kapat
13.01.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

"Çucuk" ve "Filizi kırmak"

Bir dostumdan dinlemiştim...

Bundan bir süre önce ABD'ye seyahati sırasında yaşadığı bir olaydan bahsetmişti...

Uçak New York'a inmiş...

Gümrükten geçerken, önlerinde şık giyimli, 55-60 yaşlarında bir adamdan dolayı bir süre beklemeleri gerekmiş...

Memur, adamın pasaportunu birkaç defa inceledikten sonra, bilgisayarda adamın adına dair kayıt var mı diye uzun uzun kontrol etmiş...

Ardından, zile basmış ve polisler gelip, adamı alıp götürmüşler...

Bunun üzerine sıra kendisine gelince sormuş, "O adamı neden götürdüler?" diye...

Gümrük memuru, "O adam Hollandalı'ydı. Bunların içinde çocuktan sabıkalı çoktur. Sübyana düşkün olanlar gelir buralara. Kimliğini kontrol ettim, sonra da polisi aradım. Suç kaydı var mı diye araştırması için. Onlar da geçmişte böyle bir suç işlemiş mi diye araştırmak için alıp götürdüler" dedi...

SAPIK DÜŞÜNCELER

Bu bakımdan...

Çocuklar üzerine kirli emelleri olanlara karşı, tüm dünyada sıkı güvenlik önlemleri var...

Ama, buna rağmen bazı sapıkların tacizlerine, tecavüzlerine maruz

kalıyor çocuklar...

Son günlerde Bursa'da ortaya çıkan yeni bir skandalla, Türkiye adeta yeni bir kabusa açtı gözlerini... Günlerce Türkiye Rehber Öğretmen Özgen İmamoğlu'nun erkek öğrencilerle porno film çektirmesini konuştu...

Hala da konuşuyor...

Bilgisayar hocası Kemal Cihandar'ın 16 yaşındaki öğrencisiyle cinsel ilişkiye girmesinden tutun da, harita odasında öğrencilerini taciz eden öğretmen Ömür Özgül'e, Edebiyat öğretmeni Mehmet Aydoğan'ın 15 yaşındaki öğrencisini hamile bırakmasına dek uzanan kirli çizgide birçok iç paralayıcı öykü var...

Bu ve buna benzer haberler, her gün biraz daha sarsılmamıza yol açtı...

Hele bir de bu olumsuz tabloların üstüne, bir meslektaşımızın yazmış olduğu maksadını aşan bir yazı...

Tüm bu olumsuzlukların üstüne tüy dikti...

İçimizde ruhen hasta, yoldan çıkmış bazı faniler hariç, hangimiz için evlatlarımız özel değildir ki! Birçoğumuz kendimizden ödün verip, sırf onların ihtiyaçlarını karşılamak için hayata karşı biraz daha eğilmez miyiz?

Atatürk, sevdiklerine Rumeli şivesiyle "Çucuk" diye seslenirdi...

Önemsediğini, sevdiğini belli etmek için böyle seslenirdi..

Bu bakımdan çocuk özeldir...

Çocuk daha açmamış bir çiçektir...

Tazecik bir filizdir...

J. J. Rousseau'nun dediği gibi "Filizi kırmaya kimsenin hakkı yoktur!"

O filize, düşünce aşamasında olsa dahi, eyleme geçmemiş, kirli eller uzanmaya kalktığında da ortası yok bunun...

Mutlaka o eller kırılmalıdır...

Kırılmalıdır ki, bir daha uzatmaya kalkan olursa, başına ne geleceğini tam olarak anlasın...

AKILLI İNSAN

Öte yandan...

Birkaç satırla da hayatın başka renklerinden bahsedeyim...

Erkan Demirkıran, birkaç hafta sonra piyasaya çıkacak olan "Ben Dünyanın En Akıllı İnsanıyım" kitabından ilginç birkaç pasaj göndermiş...

İşte o satırlardan birkaçı...

Zengin iş adamı işsizliğin hat safhada olduğu bir ülkede tesadüfen karşılaştığı herhangi bir gençle sohbet etmeye başladı. Genç adam, işadamına işsiz olduğunu söyledi. O da onunla özel bir anlaşma imzalayabileceğini ancak birkaç tane şartı olduğunu söyledi.

Genç adamın eğitimi yetersizdi ama önemli değildi.

Bu aşılabilecek bir engeldi.

Genç adam oldukça zeki fakat bir o kadar da tembeldi.

İşte o günden kalan bir diyalog:

İşadamı: Bak dostum, sen zeki bir adamsın. Dediklerimi yaparsan seninle beş sene sonra çalışabilirim.

Genç Adam: Elbette ki yaparım. Siz şartlarınızı söyleyin.

İşadamı: Günde en fazla beş saat uyuyacaksın. Her gün üç saat kitap okuyup, okuduğun kitapla ilgili en az bir saat yorum yapacaksın.

Akşam okuluna gidip bir fakülte bitireceksin. İşini mükemmel bir şekilde takip edecek, asla pes etmeyeceksin. Yeni fikirler icat ederek, işinde kendini geliştireceksin.

YÜZ BİN DOLAR

Genç Adam: Evet sonra

İşadamı: Eğer beş sene boyunca bunları eksiksiz yaparsan sana söz veriyorum seni kendime genel müdür yapıp, 100.000 $ da maaş vereceğim.

Genç Adam: Tamam hemen başlayalım.

İşadamı: Sosyal bir insan olabilmen için hafta sonları dil kurslarına, gece de resim ve gitar kurslarına katılacaksın.

Genç Adam: Tüm şartlarınızı kabul ediyorum. Hemen başlayalım.

İşadamı: Hemen diyorsun ama 5 sene buna dayanabilecek misin? Ayrıca unutmadan söyleyeyim bütün bunları kendi kazanacağın parayla yapacaksın!

Genç Adam: 5 sene sonra 100.000 $ maaş garanti mi?

İşadamı: Elbette ki garanti, anlaşma imzalıyoruz.

Genç Adam: Ek iş yapar ve söylediğiniz gibi bir adam olurum, söz veriyorum.

İşadamı: Emin misin?

Genç Adam: Elbette ki.

İşadamı: Sana zengin olmadan önceki beş yılımı anlattım. Hayatta başarılar. Başkalarına güvendiğin kadar kendine güvenmiyorsun.

Ne dersiniz?

Kendimize güvenmeye değmez mi?



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır