MHP'ye rest çekti
Kemal Derviş-MHP gerilimi tırmanıyor. Derviş, MHP'ye gazeteciler aracılığıyla mesaj yolladı: Ya bana güvenirsiniz ya da görevi bırakırım
Bankalar kanununda yapılması öngörülen yeni düzenlemeler ve bazı bankalara sermaye desteği verilmesini öngören yasa tasarısı üzerinde iki haftadan beri devam eden tartışmalar Ankara'da gerilimi doruğa ulaştırmış durumda. Tartışmanın özellikle Devlet Bakanı Kemal Derviş ile koalisyonun MHP kanadı arasında yoğunluk kazanması üzerine dün gazetelerin Ankara Temsilcileri ile bir sohbet toplantısı düzenleyen Derviş, hükümete, özellikle de MHP'ye basın aracılığıyla son derece net bir mesaj gönderdi.
Sermaye yetersizliği olan bazı bankalara Hazine katkısı sağlanmasını içeren yasal düzenlemenin 20 Aralık tarihinde IMF'ye verilen niyet mektubunda bu düzenlemenin taahhüt edildiğini ve bunun da koalisyon liderlerinin bilgisi dahilinde olduğunu vurgulayan Derviş, koalisyon içinden şu anda yasaya karşı yükselen itirazlar konusunda şu çarpıcı açıklamayı yaptı:
BU KADAR AŞÇI OLMAZ
"Konu şimdi hükümet içinde tartışılıyordu. Ama, bu kadar hassas bir dönemde ekonomi yönetiminde 15 aşçı birden olmaz. Ekonomi yönetimi bir takım işidir. Yetki ve sorumluluk bir arada olmalı. Yetki olup sorumsuzluk olmaz, sorumluluk olup yetkisizlik de olmaz, yoksa, sakınca doğar. Bu işlerde müzakereleri yürüten kişinin ehliyetine güvenmek lazımdır. Yoksa orada düşünmek gerekir. Şu anda bir güven eksikliği var. Öyle hissediliyor, öyle gözüküyor. Ama, ya güveneceksiniz ya da 'bu işleri başkası yapsın' diyeceksiniz. Neyse onun üstünde şimdilik konuşmayalım..."
Evet. Önceki gün Başbakanlık'ta Hüsamettin Özkan, Faruk Bal ve Kemal Derviş arasındaki görüşmeden uzlaşma çıkmayınca Derviş dün sabah yeniden Başbakanlığa gidip Özkan'la bir kez daha görüşüyor. Genel havayı alınca liderler zirvesinin toplanmasından saatler önce, bu konuşmayı yapmak için Basın Danışmanı kanalıyla gazetelerin Ankara temsilcilerini ve bazı yazarları sohbet toplantısı için Hazine'deki makamına davet ediyor.
Çünkü MHP'nin uzlaşmaz tutumunu devam ettireceğini tahmin ediyor. Nitekim toplantının ilk yarısından olumlu bir sonuç çıkmayınca da bu açıklamayı yapıyor.
Şimdi Derviş, bu son derece açık "bırakırım, ondan sonraki gelişmelerin sorumlusu da siz olursunuz" mesajını verdikten sonra MHP'ye düşünme süresi bırakıyor. "Yasanın illa da bugün hemen çıkması gerekmiyor, birkaç gün sonra çıksa da olur" diyor. Ancak mutlaka çıkarılması gerektiği konusunda ısrarlı.
Bu arada, kamuoyunda ve bazı yayın organlarında düzenlemeye karşı estirilen sert rüzgarların nedeni konusunda da şu değerlendirmeyi yapıyor:
RAHATLARI BOZULACAK
"Yasayla bankacılık sisteminde getirilmek istenen şeffaflık bazı insanları, yeni dönemde sorumlulukları ile baş başa bırakacak. Yasaya direnişin bir kısmı bu şeffaflığı istemeyenlerin yarattığı toz dumandır. İsim vermek istemiyorum ama bunu yapanların yasa çıktığında rahatı bozulacak. Bazı varlıklarını, şirketlerini elden çıkarıp bankalarına sermaye olarak koymak zorunda kalacaklar. Onun için şimdi hortumculara kaynak aktırılıyor diye ortalığı toz dumana verenler bu işi batırmak, engellemek istiyorlar. Getirilen bu şeffaflıktan sonra hortum falan olmaz artık..."
Derviş, bankalara sermaye katkısı verilmesine ilişkin düzenlemenin temel gerekçesini şöyle açıklıyor:
* ULUSAL BANKACILIK YOK OLMASIN: Ulusal bankacılık sisteminin devamını istiyoruz. Hepsi yabancılara satılsın istemiyoruz. Devlet bankacılık sistemini destekleyecektir. Ahmet'i, Mehmet'i değil. Buradaki şeffaflık çok önemli. Başbakan'ın da desteklediği, istediği bir kural getiriyoruz; devletin koyacağı kaynağın belli bir oranını kendi şirketleri dışındaki reel sektöre kredi olarak vermek zorunda olacak, bundan yararlanan bankalar...
* MEKSİKA GİBİ: İktisatta farklı görüşler olabilir, iktisat matematik değildir. Ayrı fikirde olana saygı duyarım, biri çıkıp farklı bir görüş söylerse "hayır benimki doğrudur" diyemem. Ama bir işi yapıyorsanız en iyi şekilde yapmanız lazımdır. Biz 40 ülke örneğini inceleyip bu planı yaptık. Meksika'yı incelerseniz Türkiye'nin bugünkü hikayesini okumuş gibi olursunuz. Zaten BDDK bu konuda çok ayrıntılı bir çalışma yaptı.
* ŞEFFAFLIK: Yeni düzenlemedeki en önemli konu, bankacılık sistemine şeffaflığı getirmektir. Denetimde çifte dikiş olacak, hatta üç dikiş olacak. Sadece bankaların seçtiği değil, BDDK'nın seçtiği denetim şirketi daha denetleyecek bankaları. Bu da tabloyu tam ortaya koyacak, hem daha iyi denetim, hem de yabancıların güven duyması sağlanacak. Çünkü onlar da sendikasyon kredileri ile destekleyecekler sistemi. Onun için şüphelerini ortadan kaldırmak lazım.
* 8 - 10 ULUSAL BANKA: Devletin amacı burada banka sahibi olmak değil. Ulusal banka sistemini rayına oturtmak. Bunun en güzeli devletin hiç para koymaması, kendi şirketlerini satıp bankaya koysunlar, en ideali o. Ama Türkiye zor bir dönemden geçti, şirketlerin değeri düştü, bilançoları bozuldu, onun için bunu yapmak kolay değil şu anda. Sistemi rayına oturtabilmek için biz yarısını koymaya hazırız sermayenin. Eğer sistemdeki insanlar banka sahibi olarak kalmak istiyorlarsa diğer yarıyı koymak zorundalar. Böylelikle amaç, 18 ay sonra bankacılık sisteminde kaç tane olacaksa 7, 8 veya 10 olsun güven yaratan ulusal sermayeli şeffaf bir yapı oluşturmak. Bunu yapabilirsek müthiş olacak.
* UCUZA GİTMESİN: Bugünkü yapısıyla bankacılık sistemimiz Türkiye'yi büyümeye götürebilecek yapıda değil. Türkiye'de büyük banka olarak birazı yabancı sermayeli ama, çoğunluğu ulusal sermayeli 7 - 8 banka olmalı. Onun için bankaları ucuza yabancılara satmamak buradaki amaç...
YASAYA NİYE ENGEL OLMAK İSTİYORLAR?
Derviş, bu soruya şu yanıtı verdi: Yasaya direnişin bir kısmı bu şeffaflığı istemeyenlerin yarattığı toz dumandır. İsim vermek istemiyorum ama bunu yapanların yasa çıktığında rahatı bozulacak. Bazı varlıklarını, şirketlerini elden çıkarıp bankalarına sermaye olarak koymak zorunda kalacaklar. Onun için şimdi 'hortumculara kaynak aktırılıyor' diye ortalığı toz dumana verenler bu işi batırmak, engellemek istiyorlar.
BİLAL ÇETİN
|