Türkiye artık bir hukuk devleti olmayı başarmalı ve yargısız infaz cehennemi olmaktan kurtulmalıdır.
Haysiyet cellâtlığı en ağır adaletsizliktir.
Bunun kurbanları yalnız mağdur edilen insanlar olmaz, kışkırtılan ve sağduyusunu kaybeden toplumlar da bedel öder.
Türkiye'nin öfke hukukuna dayalı ilkellikten, adaletin soğukkanlı ve sağduyulu çizgisine daha hızlı adımlarla dönme mecburiyeti vardır.
Bu konuda umut verici işaretler görülse de devletin zirvesinde halâ bütünlük yok.
Cumhurbaşkanı, kendisine bağlı Devlet Denetleme Kurulu'nu dosya üzerinde yargılama yapıp hüküm veren bir mahkeme gibi çalıştırıyor.
Emlâkbank eski yöneticileri, kendilerini "zimmet"le suçlayan DDK'nın ihbarı ile sabah karanlığı evlerinden polislerle toplanıp gözaltına alındılar.
Bu insanların çoğu resmi görevlerde bulunan, kimi üniversite hocalığı yapan saygın kişiler. Evlerine gönderilecek bir davetiyeye icabet etmeyecek tek kişi aralarında bulunamaz. Devlet suçlanan her vatandaşına cani muamelesi yapamaz.
Yazık ki yargısız infaz hoyratlığının adalet duygusuna, insan haysiyetine ve yarattığı terör nedeniyle ekonomiye verdiği zararlar görüldüğü halde polis üslubu değişmedi.
Hepsi firar etme riski taşıyan suçlular gibi sabah yataklarından kaldırılıp götürüldü.
Bunlar akşama kadar TV'lerde her saat başı tekrarlanan haberlerle ve ertesi gün gazetelerde suçlu gibi teşhir edildi.
Ve "zimmet" suçuna ait delil bulunmadığı için savcı hepsini serbest bıraktı.
Bu insanlar zarar görmüştür. Şimdi, yeterli delil olmadan "zimmet" suçlaması yönelten DDK'yı bu ihbara zorlayan nedenlerin ve niyetlerin araştırılması gerekmez mi?
Daha önce aynı şekilde suçlanarak tutuklanmış olanların, aynı sebep ve niyetlere kurban gitmiş olabilecekleri ihtimali, şimdi daha duyarlı bir araştırmayı gerektirmez mi?
Kimse suçun, suçlunun üstüne gidilmesin demiyor. İstenen yalnız adalettir.
Halkın gözünde kahraman olmak isteyenlerin, bu amaçlarına adaleti -bir gün için bile olsa- alet edemeyeceklerini görmek ve göstermektir!
Soyguncular peşlerine ahali takıldığı zaman, kurtulmak için torbadaki paranın bir kısmını yola saçarlar.
Halk paralara atlayınca da kaçıp kurtulurlar.
Doğalgazdaki indirim biraz buna benzedi.
Şimdi mesele, halk olarak bu yemleme tuzağına düşecek miyiz?
Enerji Bakanı da kabul ediyor:
Fiyat indirimi yeterli olmamıştır.
Doğalgazın maliyetini BOTAŞ "devlet sırrı" gibi saklıyor. Rakamı bakan biliyor ve "fiyat halâ yüksek" diyor. Bu ihbardır..
Halka biraz saygı, biraz vicdan varsa bu iş burada bitmez. Meclis doğalgaz hesabını son kuruşuna kadar sormalıdır.
Sonra... Fiyat İstanbul'da yüzde 12.7, fakat Ankara'da yüzde 21 indi. Neden?.
Çünkü bürokratlar, siyasetçiler Ankara'da!
Yönetenlerin, kendilerini halkın efendisi gibi gördükleri bir demokrasi olmaz.
Ankara altını oyuyor!