Birkaç gün önce, ismi lazım değil bir işadamı ile, ismi lazım değil bir şehrin, ismi lazım değil bir lokantasında yemek yiyordum.

Yemeğin sonunda kahvelerimizi yudumlarken bana başından geçen bir olayı anlattı.

İsmi lazım değil bir belediye ile iş yapıyormuş. Gel zaman git zaman, kimin belediye reisi olup rüşvet yiyeceğininin halk tarafından tayin edilmesi için, seçim yapılmış. Halk o güne kadar rüşvet yiyen belediye başkanının yerine rüşvet yemesi için başka bir adayıfseçmiş. Seçimi kazanan ismi lazım değil yeni belediye başkanı, yemek yediğim ismi lazım değil işadamını çağırmış.

"Bak ağam," demiş, dobra dobra. "Senin bizimle ismi lazım değil bir iş yapman için, ismi lazım değil bir mukavelen var. Ama ben, seçilirsem bu işi başkalarına vereceğime dair söz verdim. Şimdi seçildim. Sen o işi bırak."

Bizim ismi lazım değil işadamı afallamış.

"Biz ihaleyi kazandık,"fdemiş. "Mukavelede cezai şart var."

"Senin mukaveleyi imzaladığın şirketin kasasında kuruş yok," demiş ismi lazım değil belediye başkanı.

"Bir masa ile iki sandalyesi var. Sen onu mahkemeye verirsen biz onu iflas ettiririz. Zırnık alamazsın."

Bizim ismi lazım değil işadamı,f"Biz de mahkemede hissedardan isteriz parayı," demiş. "Hissedar da belediye."

"Mahkeme seneler sürer, ağam," demiş dobra belediye başkanı. "Hem senin belediye ile başka işlerin de var. Onlar için bir şey demedim."

Bir şey dememiş ama bizim işadamı,fismi lazım değil memlekette, ismi lazım değil işini yaparken bir tek kulağının arkası kalmışmış. İsmi lazım değil belediye başkanının kendisini diğer mukaveleleri de iptal etmekle tehdit ettiğini anlamış.

Ben bile anladım.

Ama gene de ismi lazım değil ülkenin en büyük avukatlarından biri olan ismi lazım değil avukatına gidip olayı nakletmiş.

Avukat demiş ki: "Vallahi durum apaçık ortada. Mahkemeye versek yıllar sürer. Diğer işlerin de berbat olur. İstersen davayı açayım ama..."

İsmi lazım değil işadamı tuşa geldiğini anlamış.

Ama ismi lazım olmayan bir başka ülkeden, bir yabancı ortağı var. Ortağın mukavelenin kendi kusurundan iptal edilmediğini anlaması için durumu bilmesi lazım.

"Biraz üstü kapalı olarak olayı anlattım," dedi ismi lazım değil işadamı.

"Adam şaşırdı 'Is this a banana republic? How can he promise our contract to someone else?" dedi. (Burası muz cumhuriyeti mi? Bizim mukavelemizi nasıl başka birine söz verebilir?)"

Aptalca bir sual olduğunu bile bile sordum: Ne oldu?

"Mukavaleyi iptal ettik," dedi ismi lazım değil iş adamı. "750.000 marklık tazminatı da yaktık."

Bu olay sizi şaşırttı mı bilmiyorum. Beni şaşırtmadı. Zannediyorum ismi lazım değil işadamını da şaşırmamıştı, başına geldiği zaman. Bir tek yabancı ortak, galiba, şaşırmış. O da şimdiye kadar alışmıştır böyle şeylere.