Düşgücü-Düzenspor'a 5 çekti!!!
'Yaşama Sanatı'ndan sınıfta kaldınız. Şans verildi ama her yıl yine çaktınız... Öyleyse fısıldayalım şifreyi size... Bütün kapıları açacak sifre, uzun zamandır merhabalaşmadığınız 'düşgücünüz'dür
Biliyorum halinizden memnun değilsiniz..Sizin de artık köşeyi dönmek, zenginler safına katılmak için "HAYALİCİ" olmanızın zamanı geldi.. Geldi de geçiyor bile.. Bence işi gücü bırakıp, şimdiden tezi yok, "HAYAL TACİRLİĞİ" ne başlayın. Sınırsız zenginliğin kapısını aramalısınız. Arkasında dünyanın en büyük servetinin yattığı o koca kapının önüne vardığınızda doğal olarak, "Açıl susam açıl" diyeceksiniz ve kapı tınmayacak bile... Kapıda tık yok..
Oysa ki kapıyı açacak şifreyi biliyorsunuz, ama uzun zamandır onu anımsamanın dünyanın en boş işi olduğunu düşündüğünüz için şifre zihninizde kilitli. Şifre dudaklarınızın ucundan dökülmüyor..
Öyleyse fısıldayayım şifreyi size.. "Bütün kapıları açacak şifre "DÜŞGÜCÜ"nüzdür.. Çoktandır merhabalaşmadınız düşgücünüzle. En kıymetli varlığınız, en yaratıcı yanınız, sıradan yaşamınızı bir sanat eserine döndürecek olan düşgücünüzle ahbaplığı kestiniz.. Yaşamınızı sulayıp, dört mevsim güller açmasını sağlayacak anadamarı kuruttunuz.
SINIFTA KALDINIZ...
Sanatların en önde geleni, bütün sanatların anası, "Yaşama Sanatı"ndan sınıfta kaldınız... Her yıl çaktınız. Size şans verildi, yine çaktınız. Düşgücümüz, doğarken bize armağan edilmiş en büyük zenginliğimizdir. Niye mi? Söyleyeyim, çünkü "Düşgücü ruhun gözüdür." Düşgücümüzün ürettikleri bizi öyle zengin kılar ki, "En zenginler listesi"nde hep başa otururuz.. Önemli olan, herkesin "kendi en zenginler listesi"nin en başında oturması değil mi? Dünyanın en zengin, en güçlü, en soylu en bilgili insanı olmanın yolu başkalarıyla sağlam dostluk ilişkileri kurmaktan geçiyor. "Düşgücümüz" eğilimlerimizin sadık yorumcusudur; ama onları anlayabilmek için sanatın yaratıcı gücüne gereksinimimiz var. Düşgücümüzün sınırsız üretimini gerçeğe dönüştürmek için dostluk sanatının yorulmaz işçileri olmaya, zihnimize vurulmuş bütün ketleri aşmaya, yalnızlığa, yabancılaşmaya meydan okumaya mecburuz.
Bence, önemli olun mutluluğun kendisi ya da mutluluğu bulmak değil, mutluluğun peşindeki yolculuktur. Kendimizi başkalarında tamamlamaya çıktığımız yolculukta insandan insana kurduğumuz köprülerin dayanıklılığıyla doğru orantılıdır mutluluk. Ama, bir kere, köprü mühendisi olmaya karar verdiniz mi iş çetrefilleşir.
Önce, "Sağlam bir köprü kurabilmek için iyi bir zengin etüdü mü yapsam acaba?" dersiniz. Kimi, "Ben köprünün ilk ayağını yapar, karşı tarafa inşaata başlarım, gerisi onun işi, o da kendi ucundan uzatsın köprüyü.." der.
- "Bu zemin çürük, ben buraya köprü möprü kurmam.." diyen de çıkar..
- "Zemin sağlam değil ama bakım yapar, iyi bir temel atarsak kurarız köprüyü..." diyen de..
Daha önce bir başkasının tek başına kurup, hazırlayıp biri geçsin diye beklediği köprüye dalan da olur; köprüde bekleyene şöyle bir bakıp üstüne basıp çekip giden de..
İnsandan insana köprü kurmanın, ne kadar insan varsa o kadar ayrı yöntemi var bence.
Korkmadan, birlikte kurduğunuz köprünün iki ucundan girer, birbirinize doğru yürür, şöyle bir birbirinize bakar... Sonra ne yapar sınız?
İkinizde ayrı tarafa yürüyüp gider misiniz? Kolkola girip aynı yöne mi gidersiniz? Başkasına ait bir köprüye dalıp, oradakilerden birini kolunuza takıp gider misiniz?
Diyelim, kurduğunuz köprüde tek başınıza kaldınız; oturup başka birini mi beklersiniz? Ya da tek başınıza kaldığınız köprünün iki ucuna da yığınak yapıp, gelene geçene kapar mısınız köprüyü?
SAĞLAM KÖPRÜ KURMAK...
Zemin sağlam değil ama ille de karşı uçla birleşmek istiyorsunuz; ne yaparsınız? İstihkamcılar gibi, olmazı oldurur musunuz?
İki ucun arasına ip mi gerersiniz? Bir kalas atıp üstünden mi geçersiniz? Köprü yıpranırsa ne olacak? Tamirat nasıl gerçekleştirilecek? Olur a, köprünün bir ayağı çöktü, ne olacak?
Diyelim çok güzel bir köprü kurdunuz; birileri de diyor ki: "Yahu bu senin köprü çok ballı..." İzin verir misiniz başkalarının da sizin köprüden balık tutmasına? Efendim, ne dediniz? İşi fazla karıştırmayalım ama Düşgücü'nün köprü mühendisliğine soyunmuş muzır yanı: "İnsan insana nasıl zemin etüdü yapacak?" diye de sorabilir; hazırlıklı olmak lazım! "Peki, sen nasıl köprü kurarsın?" diyecek olursanız: "Plansız, projesiz, hazırlıksız, riskleri göze alarak kurulan köprüler daha sıkı dostluklara geçit olur.." derim ben.
"Bir dakika, eski dostları, sevgilileri, arkadaşları aramak, onlarla kurmuş olduğumuz köprülerin ilgisizlikten yıkılmasını engellememiz gerekmez mi? "Ben bayılırım eski dostları yeniden keşfetmeye, hayatın onlara neler yaptığını dinlemeye; ya da bana neler olduğunu anlatmaya bayılırım... Her anlatışımda, her paylaşmada kendimi de yeniden keşfeder, çoğalırım. Bence fazla zemin etüdüne filan boşvermeli sağlamcılık düşgücümüzü tıknefes yapar. Düşgücü'nde "Köprü.." dediğin anda inşaat başlıyor.. Geçici köprülerin sağlam köprülere de dönüştüğü oluyor, çöktüğü de.. Konuşarak, yazarak, oynayarak, şarkı söyleyerek köprüyü kurarsın.. Beklersin, üstünden suratına bakmadan da geçenler olur, boynuna sarılanlar da.. Sana doğru yürüyor sanırsın, geçer gider: arkanda duran birine sarılır...
Bir kitaba, bir oyuna, bir resime, bir şarkıya doğru da uzanabilir insan.. Sistemin insana en büyük saldırısı, "Düşgücü Ülkesi" inde gerçekleşiyor. Düzen Düşgücü'nün dört bir yanına konuşlanmış, bombalar yağdırıyor durmadan; Düşgücü'nü sakatlamak, yoketmek, insandan insana kurduğumuz köprüleri havaya uçurmak için.
SİSTEMİN BÜYÜK SALDIRISI
Düşgücü'nün de eli armut devşirmiyor, onun da silahları var. Dünyaya farklı bakış, muhalif, sorgulayan, eleştirel, yaratıcı bakış en güçlü silahı.. Görüyorsunuz ki mutluluk mühendisi olmak oldukça zor iş. Siz siz olun, Düşgücü'nüzü saldırılardan, kısıtlamalardan koruyun.. Engellemeyin özgür uçuşunu.. En çok da kendinizden koruyun..
Düşgücü kısıtlandı mı, yaşam enerjisi yok oldu demektir.
Yaşam enerjisi olmadan, mutluluğun kapısına varıp "Açıl susam açıl" diyemezsin. Dersin ama kapı tınmaz bile..
Düşgücü'nün köprüsünden yaşama gerçek geçiş mutluluğun en emin yoludur. "Nasıl koruyacağım Düşgücü'mü?" diyorsanız.. Sanatla, kültürle, tiyatroyla, sinemayla, okumayla, yazmayla, resimle, heykelle, müzikle yaşam biçiminizi baştan kurgulayın; sanatların en zoru olan yaşam sanatının birer büyük ustası olun.
Düşgücü'nden yoksun bir yaşam bütün gerçekleri de ıskalar.
Haydi bakalım siz de birer "HAYALİCİ.." olun ama herkesin önünde saygıyla eğileceği "DÜŞGÜCÜ USTALARI.." yaratın kendinizden..
Yıkın insandan insana kurmaya çalıştığınız köprülerin önündeki bütün yığınakları..
Unutmayın Düşgücü-Düzenspor'a 5 çekerse şampiyonluk garanti...
Ali POYRAZOĞLU
|