kapat
04.06.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL


HINCAL ULUÇ


Teşekkürler Alin.. Sen de olmasaydın..

Bir Türk oyuncusu Cannes gibi, Oscar'dan sonra en popüler ve en anlamlı sinema yarışmasında "En İyi Oyuncu" seçiliyor, tam bir hafta, bir tek gazetede vesikalık fotoğrafı çıkmıyor..

Muzaffer Özdemir?.. Kim bu adam yahu.. Koca Bab-ı Ali'de yığınla gündem toplantısı yapılıyor. Yığınla haber alma şefi, yığınla muhabir var.. Bir teki demiyor ki, "Kimdir bu Avrupa'nın en itibarlı sinema yarışmasında büyük ödül alan Türk.. Kimin nesi, kimin fesi.." Bir teki merak etmiyor beyler.. Hiçbiri merak etmiyor..

Savaş bana kızıyor.. Sabaha kadar kızsın.. 40 gün 40 gece kızsın..

Meraksız ve alakasız bir kitle olduk.. Sonra bu ülkede niye gazete okunmuyor?..

Yahu bu ülke insanının merak ettiği şeyi merak etmeyenlerin çıkardığı gazete okunur mu?.

Muzaffer Özdemir'i, tam bir hafta sonra Milliyet Pazar ilavesinde Sinema Yazarı Alin Taşçıyan sayesinde tanıyabildik.. Adamın bir de roman olacak, film olacak kadar ilginç bir öyküsü varmış üstelik..

Tamam.. Uzak, entel bir film.. Popüler kültürde yeri yok.. Bu yüzden biz Özdemir'in yıllardır farkında değiliz.. Ama Cannes ödülü onu gündeme getirince biraz merak yahu.. O dahi yok..

Savaş kardeşim, bak Halit Çapın gazeteciliğe Cihat Baban'ın yanında başladığını anlatıyordu hafta sonunda.. Sor bakalım Çapın'a, bu ilgisizlik, bu meraksızlık, bu burnunun dibinde 15 gündür bekleyen haberi atlama, Cihat Beyin zamanında olsa ne olurdu?.

Sabahçılar alınmış.. Alınsınlar.. Alınırlarsa "Gazeteci" olurlar.. Hem ben onlara değil, tüm medyaya yazıyorum. Kulaklara küpe olması gereken şeyler yazıyorum.

Kızıp güceneceklerine "Bizim kıdemli ve tecrübeli ağabeyimiz ne diyor yahu" diye az biraz düşünmeye başlarlarsa, faydasını kendileri görürler.

Tüm dünyayı acımasızca eleştiren gazetecileri de ben acımasızca eleştiriyorum..

Onların ki ne kadar kutsal ve saygın bir haksa, benimki de öyle..

Kendimizi açık açık, bağıra bağıra eleştirmez, ayıplarımıza göz yumarsak, yazdıklarımız inandırıcı olur mu Savaş..

Mimar Sinan'ın Allahın unuttuğu yerdeki türbesinin nasıl çöplük olduğunu gösteren harika kameran, şehrin hem de nasıl en göbeğinde, en ana caddesinde, hergün binlerce kişinin geçtiği Sabah binasının önünün nasıl bir izmarit yuvası olduğunu görüntülemezse, nerde kalır, Savaş Ay'ın inandırıcılığı..

Yoo Savaş yoo.. Kıyak yok.. Hele kendine ve arkadaşlarına hiç kıyak yok.. Övülecekleri zaman göklere çıkar.. Ama ayıplarını da yüzlerine vur ki, başkalarının ayıbını da gösterme hakkın gerçekten "Kutsal" olsun..

Gazeteci örnek olması gereken insandır.

Örnek..

Sabah'ın önü mü örnek?.. Gel bu sabah beraber girelim içeri leşi gör. Sonra bu gazete, başta sen "Temiz İstanbul" için hangi yüzle savaşacaksınız Savaş?.

****

Nuri Bilge Ceylan'ı alkışladık.. Uzak filmi Cannes'da Jüri Özel ödülünü alırken..

Ben isterdim ki, Savaş Ay'ın kamerası, bu ödülü alan Ceylan'ın kostümü ile, geçen yıl Sinema Yazarları Derneği'nin ödülünü alan Ceylan'ın giysilerini bir araya getirsin.

Onlara smokin.. Bize sokak kılığı.. Blucin ve tişört..

Sonra sorsun Savaş?..

"Niye Ceylan kardeş, niye itibar ve saygı onlara, boş vermişlik bize.. Niye haa.."

****

Gazeteci olmak kolay değil..

Kolay sandığımız, kolayladığımız, hepimiz hep ayni şeyi yazar olduğumuz için gazeteler satmıyor Savaş.. Sırf onun için..

Elim kalem tuttuğu sürece, önce kendimi, kendimizi eleştiremeye devam edeceğim..

Ben medyacı değilim Savaş.. Gazeteciyim ve öyle kalacağım..

Bildiğim, öğrendiğim her şeyi öğretmeye de devam edeceğim..

Alınan alınır, yerinde sayar.. Dinleyen, öğrenir ilerler..

Kendi seçimleri.. Hepsi bu..

Beni bu yüzden sevmiyorlarsa.. Sevmesinler Savaş..

Ben sevilmek için yazmam..

Yazdıklarımı anlayabilenler, beni severler. O da bana yeter, Sevgili kardeşim..

Hem de nasıl yetiyor, bilemezsin..

Aziz Yıldırım medyası!..
Muhteşem bir ses yükseldi, pazartesi akşam üzeri Fenerbahçe'den..

Ve dün sabah baktım.. Aziz Yıldırım medyası bu gürleyişi kısmak, yok etmek için elinden geleni yapmış.. Büyük gazetelerin hiç ama hiç birinde, Atilla Kıyat Paşa'nın ne sözlerinin tamamı, ne de iki satırlık yorumu var..

Aziz Yıldırım medyası, Fenerbahçe'yi bu hallere düşüren başkanı kızdırmamak için, Kıyat Paşa'yı satır aralarına, hem de en anlamsız şekilde özetleyerek sıkıştırmış..

Kıyat Paşa "Kokain sanığı bir adamı, Türk Gençliğinin önüne örnek diye koymak ahlaksızlıktır" diyor..

Ahlaksızlık..

Kibar diliyle "Etik değil" demek bu demek..

Kimsenin sıkmamış yüreği.. Fenerli yazarların başına üst üste gelen tesadüfi(!) kazalar yüzünden mi sıkmamış bilmem..

Hemen hepsi gönülden alkışlarla karşılıyor, kokain sanığını..

Bir Vatan'da okuyabildim Kıyat Paşayı.. Büyük tirajlı gazeteler içinde bir tek onlar, iki gün evvel Fener muhabirleri ölümcül bıçak yaraları aldığı halde, Kıyat Paşa'yı "Ben satılık değilim" sözleri ile manşetlemişler..

"İstifa etme.. Gel ikinci başkan ol" diye susturmak istemişler Atilla Kıyat'ı yönetim kurulunda..

"Ben satılık değilim" diye gürlemiş paşa..

Fener'deki son gürleyen ses de sustu...

Şimdi geriye kokain sanıklarını baş tacı edip Türk gençliğinin önüne koyan emir kulları kaldı..

Bu emir kulları arasında Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı'nı da görmek çok acı..

Yer yerinden oynuyor.. Spor sayfaları "Kokain" reklamları ile dolu.. Ne yazık ki, bu yazı da öyle.. İçişleri Bakanı yok.. İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Daum'un çalışma karnesini hazırlamakla meşgul..

Cerrah müdür, Cerrah Müdür.. Sor bakalım Münih Emniyet Müdürüne.. Kokain maceraları dünyayı sarmış bir Türk teknik direktöre Bayern'de çalışması için izin verir miydi?.. Bir sor.. Hele bir sor..

Onlar vermezler.. Biz sömürge, biz ikinci sınıf ülkeyiz ya, veririz..

Şimdi o Emniyet'inin Narkotik Bürosu, sosyete partilerini ne yüzle basacak acaba?.. Ya da hangi vicdanla..

"Kokain kullanıyormuş" diye teşhir edeceğiniz ilk Türk'ü başınıza kakacağım, "Daum'dan özenmiş ve cesaret alışmıştır, ne bekliyordunuz" diye, Cerrah Müdür..

Avukatı da mahkemede soracak tabii.. "Kokain kullanıcısı yabancılara çalışma izin veren Emniyet bizi neyle ve nasıl suçluyor" diye..

Türkiye gazetesi ile gurur duydum..

"Bu ayıp senin Aziz Yıldırım" diye tam sayfa hazırlamışlar.

Göbekte koca bir belge var..

"Fenerbahçe Spor Kulübü

Sayı;1327

Tarih; 23.10.2000.

Türkiye Gazetesi Spor Müdürlüğüne,

"Futbol takımımızın sorumlusu Sn. Mustafa Denizli'dir ve kendisi ile 2 yıllık anlaşmamız vardır. Sayın Daum ile ilgilenmemiz bu anlaşmadan önceydi. Kokain içmekle suçlanan bir kişinin büyük camiamızın başına getirileceğini yazmanız sizin bir ayıbınızdır."

Saygılarımla,

Aziz YILDIRIM

Başkan"

Yazması ayıp, ama yapması alkış..

İşte Fenerbahçe'yi yöneten Aziz Yıldırım kimliği ve mantığı..

Fener niye bu hallere düştü sanıyordunuz?..

Ama işte, sap dönüyor, keser dönüyor.. Ve Türkiye 3 yıl sonra manşeti çarpıyor kızarmayan suratlara..

"Bu ayıp senin Aziz Yıldırım.."

Bir insan bu kadar ilkesiz olur, tükürdüğünü böyle yalar mı?..

Peki medyanın bu yazıdan haberi yok mu?.. Bilmiyorlar mı?.. Onlar niye soramıyor, Türkiye gibi?..

Onlar niye demiyor,

"Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.." diye..

Demezler.. Diyemezler..

Yemez..

Kutsal İttifak Medyası diyordum. Yanlış.. Geri alıyorum.

Onlar Aziz Yıldırım medyası..

Fener'i bu hallere düşüren de, Aziz Yıldırım değil aslında.. Bu yüreksiz medya işte.. Bu yüreksiz Aziz kulları..

BİZİM DUVAR
Zorunlu tasarruf anaparaları eksik ödendi. Desenize asıl tasarrufu devlet yaptı.

Ünal Turgut)

Not "Harika bir haftasonu... Pazar!" yazımız yer darlığı nedeniyle Cuma gününe kaldı.


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
TEMA
sempozyum
Sarı Sayfalar


Sizinkiler
ArboMedia

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır