kapat
07.03.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Farkımız nedir?

Avrupa Birliği tartışmasında "evet ama"cılar, Türkiye'nin ekonomik, hukuki ve idari yapısının en ileri ilkelere göre şekillenmesine karşı direnirken "yeni kanıtlar" bulmak için didiniyorlar.

Yeni kanıtlar bulmaları olanaksız, çünkü tarih ortada, yakın tarih daha da ortada. Sadece AB üyelerinin değil, Türkiye dışındaki 12 aday ülkenin son birkaç yılda sağladıkları gelişme de ortada, aynı anda Türkiye'nin yaşadığı gerileme de ortada.

Korku ve korkutma üzerine bir kampanya sürdürülmeye çalışılıyor.

Korkutmanın unsurları şunlardır: Türkiye'nin iç düşmanları vardır, bu düşmanlar irtica ve bölücülüktür ve bu iki düşman Türkiye için büyük tehlike arz etmektedir.

Türkiye aynı zamanda "dış düşmanlar"la çevrilidir. Çevremizdeki bütün ülkeler Türkiye'nin "düşmanı"dır. Ayrıca Batı'da Ermeni-Rum-Yunan lobileri Türkiye'ye karşı güçlü düşmanlık faaliyeti içindedir.

Paranoyanın ilacı...
Korku çemberini böyle kurduktan sonra geriye yapılacak hiçbir şey kalmaz. İçimizdeki düşmanlar çok kuvvetlidir, her an bizi kesebilir ya da ülkeyi bölebilirler. Dışımızdaki herkes düşmanımızdır, sürekli bize kötülük yapmak için çalışmaktadır.

Bu, Türkiye'nin daha iyi olması için yapılan bir tahlil, Türkiye'nin iyiliği, Türk halkı için kafa yormak değildir, bunun adı "paranoya"dır.

Bu paranoya Türkiye'ye özgü ve çok orijinal bir paranoya değil. Birçok ülkede bu hastalık varolmuştur, var olacaktır. Ama bir ülkede etkili olduğu zaman da, ne yazık ki bizim örneğimizde olduğu gibi, o ülkenin elini kolunu bağlar.

Örneğin Bulgaristan'da komünist tek parti yönetimi döneminde Türk azınlıkla ilgili olarak böyle bir paranoya vardı. Türk azınlık, Bulgaristan'ın güvenliğine tehdit olarak görülüyor ve Türkler'e eziyetler yapılıyordu. Bu paranoya dönemi bitti, Bulgaristan ileri demokrasi ilkeleri üzerinde anlaştı, Türkler bütün haklarına kavuştu ve bu ülkede böyle bir paranoya kalmadı. Bulgaristan'da yaşayan Türkler, bugün bu ülkenin kaderinde birinci dereceden söz hakkına sahipler ve Bulgaristan bütün vatandaşlarıyla birlikte AB üyeliğine hazırlanıyor, ekonomik atılımlarını hızla tamamlıyor.

Kimin düşmanı yok ki...
1980'li yıllarda İspanya'nın demokrasiye fazla "hızlı" gittiğine; ülkenin bölüneceğine ve anarşiye sürükleneceğine inanmış askerlerin paranoyası darbe girişimlerine yol açtı. Çok uzun zamandır İspanya'da demokrasinin tartışması yapılmıyor. Ayrılıkçı Bask örgütü ETA'nın terörist kanadı iyice marjinalleşti, ama Basklılar halen Basklı ve Atletico Bilbao futbol takımında sadece Basklı futbolcular oynuyor.

Fransa halen Korsika sorunuyla uğraşmaya devam ediyor. Sosyalist hükümetin özerklik paketinin bir bölümü Anayasa Mahkemesi'nden geri döndü ve Korsika tartışması devam ediyor. Ama Fransa'da kimse "biz farklıyız, bizim sorunlarımız farklı" deyip kendine özel kurallar istemeye kalkışmıyor.

Her toplumun, her ülkenin koşulları kendine özgüdür. Her ülkenin de "iç ve dış düşmanları" vardır. İkinci Dünya Savaşı'nda bütün Avrupa birbirini öldürdü. Fransa ile Almanya bütün sorunlarını çözdüler ya da "gömdüler".

Türkiye, "benim iç düşmanlarım çok kuvvetli, etrafım da dış düşmanlarla çevrili, dünyanın her tarafında düşmanlarım cirit atıyor" paranoyasına takılıp kaldığı zaman, ne olacağı bellidir: Kişi başına gelirin 2.000 dolar düzeyinde bile kalamaz.

Biz "iç düşman", "dış düşman" diye kafayı bozmuş, kendi paranoyamıza gömülmüş debelenirken, hem hasta hem de fakir olarak yaşamaya devam ederiz.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır