"Çucuk" ve "Filizi kırmak"
Bir dostumdan dinlemiştim...
Bundan bir süre önce ABD'ye seyahati sırasında yaşadığı bir olaydan
bahsetmişti...
Uçak New York'a inmiş...
Gümrükten geçerken, önlerinde şık giyimli, 55-60 yaşlarında bir
adamdan dolayı bir süre beklemeleri gerekmiş...
Memur, adamın pasaportunu birkaç defa inceledikten sonra,
bilgisayarda adamın adına dair kayıt var mı diye uzun uzun kontrol
etmiş...
Ardından, zile basmış ve polisler gelip, adamı alıp götürmüşler...
Bunun üzerine sıra kendisine gelince sormuş, "O adamı neden
götürdüler?" diye...
Gümrük memuru, "O adam Hollandalı'ydı. Bunların içinde çocuktan
sabıkalı çoktur. Sübyana düşkün olanlar gelir buralara. Kimliğini
kontrol ettim, sonra da polisi aradım. Suç kaydı var mı diye
araştırması için. Onlar da geçmişte böyle bir suç işlemiş mi diye
araştırmak için alıp götürdüler" dedi...
SAPIK DÜŞÜNCELER
Bu bakımdan...
Çocuklar üzerine kirli emelleri olanlara karşı, tüm dünyada sıkı
güvenlik önlemleri var...
Ama, buna rağmen bazı sapıkların tacizlerine, tecavüzlerine maruz
kalıyor çocuklar...
Son günlerde Bursa'da ortaya çıkan yeni bir skandalla, Türkiye adeta
yeni bir kabusa açtı gözlerini... Günlerce Türkiye Rehber Öğretmen
Özgen İmamoğlu'nun erkek öğrencilerle porno film çektirmesini
konuştu...
Hala da konuşuyor...
Bilgisayar hocası Kemal Cihandar'ın 16 yaşındaki öğrencisiyle cinsel
ilişkiye girmesinden tutun da, harita odasında öğrencilerini taciz
eden öğretmen Ömür Özgül'e, Edebiyat öğretmeni Mehmet Aydoğan'ın 15
yaşındaki öğrencisini hamile bırakmasına dek uzanan kirli çizgide
birçok iç paralayıcı öykü var...
Bu ve buna benzer haberler, her gün biraz daha sarsılmamıza yol
açtı...
Hele bir de bu olumsuz tabloların üstüne, bir meslektaşımızın yazmış
olduğu maksadını aşan bir yazı...
Tüm bu olumsuzlukların üstüne tüy dikti...
İçimizde ruhen hasta, yoldan çıkmış bazı faniler hariç, hangimiz için
evlatlarımız özel değildir ki! Birçoğumuz kendimizden ödün verip,
sırf onların ihtiyaçlarını karşılamak için hayata karşı biraz daha
eğilmez miyiz?
Atatürk, sevdiklerine Rumeli şivesiyle "Çucuk" diye seslenirdi...
Önemsediğini, sevdiğini belli etmek için böyle seslenirdi..
Bu bakımdan çocuk özeldir...
Çocuk daha açmamış bir çiçektir...
Tazecik bir filizdir...
J. J. Rousseau'nun dediği gibi "Filizi kırmaya kimsenin hakkı
yoktur!"
O filize, düşünce aşamasında olsa dahi, eyleme geçmemiş, kirli eller
uzanmaya kalktığında da ortası yok bunun...
Mutlaka o eller kırılmalıdır...
Kırılmalıdır ki, bir daha uzatmaya kalkan olursa, başına ne
geleceğini tam olarak anlasın...
AKILLI İNSAN
Öte yandan...
Birkaç satırla da hayatın başka renklerinden bahsedeyim...
Erkan Demirkıran, birkaç hafta sonra piyasaya çıkacak olan "Ben
Dünyanın En Akıllı İnsanıyım" kitabından ilginç birkaç pasaj
göndermiş...
İşte o satırlardan birkaçı...
Zengin iş adamı işsizliğin hat safhada olduğu bir ülkede tesadüfen
karşılaştığı herhangi bir gençle sohbet etmeye başladı. Genç adam,
işadamına işsiz olduğunu söyledi. O da onunla özel bir anlaşma
imzalayabileceğini ancak birkaç tane şartı olduğunu söyledi.
Genç adamın eğitimi yetersizdi ama önemli değildi.
Bu aşılabilecek bir engeldi.
Genç adam oldukça zeki fakat bir o kadar da tembeldi.
İşte o günden kalan bir diyalog:
İşadamı: Bak dostum, sen zeki bir adamsın. Dediklerimi yaparsan
seninle beş sene sonra çalışabilirim.
Genç Adam: Elbette ki yaparım. Siz şartlarınızı söyleyin.
İşadamı: Günde en fazla beş saat uyuyacaksın. Her gün üç saat kitap
okuyup, okuduğun kitapla ilgili en az bir saat yorum yapacaksın.
Akşam okuluna gidip bir fakülte bitireceksin. İşini mükemmel bir
şekilde takip edecek, asla pes etmeyeceksin. Yeni fikirler icat
ederek, işinde kendini geliştireceksin.
YÜZ BİN DOLAR
Genç Adam: Evet sonra
İşadamı: Eğer beş sene boyunca bunları eksiksiz yaparsan sana söz
veriyorum seni kendime genel müdür yapıp, 100.000 $ da maaş vereceğim.
Genç Adam: Tamam hemen başlayalım.
İşadamı: Sosyal bir insan olabilmen için hafta sonları dil
kurslarına, gece de resim ve gitar kurslarına katılacaksın.
Genç Adam: Tüm şartlarınızı kabul ediyorum. Hemen başlayalım.
İşadamı: Hemen diyorsun ama 5 sene buna dayanabilecek misin? Ayrıca
unutmadan söyleyeyim bütün bunları kendi kazanacağın parayla
yapacaksın!
Genç Adam: 5 sene sonra 100.000 $ maaş garanti mi?
İşadamı: Elbette ki garanti, anlaşma imzalıyoruz.
Genç Adam: Ek iş yapar ve söylediğiniz gibi bir adam olurum, söz
veriyorum.
İşadamı: Emin misin?
Genç Adam: Elbette ki.
İşadamı: Sana zengin olmadan önceki beş yılımı anlattım. Hayatta
başarılar. Başkalarına güvendiğin kadar kendine güvenmiyorsun.
Ne dersiniz?
Kendimize güvenmeye değmez mi?
|