Kaç gün sürdü gazetelerdeki o balıkla rakı içilmez tartışmaları.? İlle de şarap diyorlar bazıları. Ula, bütün yaz, sonbahar ve şimdiki kış aylarında büyük gazetelerin Cumartesi Pazar ilavelerinde hep bir şarap muhabbeti.. Şarabı zemzem suyu yapıp çıktılar bazıları.. Kolon kolon methiyeler, anlatılar. 100-150 dolara satılan Kalifornia, Edansız, İtalyan şarapları üzerine her tür övgü..
Rakıyla balık yan yana gitmezmiş.. Hadi canım sizde.! Müslüman maallesinde bu salyangoz satıcılığı da ne olmalı?
İthal üzerine ithal yabancı şaraplar.. Reklam üzerine reklam yabancı şaraplar..
Ben fakir, içki üzerinde asistanlığımı yaparken ve doktora saf*da şarabın esamisi pek okunmazdı.. Hatta ve hatta daha erken yıllarda bazı süflü ve perjümerdeleri gösterip "Şarapçı" diye sarrakaya alırlardı..
Şarapçı olmak, şarap içmek genelde aşağılayıcı bir şey olarak kabullenilirdi.. Anlayacağınız şarap içmek, pek makbulatan değildi..
- O mu? Sittir et, şarapçının biridir, yaramaz..
Bizim ilk gençliğimizde sur dibi sarhoşlarının, gariban, yolsuz kısmı* hane-i berduşların içtiği bir içkiydi şarap.. Bir rivayete içine afyon filan da katılırdı ki, daha iyi kafa yapsın diye.. Beterin beteri bir iş.. Zinhar yanlış anlaşılmaya, biz hep öyle bellemiştik sabi sübyanlığımızda..
O yüzdendir ki bütün yaşamım boyunca üç beş fıçısından fazlasını içmemişimdir şarabın..
Şarap kültürü ayrı bir şey canım.. Yafu orta hallisinden bir şişesinin fiyatı 150 doları.. Yanında puro filan da ister.. Bir dil şaraba vuracaksın bir nefes purodan alacaksın.. Yaşasın hayat.!
Dedim ya şarap kültürü çok ayrı bir şey.! Incığını, mıncığını bilmek gerek.. Şarabı vişne şerbeti gibi içmeye kalkarsan onunla barışık kalmanın mümkünatı yok..
Şarabın okşanması koklanması, tadımlık alınması ağız içinde ayrı, gırtlakta ayrı muamelelere tabii tutulması, etle hangi cinsinin, balıkla hangi çeşidinin gittiğini, bazılarının soğuk, bazılarının sıcak yutulmasını öğrenmek ağır talim isteyen işlerden..
- O mu? Baba rakı içer.. İki büyüğün kıçına vurur tıkı çıkmaz.. Cambaz gibi tel üstüne bırak, orada sana kurban kessin.. Yani ağır adamdır.. gibisince öğretileri kaale alan kişilerin şarabı pek kaale almamaları normaldendi.. Rakı içen kişi ağır adamdan sayılırdı.. (Bu arada belirtmekte yarar var, günümüz gençliği bira hammaliyesi yapmakla meşgul)
Bir de rakı masasının ayrıcalığı.. Türlü çeşitli mezeler ve bitesi olmayan muhabbetler.. Bu mesleğe ilk başladığım yıllarda Krapen pasajında (Orası da artık yok) bir küçük rakı ve ondört çeşit mezeye ödenen para on lira idi..
Gel gör ki on lira ile Galatasaray'da İngiliz Konsolosluğunun hemen karşısında "PANO" nam şarapçıda, sabahtan akşama kadar şarap içebilirdi insan.. Tabi şarapların numarasına göre.. Şaraplar numaralıydı çünküm..
PANO tekmil şarap fıçılarıyla donmamış, aslında bir ayakçı meyhanesiydi.. (Şimdiki hallarını hiç bilmiyorum) Müşteriler genelde mezelerini ceplerinde getirirlerdi.. Şarabın en kıymetliye mezesi, kıyılmış koyun başıydı.. Eğer dil kısmı da yanındaysa değme keyfine..
Şimdilerde bazı bazı duyduğumca, okuduğumca şarabı havyar ve İstanbul'un makbul kısımları ile uyutuyorlar bazıları.. Hey gidi günler hey.!
Haa demek ki şarabın kıymetli hale dönüşmesi oldukça zaman almış.. 150 dolara bir şişe.. Vahh gençliğin eyvah.!
Gel gör ki rakının saltanatı hâlâ sürmekte.. Yanına güzelim favayı, çiroz salatasını, lakerdayı, marul yaprağına sarılmış beyaz peyniri, cacığı, sarımsak domates soslu patlıcan kızartmasını da koydun mu ve ardından kıtır kıtır kızartılmış istavritleri küçük tabaklarda sundun mu gel keyfim gel..
Ama gel gör ki şarabın eniştesi sirke bile, ithal olduğu için bazı yerlerde milyonlarca liraya satılmakta..
Vaktiyle şarapçı kısmının en kıymetlsi olan "Güzel Marmara"nın şişesi ya tozu ya kırk kuruştu.. Onun günahı ne?
Bu iklimde geçmiş zamanlarda renkli işporto ile eş anlamda kabul edilen şarabın yaptığı aşama, dayanılmza yükselişi, akıllara seza..
Belkim de rakı denilen o aslan üstü, içmesini bilmeyenlerin kadehlerinde rezil olduğu için, şimdilerde bu şarap muhabbetleri almış başlarını gidiyorlar..
Yoksam günümüzde öyle pek kimselerin Ömer Hayyam'dan haberleri yok.. Ne demişti o?
"Yok mutluluğun zerresi, kalmış adı yalnız
Dost yok, şarabın belki de tadı kalmış yalnız
El çekme aman böyle zamanlarda kadehten
En sonra onun kalmada yoldaşlığı yalnız.."
İletişim için faks: (0212) 281 58 40