Bu yasa çok tartışılır
Bankalara kaynak aktarımını öngören yasa, basının da en önemli gündem maddesi. Konuyu sütunlarına taşıyan yazarlar teknik ayrıntılara girmemeye özen gösterirken, ekonomi yönetimine 'daha şeffaf olun' çağrısı yaptı
Bekir Coşkun: Dinç Bilgin'i iyi tanırım
Henüz doğmamış çocukları dahi borçlandırarak dışardan sağlanan 5 milyar doları kimler üleşecek?.. Kaç gündür Ankara'nın küf kokan resmi kulislerinde birbirlerini yediler... Büyük bir savaştı... Tasarılar, teklifler, komisyonlar, oturumlar, toplantılar, tartışmalar, görüşmeler, konuşmalar, vuruşmalar... O hiçbir şey anlamadığınız önergeler, kanun maddeleri...Tümü bunun içindi...Sonunda önceki gece üleştiler...Şimdi para önce kimi siyasilerin koruması altındaki özel bankalara gidecek, oradan da gerekli yerlere...Operasyon tamam...Peki içerdeki bankacılar niye ordalar?.. Bu köşenin geleneğinde olmayan, doğrusunu isterseniz pek beceremediğim bir özel düğümü ilk kez açmak istiyorum...Dinç Bilgin içerde...
Ben 1992'ye kadar üç-dört yıl Sabah Gazetesi'nin Ankara temsilciliğini yaptım... Yani bir gazete patronunun devlet ile tüm ilişkilerine tanık olabilecek bir konumda...Dinç Bilgin; sağladığı olanakları kendi özel kasasına atacak birisi değildi...Hırslı-heyecanlı-ama öyle cinlik bilmeyen bir patron...Onu; delilik ölçüsünde, en iyi mürekkep, en iyi parlak kağıt, en pahalı fayanslarla döşenmiş gazete büroları, en gelişmiş bilgisayarlar, en kalın ilave, en görkemli TV stüdyoları, en büyük gazete binaları, sanki Türkiye'de birkaç milyon okuyucu varmış gibi en hızlı dönen matbaa makineleri tutkusu böyle yaptı... Bir tek gün gazeteciliği-yayıncılığı değil, kendisini düşündüğüne tanık olmadım... Ama bizler ''Gerçek neyse ortaya çıksın, kararı hukuk versin, yargı etkilenmesin'' diye sessiz kaldık. Şu anda bile bu bir zor yazıdır...
Oysa şunlara bakın...Asıl haktan-hukuktan sorumlu olanlar, banka sahiplerinin yarısını içeri atıp, kalan yarısına (yoksul halkı, doğmamış çocukları dahi borçlandırarak) milyarlar akıtmaya karar verdiler...Ve sizler aslında o borçla gelen paranın üleşilmesi kavgasını izliyorsunuz, ekonomiyi kurtarmayı falan değil...Yine bir vurgunun tanığısınız...
Hepsi bu...
Ertuğrul Özkök: İş takipçisi olmaya razıyım
...Teşvik alan şirketleri ''hortumcu'' gibi gösterdiler. Aynı şekilde "kredi" konusu...Türkiye'de kredi vermek ve almak da kamuoyunun gözünde suç olmasa bile ''ayıp'' haline indirgendi... Doğan Grubu'nun Adapazarı'nda yaptırmak istediği karton fabrikası, işte bu menfi zihniyetin kurbanı oldu. Güney Kore'den çok elverişli şartlarda bulunmuş bir kredi geri verildi. Grubun kendi parasıyla satın aldığı arsanın üzerine kurulacak olan fabrika yapılamadı... Makineleri getirtmek için kanunun bize verdiği teşvik hakkını kullanmaya kalktığımız için neredeyse hırsız ilan edilecektik. Telefon konuşmalarımız çıfıtçı pazarına döküldü... Kendi payıma düşeni aldım ve ''İş takipçisi gazeteci'' oldum. O fabrika yapılsaydı, bugün 1200 insan çalışıyor olacaktı... Kanunlar çerçevesinde bu ülke ekonomisine katkıda bulunacak, yeni iş sahaları açacak herkesin işini gönülden takip etmeye hazırım...
Necati Doğru: Saklamayın açıklayın
...Hangi banka sahibi, kriz ortamına girilince, bütün malvarlığını, varını yoğunu satıp bankasının içine koydu?...Bankalarından kendi şirketlerine yasanın öngördüğünden daha fazla kredi açtıkları için Hayyam Garipoğlu'nu, Dinç Bilgin'i, Cavit Çağlar'ı hapse koydunuz, şimdi aynı şeyi yapmış bankaları, zengin sahiplerini, yüksek dolarlı maaşlarla sınıf atlamaya yeltenen genel müdürlerini kurtarıyorsunuz? Bu liboşluk değilse nedir? Yüksek vergilerden, yüksek zamlardan ve emekçilerin az gelirle çalışmaya razı olmasından elde ettiğiniz avantajlarla 7 katrilyon lira aktaracağınız bankaların ve onların kredi açtığı şirketlerin isimleri nedir? Niçin saklıyorsunuz? Saklamak liboşluktur. Açıklamak liberallik.
Yalçın Doğan: Hangi bankalar bunlar?.. Kimlere ait?..
...Her bankaya devlet desteği getiriliyor!.. Yani, daha düne kadar batan batar, kalan sağlar bizimdir mantığı bir anda ortadan kalkıyor. Neden?.. Kimin için?.. Mide bulandıran ek sorular:
* Kurtarılan bankalar hangileri ve kimlere ait?..
* O banka sahipleri ile hükümet arasında ne gibi bir ilişki var?.. Kurtarma karşılığında, o banka sahipleri hükümete hangi sözü veriyor?..
* Hükümetle o banka sahipleri arasındaki ilişkileri kimler kuruyor?..
* Kurtarılan banka sahipleri arasında banka hortumlayan, kendi şirketlerine kredi aktaran var mı?..
* Daha önceden aynı suçtan içerde yatanlar, şimdi ne olacak?..
* Banka hortumlamak artık suç olmaktan çıkıyor mu?..
Her bir soru, ayrı bir skandal!..
Deniz Gökçe: Amerikan salatası, Rus salatası
... Bu kanun tabii ki biraz sorunlu. Çünkü sorumluluk almayan bürokrasi, kanunda her kredi ve bankayı göz önüne alacak kurallar koyarak, kendisini sorumluluktan kurtarmak istiyor. Bunda da kendileri açısından oldukça haklılar. Ama sorun aslında kısa bir yetki kanunu ile çözüme ulaştırılmalıydı. Çünkü tek bir 'don' her kredi, her banka ve her şirkete uyamaz. Mümkün değil. Yetki verilmeli ve çözümü uygulayacak olanlara itimat edilmeliydi. Ama bu ülkede itimat yoktur.
Erol Katırcıoğlu: 'Aile bankaları' ve devlet
...Bir haftadır yapılan tartışmalar sonunda bu kanaatimizi haklı çıkardı ve devlet her zaman olduğu gibi -en azından yerkürenin bu kesiminde- işe yine burnunu soktu. Devletin zaman zaman işlere burnunu sokmasına kategorik olarak karşı değilim, ama düşünüyorum. Bizde devleti yönetenlerin neredeyse tanım gereği meşruiyetleri zaten kuşkulu olduğundan bu müdahalenin de meşruiyeti kuşkuludur diye düşünüyorum. Bu nedenle de her ne kadar 'ben yaptım oldu' dense de, bu yapılanın toplum nezdinde kabul görmesinin mümkün olmayacağını düşünüyorum.
|