Uzun yıllardır, ABD'de gerek sinemalar ve gerekse TV'lerde oynatılan tek taraflı Türkiye aleyhtarı filmlerden şikayetçi olduk.. Ulusça sinirlendik.. Yenileri de geliyor..
Ve nihayet bu ülkede, ilk defa, Türkiye lehine bir film bu ay gösterime giriyor.. 22 Ocak'ta başlayarak 5 gün süre ile, Atlanta Yahudi Film Festivali'nde gösterilecek bu filmin adı "Desperate Hours.."
64 dakikalık bu filmin arkasında ise, Türk-Amerikan Kültür Birliği (TACAGA) ile, Amerikan-Yahudi Komitesi (AJC) var.. Filmin sponsoru ise çok ilginç bir isim; Cartier..
Film, 2'nci Dünya Savaşı sırasında, Türkler'in, Yahudiler'i, Naziler'in elinden kurtarması anlatılıyor.
Gala gecesi Ritz-Carlton Oteli'nde yapılacak olan filmin tanıtımında, "Bu insanları kurtaranlar, ne ödül beklediler ne de gösteriş için bunu yaptılar.. Onlar sadece insandılar" deniliyor.
Türkiye'nin, 11 Eylül faciasının ardından aldığı resmi tavırları bir hatırlayalım. 11 Eylül günü İsmail Cem, Amerikan halkının acısını paylaştıklarını ve gerekli olan her şeyin yapılması için gelişmeleri izlediklerini söyledi.
Bundan bir gün sonra Ecevit, Başkan Bush'a gönderdiği başsağlığı mesajında, Amerikan halkı ile dayanışma içinde olduğumuzu belirtti.
Ancak iki ülke yöneticileri arasındaki üst düzey telefon trafiği, Körfez Savaşı sırasındaki gibi hemen başlamadı.. ABD Dışişleri Bakanı Powell ancak 16 Eylül günü Cem'e verilen destek için teşekkür telefonu açtı. Başkan Bush ise, Cumhurbaşkanı Sezer'e telefon için 21 Eylül gününü bekledi.. CSIS Türkiye Projesi Başkanı Bülent Alirıza, bu gecikmenin, "ABD'nin 1990'ın aksine Usame bin Laden ve adamlarına karşı savaşta, Türkiye'yi bir cephe ülkesi olarak görmemesinden" kaynaklandığını belirtti.
Ecevit, 22 Eylül'de Türk hava sahası ve havaalanlarını Amerikan uçaklarına açtığını, bir mektupla Bush'a bildirdi. İki ülke arasındaki ilk üst düzey temas Cem'in, pek çok ülke liderinden sonra, 26 Eylül'de başlayan ABD gezisi ile yaşandı. Cem "Kendi gerçeklerimiz ve imkânlarımız içinde elimizden geleni yapacağız. Ancak şu sırada ABD yönetimine yapılacak en büyük kötülük, büyük büyük sözler edip, sonra bunları yerine getirememektir" dedi.
Cem'in Washington'a geldiği gün, Ankara'da önce Orgeneral Büyükanıt, ertesi gün Orgeneral Hurşit Tolon ve nihayet 1 Ekim'de Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kıvrıkoğlu'nun terör, NATO'nun 5'inci maddesi ve Irak konularındaki açıklamaları duyuldu.
5 Ekim günü ABD Savunma Bakanı Rumsfeld, programında olmadığı halde Ankara'ya geldi. Ardından 7 Ekim günü, ABD Başkanı Yardımcısı Cheney, Cumhurbaşkanı Sezer'i arayarak, Afganistan harekatının başladığını açıkladı.
Ecevit 8 Ekim günü, Türk askerinin gönderilmesinin gündemde olmadığını söyledikten sadece 24 saat sonra, Meclis'ten yurt dışına asker gönderme yetkisi istedi ve 10 Ekim günü de bu yetkiyi aldı.
Hafızalarımızda daha çok şey var. Ama şimdi bunları bir kenara koyalım ve Washington'da çok önemli haber kaynakları olan Bülent Alirıza'nın "Türkiye ve Global Fırtına" başlıklı yazısındaki şu yaklaşımını okuyalım:
"Teröre karşı bu mücadele, Türkiye'nin kaçınılmaz olarak ABD, Batı dünyası ve de hemen çevresindeki ülkelerle ilişkilerinin yeniden şekillenmesine yardımcı olacaktır. Hatta bu mücadale, Soğuk Savaş'ın bitmesinden sonra, çok uzun süredir tanımı yapılmayan Türkiye'nin yeni dünyadaki rolünü de ortaya çıkartabilir.."