kapat
07.01.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Meteorologların yıldızı parlayacak

Günlerdir kıyameti koparıyoruz: "Meteoroloji bir hafta önce haber verdi kar bastıracağını ama duyan olmadı" diye...

Aslına bakılırsa hepimiz hava durumu bültenlerinin karşısına geçmeye, ekrana gelen o cicili bicili grafiklere bakmaya bayılıyoruz.

Eminim İstanbul Valisi ve Milli Eğitim Müdürü de öyledir!

Karın bastıracağını, tipinin geleceğini işitip duruyorduk. Yetkililere resmi raporlar da geliyordu, sıradan yurttaşlardan farklı olarak.

Oysa meteorolojiyi "dinlemek" başka, meteorolojiye güvenmek başka!..

Meteoroloji raporları olmasa hayatımız çok renksiz olur, bunu biliyoruz. Ama iş o raporları ciddiye alıp karar vermeye gelince çuvallıyoruz.

O halde, gelin biraz derine inelim.

Boş vermişliğimizin, yönetim beceriksizliklerinin, bürokratik hantallığın daha altına inelim..

Zihinlerimizin arkasına geçelim...

Meteoroloji bültenlerini nasıl dinledik yıllarca? "Meteoroloji tahminleri" diye...

İşte burada çıkıyor ortaya bilimsel bilgiyi kavrayışımızdaki aksaklık.

Çünkü "tahmin" lafını duyunca spor-toto tahmini gibi geliyor bize...

Sapanla kuş vurmak gibi hatta... Taş vurursa kuş düşer; ama isabet ettirebilecek misin bakalım!

Bugün meteoroloji raporlarıyla bizim hava tahminlerimiz arasındaki esas ve keskin fark, meteorolojinin bilimsel bir disiplin olmasıdır. Ancak bu fark zihnimizin bir yerinde kabul edelim ki, şöyle yazılmıştır: Meteoroloji raporlarını yazan "daire" Başbakanlığa bağlı resmi bir kurumdur. Yani onlar resmi, bizim gökyüzüne bakarak atıp tuttuklarımız gayri resmidir; işte bu kadar!

***
17 Ağustos Depremi Türk toplumunun (ve daha önemlisi bu toplumu yönetenlerin) bilimsel bilgiyle gevşek ilişkisine çok acı bir tokattı aynı zamanda!..

Daha önce hiç yüz verilmeyen jeologların kapılarında depremden sonra nasıl kuyruk olduğumuzu hatırlayın!

Öyle sanıyorum ki, bu kış da meteorologların yıldızı parlayacak...

Ama yalnızca sınıf geçmeye ayarlanmış, ezberci bir eğitimle yetişmiş bireylere; bilimsel bilginin istatistik modeller ve gözlem sonuçlarıyla oluşturulmuş varsayımlara dayandığını öğretebilir, bu bilgiye güvenmesini sağlayabilir misiniz?..

Bilim iman istemez! Bilime iman edince yanlış oluyor zaten; ortaya berbat bir pozitivizm çıkıyor.

Bilim "bilinmek" ister!

Beceremediğimiz şey bu!

Oysa "Müdürlüğü" olmasaydı da, meteoroloji diye bir bilim var...

OKURKEN

Yolculuk Mısır'a...
Karın, tipinin bastırışının ikinci günüydü. Mutfakla salon penceresi arasında dolanıp duruyordum.

Güneşin yaktığı avlular; baharatlı şehirler hayal edeyim dedim. Olmadı!

Elim kendiliğinden bir kitaba uzandı. Şöyle bir karıştırıp bir kenara bırakmıştım zamanında...

New York Daily News'ın yemek yazarı Colette Rossant'ın "Tadı Damağımda Kalan Ülke: Mısır" adlı anı kitabıydı bu. (Oğlak Yayınları, 2000.)

1937 Baharında, dadısıyla birlikte Fransa'dan büyükannesiyle büyükbabasının yaşadığı Kahire'ye gelen Colette'le birlikte, benim yolculuğum da başladı.

Sanki büyükbaba benim de elime gemiden indiğim anda gevrek, bol susamlı sıcak bir simit tutuşturmuştu...

Sanki ben de büyükannenin mutfağında sabahtan akşama oturup yapılan yemekleri izliyordum... (Kitapta babaganuş'tan Mısır usulü pilava; kayısı soslu köfteden zencefil soslu yengece, 40 küsur yemek tarifi de var!)

Sanki ben de evin küçük hizmetlilerinden Ahmet olup küçük Colette için mango ağacına tırmanıp meyve kopartıyordum...

Çok iyi geldi. Kitaplar... İyi ki varsınız!



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır