kapat
31.03.2002
 GÜNAYDIN
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 İSTANBUL
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 SABAH
 FOTOMAÇ
 GÜNAYDIN
 ŞAMDAN
 CİNSELLİK
 EMİNE BEDER
 SABAH PAZAR
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Döve döve getiririz!

Turizm patlaması 5 yıldızlı otel yapmakla gerçekleştirilemiyor. Dünyayla akıllı, çağdaş, demokrat, düzeyli, sanatla yoğrulmuş ilişkiler kurulursa, bir ülke yalnızca güneşin parladığı üç ay değil, 12 ay gülümseyen yüzüyle vitrinde tutulursa turizm patlar...

Havalar bozuk, ekmekler bozuk, rakılar bozuk, hal ve gidiş bozuk. Devlet bir türlü ufalamıyor, enflasyon küçülemiyor, fiyatlar düşemiyor, turizm patlamıyor üstelik sönüyor.

Dünyada; hapishanelerindeki düşünce suçluları sayısının en yüksek olduğu ülkeyiz.

Dünya festivallerine tiyatromuzu, operamızı, balemizi, sinemamızı göndereceğimize, asan kesen Türkler imajımızı korumaktan vazgeçmeyip ısrarla Mehter Takımı göndermekteyiz. Turiste saldırıyoruz, ırzına geçiyoruz, kazıklıyoruz, doğru dürüst hizmet verecek personeli yetiştiremiyoruz, "Niye gelmiyor bu herifler?" diye şaşıp duruyoruz. Eh, deniz bizde, plaj bizde, saray bizde; bakmasak da, yıkılmalarını büyük bir umursamazlıkla seyretsek de; taşlarını araklayıp inşaatlarımızda kullansak da, tarihi eserin âlâsı bizde.

"Peki, niye gelmiyor lan bu herifler? Üstelik koşa koşa komşu 'düşman' ülkelere gidiyorlar?"

Turist ne hakla gelmez ulan bizim ülkemize? Biz çok güçlü bir ülkeyiz herkesi döveriz; çocuğumuzu döveriz, öğrencimizi, memurumuzu, komşumuzu döveriz; kız kardeşimizden hoşlanan delikanlıyı döveriz; anamızı babamızı döveriz; öğretmenimizi, bilim adamımızı, sanatçımızı döveriz. Biz erkek milletiz, gerekirse turisti bile döveriz. Gideriz Almanya'ya, "Niye Türkiye'ye gelmiyorsunuz da İspanya'ya gidiyorsunuz lan?" diye Almanlar'ı döveriz, döve döve getiririz. İsveçliler'i de, Ruslar'ı da, İtalyanlar'ı da, Amerikalılar'ı da, hatta Japonlar'ı bile döve döve getiririz.

TANITIMIN YOLU
Ayrıca turist bizim içişlerimize karışamaz. Biz Güneydoğu sorununu istersek hallederiz istersek etmeyiz, o hıyarlara ne oluyor be? Aydınımızı, sanatçımızı, yazarımızı, çizerimizi mahkemelerde süründürüp hapishanelerde çürütürmüşüz. Kime ne lan, kime ne? Babalarının malı mı o aydınlar? Bizim babamızın malı, canımız ne isterse yaparız. Devletin içinde çeteler olduğunu, siyasilerimizin sürekli birbirini yemekten başka işle uğraşacak vakit bulamadıklarını, birtakım iş adamlarımızla, 'mütayit'lerimizin habire en eski yöntemlerle devleti soyduğunu niye yazıyorsunuz lan, sizin yüzünüzden turistler kaçıyor. Bütün dünyada yerli yerine oturmuş 'laiklik' sorununu hâlâ tartıştığımızı, turistlere söz verdiğimiz hizmetlerin yarısını bile vermediğimizi falan niye yazıp çizip televizyonlarımızdan anlatıyorsunuz lan, yerli ve yabancı zerzavatlar?

Yok, çevreyi büyük bir süratle katlediyormuşuz, çevre bizim çevremiz oğlum, elaleme ne?

Bir ülkeyi tanıtmanın en iyi yolunun "Ne kadar çok tarihi harabelerimiz var, nasıl altın kumlu sahillerimiz, ne fiyakalı saraylarımız var", demekten geçmediğini anlamanın mevsimi geldi de geçiyor galiba.

Tarihimize nasıl baktığımız; tarihe resmi tarihin dışında nasıl bir yorum getirdiğimiz, içinde bulunduğumuz sosyal, kültürel, ekonomik keşmekeşten kurtulabilmek için ne gibi hazırlıklar yaptığımız çok, ama çok merak ediliyor. İnsanımıza, sanatımızın, tiyatromuzun, edebiyatçımızın, sinemamızın nasıl baktığı, dünü, bugünü ve geleceği nasıl yorumladığı asıl en çok merak edilen yanımız. Dünya kültür tarihinin bir parçası olan eski uygarlıkların miraslarına ne kadar sahip çıktığımız, onları bugün yeniden, nasıl yorumladığımız, gelecekle ilgili ne gibi düşler kurduğumuz da merak ediliyor.

Topyekün bir kültürel yeni-yapılanmadan geçen, sanatçılarını, düşünürlerini, bilim adamlarını ciddiye alıp insanını sevapları ve günahlarıyla dürüst bir biçimde tanıtmaya çalışan ülkelerde turizm patlıyor. Artık geniş kitleler yazın gidecekleri ülkeyle ilgili oyunları, filmleri seyredip kitapları önceden okuyup içlerini hazırlayarak bir ülkeye gitmek istiyorlar.

SADECE 3 AY MI?
Kısacası turizm patlaması 5 yıldızlı otel yapmakla gerçekleştirilemiyor. Dünyayla akıllı, çağdaş, demokrat, düzeyli, sanatla yoğrulmuş ilişkiler kurulursa, bir ülke yalnızca güneşin parladığı üç ay değil, 12 ay gülümseyen yüzüyle vitrinde tutulursa turizm patlıyor. Yani sadece otellerin değil, insanımızın da 5 yıldızlı hale getirilmesi için uğraşırsak ülkemiz çok büyük ilgi görür ve de turizm patlar. Yoksa ne mi olur, bir şey olmaz, yalnızca nasihat alırız. Benim dediklerimi ciddiye almazsanız, lacivert elbiseli, asık suratlı adamların beyanatlarına kanar, onları dürtmezseniz, içinde yalnızca turizmcilerin değil, sanatçıların, ciddi sanat festivali organizatörlerinin, diplomatların, gazetecilerin, yayıncıların da bulunduğu bir turizm kurultayı toplayıp sonuçlarını yaşama geçirmezseniz; halk oyunu ekipleriniz, Mehter Takımlarınız, solmuş çiçek buketlerinizle uçak, vapur kapılarında bekler durursunuz. Yok, "Sen her şeye maydanoz olma, kendi işine bak!" diyorsanız bir tek yolunuz kalıyor.

O zaman 'DÖVE DÖVE' getireceksiniz.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır