Günlerdir kıyameti koparıyoruz: "Meteoroloji bir hafta önce haber verdi kar bastıracağını ama duyan olmadı" diye...
Aslına bakılırsa hepimiz hava durumu bültenlerinin karşısına geçmeye, ekrana gelen o cicili bicili grafiklere bakmaya bayılıyoruz.
Eminim İstanbul Valisi ve Milli Eğitim Müdürü de öyledir!
Karın bastıracağını, tipinin geleceğini işitip duruyorduk. Yetkililere resmi raporlar da geliyordu, sıradan yurttaşlardan farklı olarak.
Oysa meteorolojiyi "dinlemek" başka, meteorolojiye güvenmek başka!..
Meteoroloji raporları olmasa hayatımız çok renksiz olur, bunu biliyoruz. Ama iş o raporları ciddiye alıp karar vermeye gelince çuvallıyoruz.
O halde, gelin biraz derine inelim.
Boş vermişliğimizin, yönetim beceriksizliklerinin, bürokratik hantallığın daha altına inelim..
Zihinlerimizin arkasına geçelim...
Meteoroloji bültenlerini nasıl dinledik yıllarca? "Meteoroloji tahminleri" diye...
İşte burada çıkıyor ortaya bilimsel bilgiyi kavrayışımızdaki aksaklık.
Çünkü "tahmin" lafını duyunca spor-toto tahmini gibi geliyor bize...
Sapanla kuş vurmak gibi hatta... Taş vurursa kuş düşer; ama isabet ettirebilecek misin bakalım!
Bugün meteoroloji raporlarıyla bizim hava tahminlerimiz arasındaki esas ve keskin fark, meteorolojinin bilimsel bir disiplin olmasıdır. Ancak bu fark zihnimizin bir yerinde kabul edelim ki, şöyle yazılmıştır: Meteoroloji raporlarını yazan "daire" Başbakanlığa bağlı resmi bir kurumdur. Yani onlar resmi, bizim gökyüzüne bakarak atıp tuttuklarımız gayri resmidir; işte bu kadar!