Çöküntü ekonomisinden; çöküntü duygusundan sıyrılmak güzel...Hayatın canlanması çok güzel...
Umutların kıpırdanmaya başlaması da öyle...
Fakat bu konudaki 2002'ye giriş "tezahürat"larımızda kantarın topuzunu biraz kaçırdık galiba! (Hıncal ağabey, şimdi "Sen de mi karamsarlık ve popülizm edebiyatı yapıyorsun Haşmet" der okurken ya!)
Araba manevra yaparken oradan geçen biri olur olmaz müdahale eder ya; "Gel, gel, gel!."
Sonra başkaları "Hooooop!" diye bağırdığında iş işten geçmiştir hani de, arabanızın çamurluğu duvara yaslanıp bir güzel ezilmiştir... Onun gibi oldu bizim "2002'de kriz bitecek; yüzler gülecek" şamatamız.
Çünkü "Kriz bitecek" demekle, "her şey eski tas eski hamam" olacak arasındaki ayrımı iyi çizmeyi beceremedik.
Krizin veda etmeye hazırlanışını bir heves, güzel resmettik de; sözgelimi paramızın krizden önceki alım gücüne ancak 2004-2005'te geri döneceğini gösteren grafikleri görmezden geliyoruz.
Piyasaların açılışını her birimiz sanki bu işin uzmanlarıymışız gibi çok önemsedik de, bizi bekleyen yeni ve ağır vergilerin sırtımıza bindireceği yükü unutuyoruz.
Bana kalırsa...
Alışverişin canlanışını "sahte iyileşme" olarak gören; alışverişten ekmek yiyen ve ayrıca bundan gündelik hoşnutluklar çıkaran devasa kitlenin varlığını hafife alan "krizseverler" ne kadar yanılıyorlarsa...
Krizin hayat tarzımızı ve ekonomik değerlerimizi değişmeye zorladığını gözlerden ve zihinlerden kaçırmaya çalışanlar da o kadar yanılıyorlar!
Kriz geçecek...
Ama başka bir hayat yaşayacağız artık.
Kriz öncesindekinden farklı bir hayat.
Kriz geçecek...
Ama dünyaya dolarların havada uçuştuğu bir ekrandan bakarsak şapa oturacağımız bir hayat yaşayacağız.