Kasım sonundan itibaren uyarmaya başladık. Hükümetin 2002 yıl sonu enflasyon hedefi ile piyasaların beklentisi arasında büyük bir uyumsuzluk görünüyordu. Hedef, tüketici enflasyonu için yüzde 35, toptan eşyada yüzde 31'di. Piyasa yüzde 50-60 enflasyonda ısrar ediyordu.
Aralık ortasında sorunu açıkça anlattık. Yeni yılın ilk yazısında tahminleri verirken tekrar vurguladık. Bir hafta sonra analizi "çoklu denge" kavramı ile derinleştirdik. 10 Ocak 2002 yazımdan bir alıntı yapmak istiyorum.
"Bir hususa özellikle dikkatinizi çekerim. Her iki dengede de enflasyon Merkez Bankası'nın hedeflediği gibi yüzde 35 çıkacaktır. Ama birinde büyüme yüksek, diğerinde büyüme düşüktür."
14 Şubat'ta konuya geri döndük. "Bundan sonra ne olacak? Kurdaki düşüş ve iç talepteki durgunluğun önümüzdeki aylarda enflasyonu hızla aşağı çekeceğini tahmin ediyoruz. Havaların düzelmesi ile beraber tarımsal fiyatlarda yaşanacak nominal inişler bu süreci güçlendirecektir."
Pazar günü yayınlanan Şubat ayı enflasyon sayıları analizimizi doğruladı. Enflasyon sadece tahminlerin çok altında çıkmakla kalmadı. "Çekirdek enflasyon" adı verilen özel imalat sanayi yüzde 0.7 ile Ocak 1995'de başlayan fiyat endeksinin en küçük değerini aldı.
Enflasyonda piyasaların beklemediği bu düşüşün nereden kaynaklandığı iyi anlaşılmalıdır. Doğru tedavi için daima ve her yerde doğru teşhis zorunludur. Maalesef hala bu konuda kafa karışıklığının süregeldiğini izliyoruz.
Fiyatları ne yükseltir? İktisatçılar iki farklı enflasyonist süreci ayırdederler. Biri maliyet enflasyonudur. Döviz kuru, nominal ücret, petrol fiyatı, vs. girdi fiyatlarının artmasından kaynaklanır. Diğeri talep enflasyonudur. Mal ve hizmet piyasalarında nominal talebin arzdan yüksek seyretmesi ile oluşur.
Örneğin 2000 yılında enflasyonun kur çapasına rağmen bir türlü düşmemesinin gerisinde yüksek iç talep olgusu vardır. Halbuki 2001 yılında enflasyonda yaşanan tırmanma tümü ile TL'nin değer kaybından yani maliyetlerden gelmiştir.
Ya 2002'ye nasıl girdik? Aralık 2001'de ortalama dolar kuru 1.45 milyon TL iken, Ocak 2002'de 1.37 milyon TL'ye, Şubat 2002'de ise 1.35 milyon TL'ye geriledi. Yani maliyet enflasyonunun yerini maliyet deflasyonu aldı.
İç talepte durumun hiç de parlak olmadığı işaleminin ağlamalarından anlaşılıyor. Mal ve hizmet piyasalarında yaprak kıpırdamıyor. 2001'in son aylarında KDV indiriminin yarattığı dayanıklı tüketim malı talebi yapay bir gelişme idi. Üstelik Ocak-Şubat'ta o sektörleri çok fena vurdu.
Manzara ortada. Maliyetten zam baskısı gelmiyor. Satış zaten yok. 1999 resesyonu sırasında çok kullandığım bir ifadeyi tekrar edeyim. Satılmayan mal zam kaldırmaz. Yani enflasyon düşer.
Dikkatinizi çekerim. Her iki olgu da kalıcıdır. Önümüzdeki aylarda ne kur yukarı gidecek ne de aniden iç piyasa canlanacaktır. Yaza doğru gündeme deflasyon yani eksi enflasyon gelecektir.