Haberiniz var mı? Var diyenlere fena şaşarım.. 19 Mart "Dünya Yaşlılar Günü" idi.. Şimdi içinde olduğumuz zaman dilimi ise "Yaşlılara Saygı ve Sevgi Haftası..". Duy da inanma.. Palavradan, atmasyondan bir gün ve bir hafta daha.. Ve sen sen ol içinde kadın lafları, hediye labalubaları olmayan günlere ve haftalara hiç kulak asma arkadaşım..
Yafu günümüzde bu ülkede yaşlılığın nesin, neresini kutlayacağız? Bermutad bazıları yine alay mı ediyor yaşlılarla? Ayıp, çok ayıp..
Ağalarım, beylerim! Şimdilerde yaşlılık beter kere beter bir rezillik.. Dürüm dürüm katmerli, yaman bir hırsızlık.. Feci bir dışlanmışlık..
Saygın bir yaşlılık mı? O bir zamanlar idi.. O günler Kaf dağının ardında kaldı..
Kocamış kişilerin baş tacı edildiği, baş köşelerde oturulduğu, değil sözlerinin, göz hareketlerinin bile ferman olarak kabullenildiği günler yok artık..
Artık ne iki laf edilecek oğullar, kızlar, damatlar, gelinler, ne de sarılıp öpülüp koklanacak, birlikte oyunlar oynanacak torunlar var.. Olsa bile çok nadirattan..
Oysa yaşlanmak, bir yeni baştan çocuklaşmak.. Bir daha çok ilgiye özene, sevgiye gereksinim duymak.. Hele hele sevgiye.. Onun eksikliği, çok ama çok ağlatır kocamışları bilemezsiniz.. Onlar çocuklar gibi, olmadık şeylere güler, ağlar ve en çok düş kurarlar.. Geçmiş zamanlara olmadık geri dönüşler yaparlar..
Sahi bu "Yaşlılar Haftasında" nerelerini, nerelerini kutlayacağız onların? Gazetelerde iki satır yazı, televizyonlarda üç saniyelik bile olsa bir görüntü izlediniz mi bu haftaya dair.. (Reha Muhtar, Ateş Hattı programına Süha Özgermi ile Haydar Dümen'i çıkardı.. Türkiye'nin yaşlıları onlar işte.. Yaşasın hayat..)
Nerelerini kutlayacağız dedim de? Hastane kuyruklarında sürünüşlerini, emekli kuyruklarında ölüşlerini, devamlı itilip kakılmalarını, güya huzur evlerine kapatılışlarını mı?
Yaşlılar Günü yaşlılar haftası imiş.. Hadi canım siz de..
***
Mart'ın 19'u Yaşlılar günüydü.. Mart'ın 21'i ise Dünya şiir günü..
Gelin ikisini harman edelim..
Yaşlı kısmına iki şiir armağan edelim.. İlki Cahit Sıtkı Tarancı'dan..
İkincisi de Nazım Hikmet'ten..
Varan bir:
"Neden sonra farkına varıyorsun
Etrafındaki korkunç ıssızlığın
Yar olsun, dost olsun, ne arıyorsun?
Adresi belli mi vefasızlığın?
Aşk, dostluk! Hepsi dökülür yapraklar!
Çıplak bir ağaç, durgun suda aksın
Yalnızlık dediğin hayatla başlar
Kabir boyunca devam etmek için.."
***
İkinci ise Şair Baba'dan.. Nazım Hikmet'ten:
"Bizim avludan mı kalkacak cenazem?
Nasıl indireceksiniz beni üçüncü kattan?
Asansöre sığmaz tabut.
Merdivenlerse daracık.
Belki avluda diz boyu güneş ve güvercinler olacak
Belki kar yağacak çocuk çığlıklarıyla dolu
Belki ıslak asfaltıyla yağmur
Ve avluda çöp bidonları duracak her zamanki gibi
Kamyona, yerli geleneklerile yüzüm açık yükleneceksem
Bir şey damlayabilir alnıma, bir güvercinden, uğurdur
Bando gelse de gelmese de çocuklar gelecek yanıma
Meraklıdır ölülere çocuklar
Bakacak arkamdan mutfak penceremiz
Balkonumuz geçirecek beni çamaşırlarıyla
Ben bu avluda bahtiyar yaşadım bilmediğiniz kadar
Arkadaşlarım, uzun ömürler dilerim hepinize.."
***
Şimdi diyebilirler bazıları yaşlılık ile ölüm şiirlerini bağdaştırmak ne mene bir iş olmalı diye.. Ne alakası var diye..
Var, var..
Bu ülkede yaşlılığı; ölümü aratır hale getirdiler soyguzlar, sopsuzlar da ondan..
Yaşlılar haftasıymış.. Alın onu başınıza çarpın..
İletişim için faks: (0212) 281 58 40