
Rolleri değişmiş olsalardı...
Geçenlerde bir erkek meslektaşımla konuşuyorduk. "Kadın çalışmasa da olur. Ama erkek çalışmak zorunda. Yoksa iyi olmaz" diyordu ve ekliyordu: "Yok, yanlış anlama kadın çalışmasın, evde otursun demiyorum. İsterse çalışsın, isterse çalışmasın kendi bileceği iş. Erkeğin çalışmaması daha büyük problemler yaratır."
Özellikle ekonomik kriz sonrası görülen örnekleri düşününce ona hak veriyordum. Evde oturmak durumunda kalan işsiz erkekleri gözümün önüne getirdim. Bir de eşlerini tabii.. Aralarında her sabah işe gittiği saatte yola çıkıp akşam eve dönenler vardı mesela. Sırf konu komşu anlamasın işsiz kaldıklarını diye...
Evde, çalışmayan eşleriyle oturanların durumu daha felaketti. Parasızlık bir yana, işe yaramama duygusu ağır basıyordu sanırım. Eşlerine yardımcı olmaya çalışıyorlardı ama bu yüzden huzuru daha çok bozulan aile sayısı küçümsenecek gibi değildi hani!
BAŞARILI KADINA TAHAMMÜL ETMEK ZOR
Bir de eşleri çalışan erkekler vardı ki, belki de onların durumu daha zordu. Karısı da olsa bizim toplumumuzda insanın, başarılı bir kadına tahammül etmesi kolay bir şey değil galiba... (Bu örnekleri sayarken herkes böyle demiyoruz, her durumun bir istisnası var.) Genellikle bu tip erkekler içlerinden "Bir işe girsem de karım çalışmak zorunda olmasa" diye geçiriyor hatta bunu kimi yakın bulduklarına (karılarına değil!) anlatıyorlar. Çünkü şartlanmışız bir kez. "Kadın evde oturur yemek yapar, çocuk bakar; erkek adam çalışır para kazanır". Böyle yetiştirilmiş bir toplumda hayat hem kadın hem de erkek açısından gerçekten zor .
Tıpkı geçen gün kanlı biten soygun girişiminde hayatları altüst olan 2 kadın ve eşleri için olduğu gibi. Biliyorum,bu olay soruşturuluyor ve polis 2 acemi soyguncuyla ilgili cevapsız kalan sorulara yanıt arıyor ama ben olaya daha duygusal bir açıdan, kadın-erkek ilişkisi açısından bakacağım.
NİYE YAPTILAR?
Daha önce hiçbir sabıkaları bulunmayan petrol mühendisi Mustafa Muratoğlu'nun 3 yıllık eşi Esen ve 1.5 yaşında bir kızları da olan marangoz Suat Durmuş'un 6 yıllık eşi Nigar'a bakılırsa
o güne kadar hayatlarında her şey-kocalarının işsiz olmalarına rağmen- iyi gidiyordu.
Eşleri sakin mizaçlı, dürüst insanlardı. Birbirleriyle de bir problemleri yoktu. Üstelik para sorunları da yoktu. Peki bu işe niye kalkışmışlardı? Onu bir türlü çözemiyorlardı.
Oysa her 2 adamın da sıradan görünen hayatlarına bakınca görülüyor ki sözünü ettiğim klasik toplumsal şartlanma onları ciddi bir açmazın içine sokmuş.
Ne tuhaf ki 2 kadın da durumun farkında değiller...
Nigar Hanım'la başlayalım. "İçerenköy'de bir evimiz var. Fakat bir süredir kayınpederimin yanında oturuyoruz. Çünkü eşimin mobilya mağazası 6 ay önce iflas etti. Kayınpederime anjiyo yaptırmıştık. Ameliyat için 5 milyar istenmişti. Bu parayı aile içinde toplayabilirdik. Soygun yapmasını aklım almıyor" diyor.
Mühendis Mustafa Muratoğlu'nun durumu belki daha zordu. Zira bir mağazada müdürlük yapan 3 yıllık eşi Esen ayda yaklaşık 1.5 milyar kazanıyordu. Günümüz şartlarına göre küçümsenmeyecek bir rakam diyelim. Mustafa Esen, bir yıldır işsizdi ama cep harçlığı hep vardı. Karısından hiç para almamıştı. "Bir dönem inşaat işleri yaptım" diyordu. Kocasının işsizliğini hiç dert etmeyen Esen Hanım bitirmek zorunda olduğu bir proje üzerinde çalışıyordu. "Sabah erkenden gidip akşam 22.00'de geliyordum. Fazla görüşemiyorduk. Davranışlarında şüphe çekici bir değişim görmedim. Olduysa da hissetmedim. " Kısa bir süre önce Suadiye'de 45 milyar değerinde bir ev ve son model bir otomobil almışlardı ve soyulan bankadan aldıkları krediyi de muhtemelen Esen Hanım'ın maaşıyla ödüyorlardı.
Şimdi satır aralarına bir bakalım. Evine bakamadığını düşünen, belki de karısının başarısını için için hazmedemeyen iki eş... Eşlerine, hatta yakın çevrelerine belli etmeseler bile bunalıma girmiş 2 koca ve kalkıştıkları çılgınlık.
Eşlerinin yükünü hafifletmeye çalışan 2 kadın. Tehlikenin ne kadar yakında olduğunu anlamayacak kadar saf düşünebilen 2 kadın..
Elbette bu durum yapılan kanunsuz eylemi hiçbir şekilde haklı çıkarmıyor. Belki bu 2 adam toplumun bütün baskısına karşı koyup, gururu bir yana bırakıp bir süreliğine eşleriyle görev "değiş tokuş ettikleri"ni farz etselerdi başlarına bu gelmeyecekti kimbilir..
Oysa üniversite yıllarında bir erkek arkadaştan şu sözleri duyunca gerçekten şaşırmıştım: "Rolleri değişebiliriz. Karım çalışmak isterse ben memnuniyetle oturur evde çocuklara bakarım!" "Vay be" demiştim içimden. Hâlâ aynı şekilde düşünüyor mu, yoksa beni tuzağa düşürmek için mi söylenmiş sözlerdi çok merak ediyorum!
|