kapat
07.03.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Aziz Yıldırım

Bir Fenerbahçeli olarak bir süredir Aziz Yıldırım hakkında yazmak istiyordum. Ancak futbol dünyasının içinde olmayan bir kişi olarak bunu erteliyordum. Çünkü söyleyeceklerim yanlış anlaşılabilirdi. Şimdi başkanlığı kazandığı için bizim başkan hakkındaki düşüncelerimi rahatça ifade edebilirim.
Dünyada "komple" yönetici yoktur. Yani her bakımdan yeterli, dört dörtlük bir yönetici... Ancak arada sırada çok iyi yöneticilerle karşılaşırız ve onların olağanüstü, müthiş, harika olduklarını sanırız. Halbuki yöneticinin bir iki yönü güçlüdür ve o yönler de koşullara bağlı olarak ön plana çıkar ya da tersine körelip gider.

Bizim Başkan bir "alt yapı ustası" olarak karşımıza çıktı. Fener'e müthiş bir hizmet verdi. Ondan önceki başkanlar futbol takımının başarısına kitlenmiş kişilerdi. Şöyle düşünüyorlardı: "Takıma bir miktar para vereyim... Yetenekli futbolcular alıp yabancı teknik direktör getireyim... Fener şampiyon olsun... Ben de hem bunun keyfini süreyim; hem de bu arada kendi işe bakayım; trilyonlarıma trilyonlar katayım."

Aziz Yıldırım'ın tavrı ise onların tersiydi. Para babalarının elinde bir oyuncak haline gelen kulübü toparladı. Alt yapıya büyük önem verdi. Diğer yaptıklarını bir yana koyun: Sadece Samandıra tesisleri ve stat projesi yeter!

Yıldırım, Fener'i bu açıdan Avrupa'daki takımlarla kıyaslanacak bir hale getirdi. O imrendiğimiz birçok Avrupa takımının böyle bir alt yapıya sahip olmadığını biliyoruz; artık onlar bize imreniyor!

Ayrıca Başkan döneminde çok önemli bir şey daha oldu: Zihniyet değişikliği... Birçok üye, birçok grup ve seyirciler onun yanında yer aldı. Seyircinin yenilgilerde bile takıma ve yönetime destek olduğunu görmek ona nasip oldu.

Hani bazen "Aziz Yıldırım'ın heykeli dikilmelidir" deniyor ya... Doğrudur, makuldur. Yanlış olmaz, tersine doğru olur. Onun sayesinde kulüp kabuk değiştiriyor.

Bunlar Başkan'ın olumlu yanları. Şimdi geldik eleştiriye... Aziz Yıldırım ne yazık ki futbolun "oyun" yönünü bilen bir başkan değil. Bu yönü zayıf. Doğru tercihler yapamıyor.

Son olarak Lorant ile gelecek yılın takımını oluşturmak üzere çalışmalara başlandığını öğrendik. Bu da, ciddi bir sorun olmazsa Lorant'ın gelecek yıl da Fener'in başında olacağını gösteriyor. Ben bundan şu sonucu çıkarıyorum:

Başkan alt yapıya büyük paralar döktüğü için üst yapıya aynı özeni gösteremiyor. O nedenle de üst yapı, yani futbol takımı biraz boşlanıyor. Üstelik bu durumun devam edeceğini sanıyorum. Çünkü stat yatırımı sürüyor. Bu takıma daha az kaynak ayrılacak anlamına geliyor.

İşte bu nedenle de, yukarıda da belirttiğim gibi, Lorant gelecek yılın takımını kurmak üzere uğraşıyor. Tabii bu çalışmalara şimdiden başlamak çok iyi. Planlı bir gidiş olduğu görülüyor.

Ne var ki bütün bunlar aynı zamanda şu anlama geliyor: Alt yapı yatırımları devam ettiği sürece, takımla fazla ilgilenilmeyecek. Paradan tasarruf yapılacak. Türkiye liginde başarılı olabilecek düzeyi ancak yakalayan, ne var ki Avrupa'da hiç şansı olmayan bir teknik direktörle devam edeceğiz. O da yurt dışından alacağı ikinci sınıf futbolcularla gelecek yıl bir şeyler yapmaya çalışacak.

Bütün bunları toparlarsak şöyle bir sonuç çıkıyor: Fener bu yıl zar zor şampiyon ya da ikinci olur... Avrupa'da nal toplar... 2002-2003 sezonunda bu yılki performansının biraz üstünde bir başarı gösterir... Bu arada alt yapı yatırımları tamamlanır... Artık kulüp para babalarına avuç açmayacak seviyeye gelir... Lorant evine döner... Ve ondan sonra üst yapıya da, yani futbol takımına çağ atlatacak bir zamanların Derwall'i gibi üstün bir hoca gelir... Onun yol göstericiliğiyle esaslı bir takım kurulur...

Bu da en erken 2003-2004 sezonunda kendini gösterir... Ve inşallah 2004 sonbarından itibaren de Fener fırtınası Avrupa'da esmeye başlar...

Eğer, "O kadar bekleyemem" derseniz boşuna nefes tüketirsiniz. Olacak olan üç aşağı beş yukarı budur. Biraz daha dişinizi sıkın.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır