Nazım'ın son sevgilisi
Nazım Hikmet'in şimdiye kadar bilinmeyen son sevgilisi Adile Hüseyinova, 39 yıl sonra yaptığı açıklamalar ile ortalığı birbirine kattı. Gizli sevgilinin elindeki belgelere göre Nazım öldüğü gün karısı Vera'yı terk ederek Hüseyinova'nın evine taşınacaktı
Türkiye'de ve Rusya'da doğumunun 100'üncü yıldönümü kutlamaları için hazırlık yapılan ünlü şair Nazım Hikmet ile ilgili 39 yıldır gizli kalan büyük bir sır ortaya çıktı. Nazım, 60'lı yaşlarına doğru aşık olduğu, 'saçları saman sarısı kirpikleri mavi' karısı Vera'yı tam da öldüğü gün terk etmeye hazırlanıyordu. Bu ayrılışın nedeni ise, Vera'nın eski kocasıyla gizlice buluştuğunu öğrenen Şair'in yediği büyük psikolojik darbeydi. Bu 39 yıllık sır; Nazım'ın şimdiye kadar gizli kalan son sevgilisi Adile Hüseyinova tarafından Moskova'da, Hukuk Fakültesi'nde okuyan torunu Andrey ile yaşadığı tek odalı evde A.A'ya açıklandı.
40 YIL NEDEN SUSTU?
Hüseyinova, öncelikle yıllardır neden sustuğunu ve neden şimdi konuşmaya başladığını anlattı:
"Nazım, 1963'te öldü. Hiç kimsenin, onun hakkında kötü düşünmesini istemedim. Vera da yaşıyordu. Ben bir Müslümanım ve ilişkide olduğum Nazım da evliydi. Kimsenin bu durumu yanlış yorumlamasını istemedim. Bu aynı zamanda Nazım'ın da sırrıydı. Bunu bozma hakkım yoktu. Şimdi açıklıyorum, çünkü yaşım 73... Yakında ölebilirim ve sırlarımı mezara götürmek istemiyorum."
Nazım ile ilgili anılarını kaleme de alan ve Türkiye'de bir kitap halinde basılması için çaba gösteren Hüseyinova, Nazım'la, ünlü şairin oğlu gibi sevdiği, akademisyen Ekber Babayev aracılığıyla 1961'de tanıştığını anlattı. Müzik eğitimi almış olan, Moskova'daki Lenin Kütüphanesi'nde çalışırken Edebiyat Enstitüsü'nde de öğrenimine devam eden Hüseyinova, Nazım'ın da katıldığı bir toplantıya halk şarkıları söylemesi için davet edildi.
İSTANBUL KIZLARI GİBİ
Nazım, Azeri kökenli olan bu şarkıcının babaannesinin Türk olduğunu öğrenince, memleket hasretinin de etkisiyle daha fazla etkilendi ve dostlarına onu, "İstanbul kızlarını andıran Adile Hanım" şeklinde takdim etti. Hüseyinova, ilk karşılaşmalarını anlatırken, "Onu görünce ağzım açık kaldı. Çok yakışıklıydı. O da bana uzun süre şaşkınlıkla baktı. Yüzümü avuçlarının içine aldı, gözleri buğulandı. Sonradan anladım ki, Türk kadınına benzerliğim onu çok etkilemişti. Beni annesine de benzetirdi" dedi.
Adile Hüseyinova, Nazım Hikmet'in Vera ile birlikte yaşadığı evlerine defalarca gittiğini, Vera'nın çoğu zaman evde olmadığını, ya akrabalarını ziyaret, ya akademik çalışmalar ya da özel işleri için genellikle evden uzak kaldığını, ancak Nazım'ın o evde kendisiyle asla yakınlaşmadığını belirtti.
Nazım ile iki yıl boyunca, şairin ölümüne değin süren tanışıklıkları sırasında iki kez Bakü'de buluştuklarını belirten Hüseyinova, "Yalnızca orada birlikte olduk" dedi. Hüseyinova, Nazım'ın, "Seni İnturist (Bakü) Oteli 209 no'lu odada bekliyorum - Nazım" yazılı telgrafını hala saklıyor. Nazım, Bakü'nün dar sokaklarını İstanbul sokaklarına benzetiyor ve bu nedenle bu kenti çok sevdiğini sık sık anlatıyordu. Bakü sokaklarındaki gezerken Nazım bir ara, "Eğer memleketimde ölemezsem, hiç olmazsa mezarım burada olsun" dileğinde de bulundu.
NAZIM'IN ZOR GÜNLERİ
Nazım, Moskova'da "Leningradskaya Şose" adlı caddenin başında bir dairede yaşayan Hüseyinova'nın evine hiç gelmemişti. 1963'te "ölümüne yakın günlerde," birdenbire çıka geldi. Bir yurtdışı seyahatinden dönmüştü. Bitkin, psikolojik olarak çökmüş bir durumdaydı. Her zamanki o neşe saçan hali tamamen gitmişti. "Yoruldum. Kalbim yoruldu, ağrıyor" dedi. Aynı zamanda öfkeliydi. Dost desteğine ihtiyaç duyar bir durumdaydı. Yaklaşık iki yıl önce intihar etmiş olan yazar dostu Ernest Hemingway'den söz etti. "İntihar ederek çok cesurca davrandı. Bir şey yapamıyorsan, gitmelisin" dedi. Hüseyinova, Nazım'ın bu sözlerini, "Sanki Hemingway için değil, kendisi için söylediğini hissettim" diye yorumladı.
"Nazım hiç şikayet etmezdi. Hiç kimse hakkında, kendisi hakkında hiç kötü konuşmazdı. Gerçek bir erkek gibi davranırdı" diyen Hüseyinova, o gün akşama kadar suskun oturduklarını, kendisinin de hiç soru sormadığını belirtti. Hüseyinova, rahatsız etmemek için ışığı bile yakmadı. Karanlıkta belki de nâzım kendi kendisine ağlamıştı.
Nazım'ın ayrılmasından sonra hemen Babayev'e telefon ettiğini belirten Hüseyinova, Nazım'ın bu durumunun nedenini o zaman öğrendi. Babayev şunları söyledi: "Evlerinde büyük bir skandal var. Vera, eski kocasıyla buluşuyor, onu aldatıyor. Nazım bunu öğrendi. Çok kötü durumda. Birkaç gündür evine gitmiyor, benim evimde kalıyor..."
ÖLÜMÜNE 3 GÜN KALA
Nazım, 31 Mayıs günü, ölümünden üç gün önce ikinci kez Hüseyinova'nın evine geldi. Taksiden indiği anda, o sırada dışarıya çıkmış olan Hüseyinova ile karşılaştılar. Hüseyinova, bu anı, "Bu bana Allah'ın bir lütfuydu. Birkaç dakika önce çıkmış olsaydım, beni evde bulamayacaktı, belki de ölmeden önce onu bir daha göreme-
yecektim" diye anlatttı. Nazım'ın üzerinde kolları dirseklerine kadar sıvanmış bir beyaz gömlek, elinde ceket vardı. Birlikte yukarı çıktılar. Hüseyinova, Nazım'ın yine sustuğunu, hiçbir şikayette bulunmadığını ve dalıp gittiğini belirtti ve sonrasını şöyle anlattı:
"Başımı göğsüne koydum. Çarpan kalbini duyuyordum. Onu küçük bir çocuk gibi bağrıma basmak, bütün sorunlarını unutturmak istiyordum. 'Dalından koparılmış bir yaprak gibiyim. Dolaşıyor, dolaşıyor, nereye düşeceğimi bilmiyorum. Muhtemelen de yurduma düşmeyeceğim' dedi. Tutamadığım gözyaşlarım beyaz gömleğine döküldü. Bir süre sonra da, 'Yaşamdaki en zor, en korkunç şey aldatılmak. Daha zoru yok' dedi. Bu sözleri işitmek çok ağırdı. Hıçkırıklarla ağlamaya başladım. Neden Hemingway'den bahsettiğini şimdi daha iyi anlamıştım."
"Senin için ne yapabilirim" sorusuna Nazım'ın, "Benimle ağlaman bana yeter" karşılığını verdiğini belirten Hüseyinova şöyle devam etti: "Gözlerimi öptü ve 'Bu bizde veda anlamına gelir' dedi."
Nazım, ertesi gün gelerek, Hüseyinova'ya daha önce söz verdiği daktiloyu getireceğini bildirdi ve ayrıldı. Hüseyinova, Nazım'ın yolun karşısına geçerken arkasından baktığını belirterek, "O anda genç olmayan, yorgun bir insanın yürüyüşünü gördüm. Bu yürüyüşte, hapishanede yıllar boyu yaptığı yürüyüşü gördüm, o yürüyüşü hissettim" dedi.
SON KARAR
Nazım ertesi gün, 1 Haziran'da, elinde "Kalibri" marka, Hüseyinova'nın sonradan bu anılarını kağıda dökmekte kullandığı daktiloyla geldi. Hüseyinova, bu daktiloyu korunması için şair Mustafa Öztürk'e teslim etmiş. Nazım'ın bu kez çok farklı olduğunu belirten Hüseyinova, o günü de şöyle anlattı:
"Toparlanmıştı. Kararsızlığı gitmişti. Kendine güveniyordu. Bana ilk kez 'Sevgilim' dedi. 'Yarın tamamlamam gereken çok önemli işlerim var. Bir sonraki gün, 3 Haziran'da saat 12:00'de geleceğim ve artık sürekli seninle kalacağım' dedi. Anladım ki, artık geri dönüşü yoktu, Vera ile köprüleri atmıştı..."
Ancak Hüseyinova 3 Haziran günü saat 12:00'de Nazım'ı beklerken, ünlü şair birkaç saat önce ölmüştü. Daireden çıkarak posta kutusundan gazeteleri almış, eve dönmüş ve kapının iç tarafında çöküp kalmıştı. 1.5 saat öylece kaldı. Vera içerideydi. Türkolog Radi Fiş'in eşi Valda, "Vera neden merak edip hiç yatak odasından çıkmadı, saat 12:00'de Babayev'i aradı da ambulans çağırmadı? nâzım, kapının önüne düştüğünde yaşıyordu. Kutarılabilirdi" açıklamasını yaptı. Prof Melikov da otopsi raporlarına göre, kalp krizi geçirmekte olan Nazım'ın 1.5 saat orada yığılı kaldığını belirtti.
Nazım'ın bir gün öncesinde, 2 Haziran'da tamamlaması gereken işlerin ne olduğunu Hüseyinova hiçbir zaman öğrenemedi.
Vera'yı kızdıran dizeler
Nazım'ın imzasız yayınlanan bir şiirinde geçen "Biz bir dişiyle yaşıyoruz/ Ve birlikte benim kanımı içiyoruz" dizesi Vera'yı çıldırtmıştı
Hüseyinova'nın "Nazım Vera'dan ayrılıp bana geliyordu" şeklindeki sözlerini diğer tanıklar da teyit etti.
Türkolog Radi Fiş'in eşi Valda, "Nazım Vera'dan ayrılmaya karar vermişti. Bunu herkes biliyor. Bu kesin. Ama kime gittiğini bilmiyorum" dedi. Nazım'ın, eşi Radi'ye, ölümünden önceki günlerde, "Vera'dan ayrılıyorum" demiş olduğunu da belirten Valda, "Ölümünden birkaç gün önce bize telefon etmişti. Telefonu ben açtım. Radi'yi sordu. Sesi, çökmüş bir adamın sesiydi" dedi.
Valda'nın anlatımına göre, Radi Fiş, Nazım'ın ölümünden sonra yayımladığı bir kitabında, imzasız bir şiire yer verdi. Bu şiirde şöyle bir bölüm vardı:
"Biz bir dişiyle yaşıyoruz ve birlikte benim kanımı içiyoruz"
Bu dizelerin Nazım'ın olduğunu açıklayan Valda, "Vera, bunları yayımladığı için Radi'ye kızmıştı" dedi.
YAŞ FARKI SORUN OLDU
Nazım Hikmet ile ölümünden bir yıl önce, 1962 yılında tanışmış olan Prof. Dr. Tofik Melikov da Vera ile ilgili şöyle dedi: "Vera ile ilişkileri son günlerde kötüydü. Sık sık kavga ediyorlardı. nâzım, Vera ile yaşadıkları eve iki gün gitmemiş ve Ekber Babayev'in evinde kalmış. Nazım, delicesine aşık olduğu Vera'yı o son dönemlerinde pek sevmezdi. Ama 60'lık Nazım ile 26'lık Vera arasındaki ilişkide sorunlar elbette olabilir. Ayrıca onun başka sorunları da vardı. Vatan hasreti çekiyordu..."
Gizli sevgiliden Nazım anekdotları
* "1951 yılında Moskova'ya geldi, ama düşündüğü cenneti bulamadı. Hayal kırıklıklarına uğradı..."
* "Kalp krizinden sonra ona bakan Doktor Galya, Nazım'a sırılsıklam aşık oldu. Ancak Nazım karşısına Vera çıktığı anda, onun uzun boyuna, sarı saçlarına, mavi gözlerine kapılıp Galya'yı terk etti."
* "Bakü'de otel odasında ayaklarını saklıyordu. Çünkü ayakları, yıllardır hapishanede yatmaktan dolayı sağlıksız, beyazdı. Hiç güneş yüzü görmemişti. Bir çocuk gibi utanarak ayaklarını saklıyordu."
* "60'ıncı yaş gününü kutladığımız gün bana doğru gelmiş ve '60 yaşında bir genç gibi aşık oldum. Bu mısra senin için' demişti..."
Remzi Öner ÖZKAN
|