Neden intihar ediyorlar?
Gençler neden intihar ediyor" sorusunu Doç. Dr. Bengi Semerci'ye sordum... Bengi Semerci'nin gençlik psikolojisi konusunda tanınmış bir isim olmasının yanısıra "ketumluğu" doğru kaynaktan beslendiğim hissimi perçinledi.
Bengi Hanım'a "intiharın eşinden döndürdüğünüz gençler oldu mu" sorusunu sorduğunuzda, karşı taraftan cevap olarak, derin bir sessizlik geliyor...
Peki "Gençler intihar etmesin diye ne yapılabilir" dediğinizde, bilgi akıyor.
Sevgili okur, konu zor ve hassas!
Anlatabilmek için zekânıza ihtiyacım var.
Ben öğrendiklerimi maddeler halinde dökeyim, bunlar renkler olsun, siz birleştirerek tabloyu oluşturun.
Başlıyoruz:
1. Bu intiharlar yeni değil, hep var. Biz basına yansıdıkça biliyoruz ama "genç intiharı" diye bir olgu var.
2. İntihar eden (veya düşünen) bütün gençlerin ciddi bir ruhsal rahatsızlığı var. Bir şekilde, başetme mekanizmaları düşük. Anne babayla takışmalarında, akademik başarısızlık karşısında durumla başetme sistemleri zayıf. (Burada bir milat noktası da koyalım... Ergenlik çağı zaten ruhsal hastalıkların başlangış dönemi.)
3. Oysa ailesiyle bağlantısı kuvvetli olan, çevre ilişkileri düzenli olan intihar yoluna gitmiyor, bunu yapmıyor.
4. Şimdi aile bağları kuvvetli kavramını açıyoruz. Bu... Evladına maddi olanaklar tanıyan, okulunu, bursunu sağlayan anlamında değil!
Çocuğunu dinleyen, gözleyen anlamında!
5. Peki neyi gözlüyor? Sinyalleri! (Aileler işte en çok bunu atlıyor.)
6. Nedir bu sinyaller? Rutin davranışlarda ani değişiklik! Mesela arkadaşları varken birden yalnız kalmak istiyor, sürekli belli bir müziği dinliyor, bilgisayardan kafasını kaldırmıyor veya birden aşırı sosyalleşiyor. En büyük -ve alarm çanının mutlaka çalması gereken sinyal- ölümden sık söz etmesi, "Ölsem de kurtulsam" lafları. Sakın ola "Ergendir bunlar delidir, ne dese yeridir" rehavetine kapılmayın.
7. İntiharı düşünen gencin ille de "satanist" olması gerekmiyor! Bu bir alt kültür. Bir yere ait olma duygusundan (o yaşlarda çok kuvvetli) kaynaklanıyor; nasıl siyasi alt kültürler var, aşırı dincisi var, uyuşturucu alt kültürü var, öyle... Ne olursa olsun, genç bir alt kültür akımı içindeyse -ayrıca- ne olup bitiyor diye izlemek lazım.
8. Farkındasınız elbette... Anne babaya büyük iş düşüyor: İzlemek! Çünkü çocuk şöyle veya böyle (küçükken oyunlarıyla, büyükken yazı ve çizimleriyle) mutlaka ama mutlaka sinyal veriyor. Şimdi bir kademe daha ileri gidelim... Aldığınız sinyali beğenmediniz ve "evdeki genç"le konuşmak istediniz... Lakin kapı duvar, gelen cevap "Sana ne benim hayatımdan, sen bana karışamazsın" şeklinde... Ne yapacaksınız?
9. Eğer bebeğiniz varsa ve bu yazıdan bir fayda gelsin isterseniz en küçük yaştan diyalog kurup bunu yetişkinliğe kadar hep canlı tutmak hayati önem taşıyor. (Ki bu durum başınıza gelmesin.)
10. Eğer ergenlik çağındaki çocuğunuzdan sinyal aldıysanız ve iletişim kuramıyorsanız... "Sen hastasın, ben seni doktora bir götüreyim" demek tepki yaratıyor... Daha akılcı bir yaklaşım, "Ben senle iletişim kurmakta güçlük çekiyorum, birbirimizi zorlayacağımıza, gel beraber bir uzmana gidelim. Şu duruma bir çözüm bulsun" demek. Bu aşamada anne babaya -başka bir- çok önemli bir görev düşüyor... O da kendi sorumluluklarından kaçmamak... Çünkü genç uzmanla konuşurken -büyük olasılıkla- "Bunlar gibi ana baba olmaz olsun" diye söze başlayacak. İşte anne baba da bu suçlamadan çekinirse eğer... Ağ daralıyor!
Son olarak... Sinyalleri hep izleyin ama, bu konuyu artık hepimiz kapatalım! Çok konuşulması, akla düşmesi anlamına geliyor ki... Bu konuyu düşünmek özellikle savunma mekanizmaları düşük olanlarda, telafi edilemez kayıplar olarak sonuçlanabiliyor.