorgusuz sualsiz Batı'ya öykünülmesinden rahatsız olan kesimler ise çatalı kullanmaya başladıklarında sağ eli tercih etmiştir. Yani çatalı sağ ellerine almış, bıçağı ise solla kullanmışlardır. O kesimlerin temsilcisi sayabileceğimiz Tayyip Erdoğan'ın bu çizgiyi devam ettirmesi gayet normaldir.

Bence önemli olan yemek sırasında diğer insanları rahatsız etmemektir. Örneğin ağzını şapırdatarak yemek ayıptır. Ya da herkesin çatalını kullanarak salatayı tabağına aldığı bir ortamda, eliyle o salataya dalış yapmak olumsuz bir harekettir. Onun dışında çatalı sol elle tutsa ne fark eder?

Hoş tabii biraz sıkıntı çekebilir Erdoğan. Çünkü bazı çatalların kenarı ve bıçakların tırtıkları solda çatal, sağda bıçak prensibine göre üretilmiştir. Ama tatlı yerken sorun çıkmaz çünkü tatlı kaşığı sağ ele göre tasarımlanmıştır.

O halde Tatlı yiyelim, tatlı konuşalım; bu tip şeyleri kafamıza fazla takmayalım.

Demokrasi bunun neresinde?

Türk Silahlı Kuvvetleri ilginç bir uygulamaya geçmiş. Subayların terfileri yapılmadan önce bir anket yapılıyor. Bu ankette şöyle sorular var

"Kendiniz hariç, terfi sırası gelmiş hangi arkadaşlarınızın bir üst rütbeye geçmesini istersiniz? Sebeplerinizle birlikte yazın."

"Sizce kimler, niçin terfi etmemeli?"

Bu ve benzeri 50 sorudan oluşan anket gizli tutuluyor. Yüksek Askeri Şura'da atamalar ve terfiler belirlenirken anketin sonuçları da göz önüne alınıyor.

Anketi 'demokratik bir uygulama' olarak yorumlayanlar var. Hayır! Bu yanlış bir bakış açısı. Bunun demokrasiyle ilgisi yok.

Benzeri anketler Batı'nın büyük şirketlerinde sık sık yapılır. Diyelim ki 5 genel müdür yardımcısı vardır. Bunlardan biri genel müdür yapılacaktır. Diğerleri görevlerine devam edecektir.

O beş yardımcıya örneğin şu tip sorular yöneltilir

"Uçak düşüyor. Senin sırtında bir paraşüt var. Elinde 3 paraşüt daha bulunuyor. Diğer dört genel müdür yardımcısından hangisine vermezsin?"

Ya da şöyle "Uçak düşüyor. Sadece sende paraşüt var. Diğerleri kesin ölecek. Ancak paraşütün bir kişiyi daha kaldırabilir. Hangi müdür yardımcısını yanına alırsın?"

Bu tip anketlerin amacı bir yandan takım çalışmasını sağlamak, diğer yandan sevilmeyen yöneticileri elemektir. Böylece şirket hiyerarşisinde hır gür çıkması engellenir. Ayrıca bu anketler sayesinde üst kademe, alt kademeden bilgi sızdırmış olur. Kim kimi seviyor? Kim kime düşman? Kimin ne gibi hataları var? Bunlar açığa çıkar.

Demokrasi ise özünde yönetime katılım demektir. Yöneticinin oy verilerek seçilmesi anlamına gelir. Halbuki şirketler ve özellikle de ordu demokrasiyle yönetilmez, yönetilemez. Elbette alt kademenin fikrini ve eleştirilerini almak son derece yararlıdır. Ancak yönetim hiyerarşisi demokratik bir seçim süreciyle belirlenemez.

TSK'nın anketi bir 'modernleşme' belirtisidir. Ancak demokrasiyle hiçbir alakası yoktur, olması da gerekmez. Hatta olmamalıdır!

'SINIF' KAYGISI GÜDEN KÖPEK
Bodrum Türkbükü'nde sahil köpeklere aittir. Küçüklü büyüklü köpekler sadece kumda yürümekle, oynamakla kalmaz; lokantaların masaları arasında dolaşır, hatta iskelelere dahi çıkıp güneşlenenleri ziyaret eder. Türkbükü köpekleri 'barışçı'dır. Pek kavga etmezler. Ancak sakin, sessiz, munis, barışçı olmaları 'sınıf' kaygısı gütmedikleri anlamına gelmez. İşte örnek Geçen gün Divan Palmira'da otururken bir köpek geldi, çevrede dolandı. Garson arkadaş da şöyle dedi "Ship ahoy'un köpeği. Kimseyi ısırmaz sadece gelip geçen ameleye havlar."


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
TEMA
sempozyum
Sarı Sayfalar


Sizinkiler
ArboMedia

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır